Fabrikanın arazisinde ilk olarak 2007 yılında Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) uzmanlarının yaptığı değerlendirmede insan ve çevre sağlığına zarar verecek ölçüde radyoaktivite bulundu. Fabrika karantinaya alındı, ardından unutuldu. Ta ki 2012’de gazetelerde çıkan haberlere kadar. Bunun üzerine tekrar fabrikaya gelen ve atıklarda değerlendirme yapan TAEK uzmanları bu sefer hazırlanan raporlarda radyoaktivitenin insan sağlığına zarar verecek düzeyde olmadığı yönünde rapor verdi.
Evrensel'den Emine Uyar'ın haberine göre, Prof. Dr. Ali Osman Karababa, aradan geçen 5 yılda radyoaktivitenin zararlı düzeyden zararsız düzeye indiği açıklamasının önemli bir bilimsel soru işareti taşıdığını belirtiyor. “Europium 152” maddesinin bir yerlerden Türkiye’ye girmiş olması gerektiğini ancak, ne yetkililerden ne de fabrika yönetimden bu konuda bir açıklama olmadığını dile getiren Karababa, “Bunun hızla öğrenilmesi gerekiyor ki bu kanal kapatılsın ve Türkiye’ye bunların girmesi engellensin. Aksi taktirde çok büyük toplumsal risk gündemde” diyor.
Risk etrafa dağılmış durumda
Karababa, yağan yağmurlarla toprağa gömülü atıkların yıkanması sebebiyle yeryüzüne çıkan çok ciddi atık kitlelerinin bulunduğunu belirterek, “Bunlar aktıkları yeri kızıla boyuyorlar. Demir ve mangan başta olmak üzere en az dört elementin düzeyinin oldukça yüksek olduğu belirlendi sudan alınan örneklerde. Resmi ağızdan yapılan açıklamada fabrika civarındaki 500 metre içindeki kuyulardan su kullanılmaması açıklaması yapıldı. Ancak bu eksik bir şey. O bölgenin yeraltı hidrojeolojik yapısını bilmek gerekir. Hangi su hangi eğimle nereye gidiyor hesaplanmalı. O bölgede çok hızla farklı uzmanlık alanlarından bilim insanlarının araştırmalar yapması gerekiyor” diyor.
Karababa, TAEK’in burada ölçülen radyoaktivite düzeyini, bunların çevreye ve insan sağlığına ne kadar zarar vermiş olabileceğini şeffaflık ilkesi doğrultusunda vatandaşla paylaşması gerektiğini söylüyor.
Yapılması gerekenler
Prof. Dr. Ali Osman Karababa, bölgedeki riskin ortadan kalkması için yapılması gerekenleri de şöyle sıraladı.
“Su ne kadar geniş bir alanda kirlendi, radyoaktif kirliliğin düzeyi nedir, bu düzeyde toplumsal risk ne kadar ortaya çıkabiliyor?” bunların hepsinin araştırılması gerekir.
Yörede yaşayan insanlarda sağlık taraması yapılması gerekiyor. Yörenin topraklarında genişleyen halkalar çerçevesinde örnekler alınıp radyoaktivitenin ölçülmesi, kurşun kirliliği veya diğer ağır metallerin kirliliğinin ölçülmesi gerekiyor.
O fabrika kapanıncaya kadar orada çalışan işçilerin ve personelin tek tek bulunup sağlık taramasının yapılması gerekir.
Fabrika bahçesindeki tüm atıkların usulüne uygun olarak radyoaktiviteyi dışarı çıkarmayacak bir ambalajla (beton ambalaj) uzmanların öngördüğü yerlere götürülüp topluma veya çevreye en az zarar verecek şekilde depolanmalı.
Toprakta radyoaktivite kalmayıncaya kadar sürekli ölçümler yapılmalı ve ‘Radyoaktivite artık yok’ denildiğinde toprağın bu anlamda güvenliği sağlandığında sonlandırılmalı. Tabii ağır metal vs. için de bu sürecin aynen çalıştırılması gerekiyor. Ancak o zaman bölge risklerden kurtulacak."