Nükleer Karşıtı Platform Basın Açıklaması



Nükleer Karşıtı Platform'un (NKD) Fukuşima Nükleer Santral kazasının 10. yıl dönümü nedeniyle yaptığı basın açıklaması:

"Fukuşima Daiichi Nükleer Santral kazasının üzerinden 10 yıl geçti; Çernobil`in ardından nükleer kaza insanlığa diz çöktürürken, canlılar için santral hala büyük tehdit oluşturmaya devam ediyor.

Japonya`nın Fukuşima bölgesinde 11 Mart 2011 tarihinde dünyanın en büyük nükleer facialarından biri meydana gelmiş, Pasifik Okyanusu`nda yaşanan 9.1 büyüklüğündeki depremin ardından oluşan tsunamiyle Fukuşima Daiichi Nükleer Santralı`nda peş peşe patlamalar yaşanmıştır. Santral ünitelerinde soğutma sağlanamadığı için reaktörlerin 3`ünde çekirdek erimesi olurken, binlerce yıl milyarlarca canlının hayatına mal olacak radyo aktif maddeler okyanus ve atmosfere hızla yayılmıştır. Felakette; 20 bin kişi hayatını kaybetmiş, 200 bine yakın kişi de yüksek radyasyon nedeniyle yaşadığı bölgeyi terk etmek zorunda kalmıştır.

Reklam Goruntulenme Bolumu

Aradan geçen onca yıla rağmen alınan önlemler yeterli olmamış, kanser vakalarında büyük artış yaşanmıştır. Santralın 2. ve 3. reaktörlerin muhafaza kazanlarının kapaklarında yapılan ölçümlerde, radyasyon seviyesinin alanda sadece l saat bulunan bir insanı öldürmek için yeterli olduğu tespit edilmiştir. Japonya`nın santralda bulunan yaklaşık 1 milyon ton suyu Pasifik Okyanusu`na bırakma düşüncesi ise insan DNA`sına vereceği zarar düşünüldüğünde endişeleri katlarken, 13 Şubat 2021 tarihinde Fukuşima açıklarında meydana 7.1 şiddetindeki deprem de bir kez daha tüm dünyayı sarsmıştır.

Yaşanan felaketlere rağmen ülkemizi yöneten siyasi iktidarlar ise nükleer enerji sevdasından vazgeçmemiş, Mersin Akkuyu`da inşa, Sinop İnceburun`da proje aşamasında olan nükleer santralları halk iradesini ve bilimsel gerçekleri hiçe sayarak devreye sokmuştur.

Akkuyu Nükleer Güç Santralı inşaatı alanında yaşanan ciddi sorunlara karşı en ufak bir hata, yaşanacak bir kaza ya da şiddetli bir deprem ve herhangi bir saldırı sonrası oluşacak faciayı yok sayan siyasi iktidar, nükleer inadında diretirken, basına yansıtılan sorunlar halkın nükleer konusundaki kuşkularını ve endişelerini daha da arttırmıştır. 

Ülkemizde inşa edilmeye çalışılan nükleer santralların halkımızı adeta çıkmaz bir sokağa götüreceği ortadayken, mülkiyeti, kurulumu, işletilmesi Rus Şirketi Rosatom`a ait olacak, yüksek fiyatlarla enerji üretecek, sadece Rusya`nın kazanım elde edeceği, teknolojisi, güvenlik riskleri, atık sorunu, ithal kaynak bağımlılığı ve olası sızıntılarda insan sağlığı ve doğal çevre üzerinde yaratacağı etkiler, enerji alanında zaten bağlı bulunduğumuz Rusya`ya daha da bağımlı hale gelmemizi sağlayacaktır.

Uygulanan neoliberal politikalar sonucunda kamu hizmeti olan enerji ve elektrik temini piyasa faaliyeti haline dönüştürülmüş, enerji tekellerinin kar egemenliğine teslim edilmiştir.

Reklam Goruntulenme Bolumu

Henüz kesinleşmemiş verilere göre 2020 yılında;  305.4 milyar kilovat saat elektrik enerjisi üretilmiş, 304.8 milyar kilovat saat elektrik tüketimi olmuştur. İnşa halinde devreye alınacak santralların üreteceği elektrik enerjisi de hesaba katıldığında nükleer santralların kimin için, ne için kurulduğu sorularına yanıt bulunamamaktadır.

Türkiye`nin elektrik kurulu gücü 2021 Şubat ayı itibarıyla 96 bin 710 megavata ulaşmış, puant ihtiyacı da 50 bin megavatın civarında tespit edilmiştir. Akkuyu`da üretilecek elektrik 12.35 cent kilovat saat bedel üzerinden alınacaktır; ihtiyaç yokken birçok ülke nükleer santralları kapatma kararı alırken ve hatta nükleer enerjiyi güçlü bir şekilde tavsiye ettiği için pişman olduğunu ifade eden Japonya eski başbakanı Naoto Kan`ın itirafına rağmen bu kadar pahalı, riskli bir enerji üretimine neden gerek duyulmaktadır?

Halkın haklı itirazları ve uzmanların yaptığı tüm uyarılara rağmen, Fukuşima`nın yıl dönümü öncesinde insanlık faciada kaybedilenlerin acısı ile bir kez daha sarsılırken, 10 Mart`ta düzenlenen sanal temel atma töreni ile tüm dünyaya nasıl bir sorumsuzluk örneği sergilenmek istenmekte, insanlığın sonunu getiren teknoloji nasıl bir milli itibar meselesine dönüştürülmektedir?  

Santralın devreye girmesiyle yoksulluğa terk edilen halkın elektrik faturaları daha da kabaracak, enerji yoksulluğu sorunu ülkemizde giderek ağırlaşacaktır.

Nükleer Karşıtı Platform (NKP) Bileşenleri olarak, gelişen teknoloji ve dönüşüm ile ülkemizde enerji açığı bahanesiyle, kamu kaynakları heba edilerek nükleer santrallar kurulmasını kabul etmiyoruz.

Fukuşima`nın 10. yıl dönümünde, enerji lobilerinin çıkarları doğrultusunda, alınan siyasi kararlarla insanlığa yapılacak en büyük kötülüğün farkına vararak, geleceği sorunlu projelerden biran önce vazgeçilmesini istiyoruz.

Nükleer santralların neden olduğu faciaları bir kez daha hatırlatarak hükümeti sorumluluğa davet ediyor, halk sağlığı başta olmak üzere, canlılara, doğaya vereceği zararların telafisinin mümkün olmayacağının altını çiziyoruz. Tüm canlıların maruz kalacağı felaketler karşısında Nükleer Enerji Komisyonu kurulmasını talep ediyoruz."