New York’u “Gehry”leştirmek...


"Atlantic Yards" Projesi- F. Gehry
New Yorklular “Brooklyn Gelişim Planı” çerçevesinde Gehry tarafından tasarlanan projelere karşı cephe alırken, yatırımcılar Gehry’nin hünerlerine pirim vermekte kararlı.

Justin Davidson’ın Newsdays.com’da yayınlanan yorumuna göre, Gehry’ye karşı olmanın da bir takım dezavantajları bulunuyor. Davidson, Gehry’nin yapılarının, onun yapılarının bulunmadığı şehirleri kıskandırdığını ve kentsel gelişimde güçlü bir motivasyon unsuru olabilecek bu durumdan yoksun bıraktığını ekliyor.

Gehry’nin New York’taki ilk varoluşu, “Barry Diller’s Interactive Corp” için tasarlamakta olduğu yönetim binasıyla başlıyor. Davidson, “yan yatmış kolonları, dalgalanan döşeme levhaları ve kıvrılmış iskeleti üzerinde kayan süt beyazı cam perdeleriyle New York’un daha önce böyle bir yaratık görmediğini” söylüyor.

Gehry aynı zamanda Ground Zero’da bir sahne sanatları merkezi ve Brooklyn’de “Theater for New Audience” şirketi için bir genel merkez tasarlamak üzere görevlendirildi. Taşkınlık gösterisi yapan binalar için bugüne kadar ızgara sisteminde yer açamayan New York’ta, 77 yaşındaki Gehry; kültür, yaşam ve ticaret için tasarlıyor.

"Atlantic Yards" Yerleşim Planı
Gehry’nin en büyük ve tartışmalı projesi ise Brooklyn’in kritik bir bölgesinde yer alan ve “Atlantic Yards” olarak bilinen 21 hektarlık arazide projelendirdiği, 16 yapıdan oluşan kaleyi andıran kompleks. Bu bölgeye New-Jersey Nets basketbol takımını çekmek isteyen yatırımcı Bruce Ratner, Atlantic ve Flatbush bulvarlarının kesiştiği üçgen arazi parçasında bir de arena inşa etmeyi düşünüyor. Projeye karşı çıkanlar, projenin bağlam ve ölçek dışı olduğunu, daha küçük ölçekte ve daha az teşhirci bir yapı istediklerini söylüyorlar.

Kendini yerel halka sevdirme çabası içinde olmayan Gehry ise, yaptığı yorumlarda projeye karşı çıkanların, “dev bir yaratıcı fikre karşı çıkan dar kafalı kişiler” olduğunu ima ediyor. Davidson’a göre Gehry’nin aksini yapması düşünülemez çünkü o dikkat çekici yapılar inşa ederek ilgiyi üzerine toplamayı seven bir mimar.

Davidson, Gehry’nin Los Angeles’daki Disney Konser Salonu ile gözardı edilmiş bir kent parçasının dönüştürülmesi adına başarılı bir iş gerçekleştirdiğini düşünüyor. Gehry’nin “Atlantic Yards” bölgesine de aynı gözle bakıyor olabileceğini ancak Brooklynlilerin bunu daha çok rant yaratma ve pastadan pay alma çabası olarak görüyor.

Ancak Davidson, Gehry’nin yatırımcı Ratner’in sadece aracı olamayacak kadar “cam ve çeliğin kültürel etkilerine ve kendi şekillendirdiği mekanlarda insanların nasıl hareket ettiğine duyarlı bir mimar” olduğunun da altını çiziyor. Gehry’nin karmaşık işleri biraraya getirip çözerek hepsi kendi fikriymiş gibi yansıtmakta başarılı olduğunu, bu anlamda Disney Konser Salonu’nda, demokrasi ve lüksü biraraya getiren bir konser salonunun nasıl olması gerektiği konusundaki çözülmesi güç bir denklemi başarıyla çözdüğünü söylüyor. Dörtköşe bir kent parçasına frapan, barok bir tarzı getirmeye çalışan Gehry’nin burada da radikal tavrından ödün vermediğini ancak asıl değişimin, projenin gerçekleşeceği bölgede gözlemlenen “soylulaştırma” ile sükunetini kaybetmesi olduğunu belirtiyor.

Gehry, eğrisel parıltılar içeren yeni projesiyle Brooklyn’i yeniden yorumlamayı düşünürken; çamur rengi yapıları, Viktoryen üsluptaki binaları ve 2 km²’ye varan kutu şeklindeki binalardan oluşan yapı adalarıyla mevcut dokunun, yapılarına tek renkli bir arka plan oluşturması bekleniyor.

Arazide kendine esin kaynağı olabilecek bir ipucu bulmak için dolaşan Gehry, bunu çevredeki yapılardan değil de ağır çekim bir film sahnesinde yer alan bir “gelin” figüründen almış. Bu gelini “Miss Brooklyn” olarak adlandıran Gehry, bu ismi kompleksin başyapıtı olan ve bir kadın elbisesi giymiş gibi salınan, beyaz cam kaplı kulesine vermiş.

Aslında Gehry Atlantic Yards’da bir kent yığınını yeniden tasarlamakla görevli. Bu bölgede; sakin yerleşim alanları, yoğun trafik arterleri, Long Island tren istasyonu, bir metro durağı, harap durumdaki endüstri sonrası blokları, bir alışveriş merkezi, eski ofis yapıları, Brooklyn’in kültürel merkezi olan Müzik Akademisi ve tarihi caddeler yer alıyor.

Davidson’a göre, protestocular bir bakıma haklı sayılabilir çünkü “Atlantic Yards”, “Miss Brooklyn” ve yeni “arena”, Brooklyn’in mimari ruhunu bozacak. Ancak protestocuların iddia ettiği gibi Gehry ve Ratner’ın Brooklyn’i “Manhattan”laştırdığını söylemenin doğru olmayacağını belirten Davidson, Manhattan’da yükselen bir iki tekil binaya rağmen Brooklyn’in Frank Gehry imzası taşıyan bir “Yeni Kudüs” olma yolunda ilerlediğini sözlerine ekliyor.


Derleyen: Sena Özfiliz