New Orleans'a MVRDV ile UN Studio'dan Kentsel Anıtlar
































Katrina kasırgasının ardından, New Orleans'ta yeniden yapılanma çalışmaları sürüyor. Bu çalışmalara ise, haliyle bir çok üst başlıkta mimarlık tartışmaları eşlik ediyor.
"Daha Yeni Orleans (Newer Orleans)" başlıklı çalışma kapsamında, çeşitli mimarlara sürece katkı sunmaları teklif edildi. Hollanda’dan MVRDV, UN Studio, West 8, Amerika’dan Huff + Gooden Architects, Morphosis ve Hargreaves Associates seçildiler.

Bunlardan UN Studio ile MVRDV'nin önerileri kentsel dönüşümün yanı sıra, birer anıt olma iddiasındalar aynı zamanda.

UN Studio, New Orleans için bir yirmi birinci yüzyıl kütüphanesi tasarlıyor. Yapı, kültür ve ticaret ile ekolojinin dengesini yeniden kurma çabasının bir ifadesi. Kentin Katrina öncesinin canlılıklarını tekrar hayata geçirmeyi deniyor. Kentsel bir ikon olarak kendini ortaya koymak iddiasında.
























Mezopotamya uygarlığının kutsal mekanı Ziggurat’tan ilham alınmış. Onun basamaklı piramit formu camdan bir kılıf ile sarılmış düzensiz bir zig zag kesitine dönüştürülmüş. Yapı, yukarıya doğru kıvrıldıkça, her iki tarafta iç mekanlar ile yeşil alanlar elde ediliyor. İç ile dış arasındaki bu pendol hareketi, bir yandan bu farklı karakterdeki mekan tipleri arasında bir geçişenkenliğe yol açarken, diğer yandan yeniden yapılan bir kentte çevre ile insan arasındaki çelişkinin bir dışavurumunu da oluşturuyor.











Yapı, her türden bilginin saklanması ve paylaşılmasına yarayacak. Ofisler, medya kurumlarına ait bürolar, toplantı mekanları, sınıflar, etkinlik salonları, kafeterya gibi işlevleri içeren kapsamlı bir medyatek programına sahip. Her mekan türü, kesitteki zig zag üzerinden, kendine en uygun iklimsel koşulları sağlayacak şekilde yerleştirilecek. UN Studio, bu yapıyı kentsel bir çekim noktası olarak ele alıyor. Benzeri önemli noktaların oluşturacağı ağ sayesinde enerji ve akışkanlığın oluşması mümkün olacak. İnsan psikolojisi üzerinden kentsel bir yönlendiriliciliği olabilecek böylesi bir mimarlık, kent planlamasının çeşitli açıklıklarını da kapatabilecektir. Bu durum daha çok, yapının dışı ile nasıl bir ilişkiye gireceği ile bağlantılı olsa gerek. Kamusal alanların, yer düzleminden yukarıda kurugulanması, kentsel yaşantıda sokağın rolünün çalınması riskini barındırmakta. Zira, zeminle farklı yükseklikte olan bir kamusallık, ister istemez belli bir oranda yalıtılmışlığı da içerir. Diğer yandan, yapının bir şekilde kendini kente açması, fiziksel bir geçişkenlik bulunmasa bile önemli görünüyor. “Newer" Orleans’ın kent hayatını yeniden canlandırmaya dönük müdahalelerin, planlama konusunu gündeme alması zorunlu. Yapının programının temel eksenlerinden biri, departmanlaşma ve özelleşmeden uzak durulması zaten. Bu anlamda, bu mekanlar dizisi, bir sahiplenmenin değil, paylaşımın tetikleyicisi olacak.















Bilginin dolaşımı ve doğa ile insan ilişkisinin işlenmesi, yapıya bir anıt özelliği de kazandırıyor. Zira, UN Studio’nun umduğu kentsel enerjinin üretilebilmesi için, yapının böyle bir kurguya ihtiyacı da bulunuyor.














Yapı, formu itibariyle bütünleşmiş bir insan doğa ilişkisini öne çıkartmakla, kent içinde alışılmadık bir peyzaj yaratıyor. Yukarıya doğru yerini yadırgayan yeşil, varlığı kadar yokluğuna göndermede bulunuyor. İki yandan birden kesiliveren ince uzun biçim; devam etmek, uzamak istiyor sanki. Bunlara ek olarak, yaylanarak içine sıkıştığı arazi parçasını aşacakmış gibi görünen kesit, yerden organik biçimde yükselerek doğa ile insan bütünlüğünün sürdürülmesi gerektiğini ifade ediyor.






















MVRDV, okul projesinin çıkış noktası olarak küçük bir kızın Katrina kasırgasının ardından yaptığı bir resmi almış. New Orleans'ın bu süreçte hikayesinin anlatılmasına ihtiyacı olduğu kesin. Bir kızın, insanların selde korunabilmesi hayali, kentin fiziksel çerçevesinin içine sinmezse olmaz. Resimde, New Orleanslıları, selden bir tepe koruyor.













MVRDV'nin projesine göre, yapay olarak üretilecek tepenin içine bir okul yapılacak. Mekanlar belli yarıklardan dışarısı ile temas ederek, tepenin yüzeyinin bir dış mekan olarak kullanılmasını sağlayacak. Okul yapısının tepeden taştığı noktalarda birer ekran formuna bürünüyor her kesişim noktası. Bu hem kentin okula ve bir kurtuluş simgesi olarak tepenin içine baktıkları bir pencere olacak; hem de tepenin konumundan faydalanarak kentin hemen her yönüne panaromik bir bakışı mümkün kılacak. Bu görsel bağ, tepeye sokulmuş ekranlar yoluyla kenti okulun içine sokarken, okulu da kentsel yaşantıdan yalıtmıyor. Tepe, yüksek olmanın yanı sıra yaşayan bir organizma olarak da kendi dışına güven ve umut veren bir duygu yayabilir. Kentsel peyzajın içine yerleştirilmiş bu okul, aynı zamanda, olarak bundan sonraki olası bir baskında suyun üzerinde kalacak bir adacık olacak. Yaptığı gönderme vesilesiyle de aynı zamanda bir kentsel anıt olarak, bellek işlevi görecek.













"Newer Orleans" projesi kapsamında önerilen projeler, yeni bir tektonik yaratarak, insan ile doğa ilişkisini kent bağlamında sorguluyor. Bu projeler kendi çerçevelerinde içerdikleri simgesellikten öte, kent yaşantısının yeniden düzenlenmesine yalnızca fiziksel olarak değil, insan bilinci üzerinden dokunuşlarla da katkı koymayı hedefliyor.

Ayrıntılı bilgi için tıklayınız.