Öncelikle tabi ki mühendislik ya da mimarlık alanında kadının yaşadığı problemin, şu an toplumda yaşanılan sorunlardan bağımsız bir çerçevde alınamayacağını bilmek gerek. Kadınlar, toplumsal hayata dahil olmak konusunda yaşadıkları güçlükleri, bu konu başlığında değerlendirdiğimiz meslek gruplarında da yaşıyorlar.
Ama bunun önemli bir veri olduğunu ve aslında üniversitelerden meslek hayatına geçiş noktasında kimi yönlendirmelerin bu konuda önemli olduğunu düşünüyorum. Ülke nesnelliği ciddi bir işsizlik sorununu ortaya koyarken, üstüne işe alımlarda yaşanılan cinsiyet sıkıntısı daha vahim bir tablo ortaya çıkartıyor. Bu aşamada yönlendirmelerin önemli olduğunu düşünüyorum. Tabi bu her meslek dalı için aynı tarz sorunu dayatmıyor. Bu anlamda mimarlık ve şehir planlamacılık, kadınlara daha uygun meslekler. Bu konuda, o meslek dalının kendi çalışma tarzının etkisi çok önemli.
Bu konuda yapabilceğimiz analizler, bu durumla ilgili nesnelliğin kırılmamasının önünde bir engel değil. Ama bunun kırılabilmesin önkoşulu, bu meslek grularının odalarından ya da salt üniversitelerden geçmiyor. Bu, toplumsal bir sorun ve ancak kadınların toplumsal hayatın içine daha çok karışabileceği bir nesnellik durumunda değişebilir. Elbette kadın mühendislerimiz ve mimarlarımız var. Fakat ne yazık ki kendini kadın olarak ifade etmeye çalışan bir mühendis, gitgide feminen yönelerini kırpmak zorunda kalır ve zamanla mevcut düzen içindeki standart mühendis prototipi ölçüsünde erkekleşmeye başlar. Bu anlamda üniversitelerimizde bile sıkıntılar yaşanıyor. Az sayıda kadının çok sayıda erkek arasında eğitim alması, daha taşra şehirlerde bile önümüze bir problem olarak çıkabiliyor.