Nükleer Enerji Ciddi Bir İş Aceleye Getirilmemeli

Sabancı Holding CEO'su Ahmet Dördüncü, Türkiye'nin büyümek için gerekli enerjiye ulaşmasının en ucuz yolunun nükleerden geçtiğini ancak yatırımdan önce ciddi önlemler alınması gerektiğini söylüyor. Yasa çıkarmanın yetmediğini belirten Dördüncü, 'Korkumuz işi aceleye getirmek. Hassasiyet gösterilmeden süreç aceleye getiriliyormuş gibi görünüyor' dedi.

Türkiye 50 yıla yakın süredir gerçekleştiremediği nükleer macerasında sona doğru yaklaşıyor. Yasa hazırlandı, ihale şartları ve takvim belirlendi. Nükleer santral yapımı için Türkiye'nin önde gelen firmaları hazırlık yapıyor. Dünyada sayıları fazla olmayan yabancılar da gelişmeleri yakından izliyor.

Nükleere iddialı bir şekilde hazırlanan gruplardan biri Sabancı Grubu. Adını henüz açıklamıyor ama Sabancı'nın yabancı ortağı hazır. Grubun CEO'su Ahmet Dördüncü bu haftaki konuğum...

Dördüncü, nükleerin ciddi bir iş olduğunu bu nedenle dikkatli olunması gerektiğini söylüyor ve yasanın çıkmasının yeterli olmadığını belirtiyor. Bu konuya gereken hassasiyetin gösterilmediği kanısında olan Dördüncü, "Avrupa Birliği, ABD binlerce sayfa direktifler yayınlıyor. Bizim korkumuz işin aceleye getirilmesidir" diyor. İki yıldır Sabancı Grubu'nun CEO'su olan Dördüncü'nün dünya ve Türkiye'deki gelişmelere ilişkin öngörüleri ve yorumları şöyle.

Dünya ekonomisinde yine ciddi bir kriz yaşanıyor. Dünya nereye gidiyor?

Dünyanın nereye gittiğini bilebilmek aslında bayağı zor şu günlerde. 6-7 ay öncesine kadar dünyada arz, para, sermaye fazlalığından bahsediliyordu. Ama şimdi bu likidite fazlalığının çok fazla olmadığı, rakamların şişirildiği anlaşıldı. Bunu da tüm merkez bankalarının piyasada likidite olmamasından dolayı piyasaya inanılmaz büyük miktarlarda para pompalamasından anlıyoruz. ABD'de büyük bir kıyım yaşanıyor. Büyük zararlar var ve CEO'lar işlerinden oluyor. Petrol gibi birtakım fiyatlar inanılmaz biçimde artıyor. Bu nedenle de bazı ülkelerde de fonlar inanılmaz artıyor. Yani dünyada büyük bir belirsizlik var. Ama bu belirsizliklere rağmen dünyada büyümenin süreceğini düşünüyorum.



Yüksek büyüme rakamlarına ulaşılmıştı. Aynı oranlarda devam eder mi?

Asya'daki büyüme dokuzlardan onlardan belki 7,5-8'lerde olacaktır. Amerika Merkez Bankası'nın (FED) almış olduğu faiz indirimi gibi kararlarla büyümenin sürmesini teşvik ediyor, eskisi gibi olmasa da orada da büyüme sürecek gibi görünüyor. Dolayısıyla şu anda dünyanın nereye gittiğini söylüyor olmak oldukça zor. Bir yanda bu fonlar var, bir yanda enflasyon riskleri var. Bir yandan da bu enflasyon risklerine karşın ekonomilerde de büyümeye ihtiyaç var. Fakat genel trend olarak büyümenin devam edeceğini düşünüyorum. Bu fon akışlarının özellikle bizim gibi gelişmekte olan memleketlerde devam edeceğini düşünüyorum. Yani bu ülkeler popülaritesini yatırım çekme açısından koruyacaklardır. Merkez bankaları da biri iki sene içinde alacakları tedbirlerle bu belirsizliği kontrol edeceklerdir diye düşünüyorum.

Türkiye'ye gördüğüm kadarıyla yabancı ilgisi sürüyor. Birçok sektörde ortaklıklar da gündemde. Doların düşmesi de bunu gösteriyor. Sizin izleniminiz ne?

Evet hala ilgi sürüyor. Şu anda da hala bir para girişi var. Türkiye için daha fazla iyimserim ben. Dünya konusunda da kötümser olduğumu söyleyemem. Az önce söylediklerim de gayet olumlu. Ama Türkiye ve benzeri ülkelerin özellikle de Türkiye'nin konumu itibariyle bundan sonraki bir 10 senelik dönem içinde istikrarlı bir şekilde büyüyeceğini, ekonomisini geliştireceğini düşünüyorum. Hakikaten bu fonlar için bir cazibe merkezi olmaya devam edeceğimiz konusunda bir öngörüm var. Zaten Türkiye'de dört beş sene için seçilmiş bir hükümet var. Politikalarını biliyoruz, daha önce olduğu gibi başarısını sürdüreceğini bekliyoruz. Hükümetin açıkladığı politikaları da can-ı gönülden destekliyoruz. Kişi başına düşen gelirin 10 bin dolara çıkarılması, ihracatın 200 milyar dolara ulaştırılması gibi hedefleri heyecanla karşılıyorum.

Türkiye'de yabancı sermaye var olan yatırımlara geliyor. Şirketlere ortak oluyor, satın alıyor. Bu konuda kaygılanacak bir şey yok mu?

Sermayenin bence rengi de milliyeti de yoktur. Sermaye sermayedir. Bugün nasıl bir Türk şirketi gidip gelişmiş bir ülkedeki sermaye derinliği olmadığı halde oralarda bir yatırım yapıyorsa ki önemli miktarlarda yatırımlardır bunlar, Türkiye'ye de yabancı sermayenin gelmesi insanların buraya yatırım yapıyor olması son derece doğaldır. Biz de çok tartışıyoruz diğer işadamları da. Mısır'daki Çin'deki yatırımlardan bahsediliyor ve artık bu dikkat ederseniz büyük şirketlerin janrı da olmaktan çıktı. KOBİ'lerimiz dahi bunlardan bahsediyor. Globalleşme oldukça sermayenin renginin ve milliyetinin olmadığına inanıyorum.

Türkiye'de hala bir sanayi stratejisi yok. Stratejisizlik gelecek için sıkıntı yaratmayacak mı?

Tabii ki gelecek dönem için Türkiye'de bir strateji olmalı. Hangi sektörlerin cazip olacağı hakkında bir yol haritası çıkarılmalı. Türkiye artık yavaş yavaş gelişmekte olan bir ülkeden gelişmiş bir ülkeye doğru ilerlemekte. Hele hükümetin bu ikinci dönemdeki hedeflerini göze alacak olursanız, 5 ile 7 senelik bir dönem sonunda Türkiye'nin artık zenginler kulübüne girme iddiası bile gündeme gelecek. Böyle bir ülkenin özelliklerine baktığınız zaman artık servis endüstrisinin, hizmet sektörünün çok daha yoğun olduğunu görüyorsunuz. O ülkelere baktığınız zaman ne kadarı tarıma dayalı bir sanayi, ne kadarı endüstri, ne kadarının hizmet olduğunu görüyorsunuz. O ülkelerde hizmet sektörünün çok daha ağırlıkta olduğunu görüyorsunuz. Türkiye'de de bu trendi görüyorsunuz zaten.

Hangi sektörler sizce cazip olacak?

Hizmet sektörü ve finansal servisler büyüme fırsatları olan sektörler. Perakende sektörü baktığınız zaman iki haneli, rakamlarla büyüyen bir sektör. Halen de büyüme potansiyeli çok yüksek. Enerji büyümesi senelik yüzde 9'lara 10'lara gelebilecek bir sektör. Önemli sektörlerden bir diğeri de çok kısa gelecekte çevreyle ilgili işler ve yatırımlar olacak. Su arıtması, katı atık arıtması gibi. Türkiye'nin AB çevre şartlarına uyabilmesi için beş on yıl içinde 100 milyar doların üzerinde yatırım yapması gerektiği söyleniyor. Bunlar iş fırsatları olan sektörler.

Türkiye'de yatırım ortamının iyileşmesi gerektiği, teşviklerin yetersiz olduğu sık sık dile getiriliyor.

Ben açıkçası prensip olarak teşvik taraftarı bir insan değilim. Eğer bir kuruluş işlerini iyi yapıyorsa, iyi planlıyorsa, gerekli deneyimi ve bilgisi varsa teşviğe ihtiyacı olmaz. Ama tabii ki engellerin kalkması gerek. Bence önemli olan haksız rekabetin ortadan kalkması. Bizim bu mikro reformlar dediğimiz işlerin yapılması. Sosyal güvenlik ve vergi yüklerinin normal seviyelere getirilmesi, adaletli bir vergi sisteminin olması, adaletli ve çabuk çalışan etkin bir hukuk sisteminin olması. Bütün bunlar tamamlandıktan sonra da eğer doğru seçim yapmışsanız başarılı olmamanız için bir sebep yok. Teşvikler çok özel hallerde uygulanmalı. Mesela bugün güneydoğuda uygulanması gerektiği gibi.

2007 hedeflerini tutturabildiniz mi?

Bizim 2007 senesi için koyduğumuz makro ekonomik beklentilerin bir çoğu bayağı iyi bir şekilde tuttu. Enflasyon yüzde 7,5 demiştik. Döviz kurunu ise tturamadık. 1.40 diye düşünmüştük. Gelecek sene ise enflasyonu yüzde 6-6,5 olarak hedefliyoruz. Hükümetin hedefi yüzde 4. Döviz kurunu da ortalama olarak 1.32 belirledik.

Sabancı olarak gelecek planlarınız...

Biz göreve geldiğimizde 2005 idi ve 10 yıllık bir plan yapmıştık. 2005'ten bu yana 2007'de tekrar bir çalışmayla bunu yeniledik. 10 yıllık planları yapmaya devam ediyoruz. Bu planları daha çok bir perspektif belirleme, bir yön tespit etme gibi adlandırmak daha doğru olur. Biraz önce Türkiye ile ilgili olan beklentiler çerçevesinde Sabancı Holding'in de bundan sonraki 10 senesini çok olumlu görüyorum. Kişi başına 10 bin doları geçen bir Türkiye'de ve sınırları açılmış daha çok global olmuş çevresiyle uyum içinde olan bir Türkiye'de, gücünü oradan alan bir Sabancı grubu çok daha kuvvetli olacaktır. Son dört senede ortalama yüzde 23 büyüdük. Bundan sonraki beş senede de dilimlerimizi yüzde 20'lerin üzerinde tutma hedefindeyiz.

Türkiye'nin en büyük sorunu istihdam. Çalışan sayınız da artacak mı?

Çalışan sayımız 50 binlerde. Bunu tahmin etmek çok zor. Yapacağınız satın almalarla ilgili. Bir satın alma yaparsınız personel sayısında büyük artış olur. Mesela Migros'u alacak olsak 18-20 bin kişi gelir.

Migros konusunda bazı haberler var vazgeçtiğiniz yolunda. Ne aşamadasınız?

Proses devam ediyor. O proses çerçevesinde gereken neyse yapılıyor. Normal prosesin içinde danışmanımız sürdürüyor.

Nükleere yatırımına çok iddialı girdiniz.

İddialı olmak ne demek? Biz şunu diyoruz. Eğer Türkiye'de nükleer santral yapılacaksa, yapılması devlet tarafından çok büyük bir kararlılıkla öne sürülecekse, bu işi ciddi olarak en iyi biz yaparız, diyoruz. Bu bizim kendi kendimize değerlendirmemiz. Ama bunu söylerken şunu da söylüyoruz. Bu iş öyle kolay bir iş değildir. Bunun yapılması elbette çok hassas ve komplike bir iştir. Ama bir o kadar da bunun ulusal ve uluslararası alt yapısının yapılması, kanuni çerçevesinin çizilmesi, prosedürün, regülasyonun yayınlanması gerekmektedir. Bunun uluslararası etkileri de vardır. Bu alt yapının yapılması çok önemlidir.

Yasa ve sonradan yol haritası çıktı ama. Gerekli hassasiyet gösterilmiyor mu? Ne tür eksikler görüyorsunuz?

Yasaya bakıyorsunuz. İnceliyoruz bizde. AB'nin yasadan sonra çıkan direktiflerine baktık. Binlerce sayfa şeyler var yapmanız gereken. ABD'ye bakıyorsunuz keza aynı şekilde. Bizim korkumuz işi aceleye getirilmesi korkusu. Ciddi bir iş. Çok yönlü bir iş. Bir kanun çıkarttım, üç beş regülasyon çıkarttımla olmamalı. Yasa tabii ki olması gerektiği gibi ama iş sadece kanunla kalmıyor. Bir çok normlarının belirlenmesi gerekiyor. Hassasiyet gösterilmeden sanki biraz aceleye getiriliyormuş gibi görünüyor.

Nükleer tabii ki çok tartışmalı bir konu. Dünyada tartışmalar var. Kimi ülke vazgeçiyor, kimi yeniden başlıyor. Türkiye için gerçekten gerekli mi? Diğer kaynaklar yeterli değil mi?

Türkiye'nin böyle bir enerji kaynağına ihtiyacı olduğunu düşünüyorum ben. Türkiye'nin büyümeye devam edeceğini söyledik. Her yıl yüzde 5 bile olsa enerji ihtiyacı artacaktır. Türkiye'nin kendi yerel kaynakları bu büyümeyi destekleyecek kadar çok değil maalesef. Su, kömür, güneş, rüzgar kaynaklarıyla Türkiye'nin bu öngördüğümüz büyümesini desteklemek mümkün değil. Her durumda ithal kaynaklara ihtilacımız olacak.

Güler Sabancı uzun süredir yakın çalışma arkadaşınız. Onunla çalışmak nasıl?

Güler Hanım'la 20 yıldır beraber çalışıyoruz. Onunla çalışmak keyifli. Çünkü dinleyen bir insan. Dinler tartışır ve fikirlerini açıkça söyler. Her zaman da bir adım öndedir. Mükemmeliyetçidir.

Sabancı Grubu çok yol katetti

Göreve geldiğinizde Sabancı ailesinde yaşanan bazı ayrılıklara ilişkin yorumunuz "Sakıp Bey'den sonra tabii ki bir travma geçirildi" olmuştu. Şimdi grupta kurumsallaşma ne aşamada?

Kurumsallaşma demek bir işletmenin herşeyden önce etkin çalışmasını öngörür. Etkili çalışmak için birtakım şartlar vardır. Her şeyden önce tutarlı olmanız gerekir. Ondan sonra şeffaf olmak gerekir. İşleri tek başına yapmayacaksınız ekip olarak yapacaksınız. Bütün bunlardan ana kriterler. Biz 2005 yılından itibaren bu konuda neler yaptık. Son üç yıla bakacak olursak Sabancı'nın çok ilerlediğini düşünüyorum. Katılımcılık diyoruz ne yaptık biz? Türkiye'de belki de ilk kez stratejilerimizi 600 kişiyle belirledik. 6 ay ağırladık fikir aldık. Alternatifler yarattık, yönetim kuruluna götürdük, analiz ettiler onayladılar. Kaynakları doğru kullanmak risk yönetim şirketi kurduk. Etik yasalar belirledik tüm çalışanları eğitip bu ilkeleri imzalattık. Önemli bir yere geldiğimizi düşünüyorum.


Avrupa Birliği sürecine odaklanılmalı

Hükümetin mikro reformlar için biraz geciktiği eleştirileri var. AB pek kimsenin gündeminde yok.

Bu hükümet aslında reformlar açısından ne yapmak istediğini ve ne yapacağını çok iyi biliyor. Ancak öyle şanssız bir başlangıç oldu ki, Kuzey Irak sorunu ortaya çıktı. Bu da ister istemez odaklanma noktalarını değiştirdi. Türkiye'nin artık bu AB ile ilgili sürece biraz daha odaklanması, reformlarını gerçekleştirmesi gerekiyor. AB kimsenin gündeminde değil şu an, gündem değişti ama olması gerekiyor tabii ki. Bir an evvel güvenliğimizle ilgili sorunlarımız çözülse de bizi geleceğe dönük daha ilerletecek, zenginleştirecek adımları atsak diyorum. Yani reform sürecinin bir an önce başlamasını bekliyorum.


Merkez'in faiz indirimleri sürecek

Ekonomide Merkez Bankası ile ihracatçılar arasında bir faiz anlaşmazlığı var biliyorsunuz. Enflasyonda yüzde 4 hedefi biraz agresif değil mi? Tartışmanın özünde de bu var çünkü.

Bu seneki gerçekleşme oranlarına bakacak olursanız enflasyon için yüzde 4 gerçekten iddialı bir hedef. Ama Merkez'in enflasyon hedefleme politikasının doğru olduğuna inanıyorum. Onların bu konuda hedeflerini belirlerken sahip oldukları bilgi elimizde olmadığı için yüzde 4'ün ne kadar agresif, ne kadar doğru ya da yanlış olduğunu yorumlayamam. Enflasyonu eğer faiz kıskacıyla yönetiyorsanız bu ister istemez tabii büyümeyi etkiliyor. Faizler yüksek olunca iç tüketim daralıyor. Bu da büyümeyi düşürüyor. Merkez faizleri düşürmeye başladı bunun süreceğini düşünüyorum.

Ahmet Dördüncü kimdir

1953'te İstanbul’da doğan Ahmet Dördüncü yükseköğrenimini Çukurova Üniversitesi’nde, lisansüstü eğitimini ise Mannheim Üniversitesi’nde tamamladı. 1987'de Sabancı Topluluğu’na katılan Dördüncü, 1999-2004 arasında yurtdışı şirketlerde Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Genel Müdürlük yaptı. 2004’te Sabancı Holding İş Geliştirme ve Stratejik Planlama Grup Başkanı, 2005'ten itibaren ise CEO ve Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapıyor.