Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nce düzenlenen
“Geleneksel Mimarinin Şairi: Nail V. Çakırhan” sergisi 1
Mayıs’a kadar sürecek...
Çakırhan’ın 100. doğum yılı nedeniyle Mimar
Melih Güneş’in küratörlüğünde İstanbul Kültür Forumu’yla birlikte hazırlanan
sergi, Reha Günay’ın fotoğrafları eşliğinde, yapılarını, mektuplarını, mimarlık
eskizlerini, özel eşyalarını ve Nâzım Hikmet, Attilâ İlhan, Can Yücel, İlhan
Selçuk gibi arkadaşlarının şiirlerini ve yazılarını içeriyor...
Yaklaşık
70 yılı “cumhuriyetin arkeoloğu” ve hocaların hocası eşi Prof. Halet Çambel’le
sevgi yoldaşlığı içinde geçen efsanevi bir yaşam, 11 Ekim 2008’de 98 yaşındayken
noktalanmıştı. Ülkemiz kıyılarının, İlhan Selçuk’un deyimiyle ancak bir
“devrimci”nin başarabileceği mimari direnişle “betonlaşmayan tek belde”sinde,
Gökova Körfezi’ndeki ormanla denizi birlikte kucaklayan Akyaka’da
yatıyor...
100. yaş etkinliği ise Yaşar Kemal, Ara Güler, Muazzez İlmiye
Çığ gibi “asırlık kültür savaşımı” tanıklarının da katılımıyla 2 Nisan’da
yapıldı. Şube Başkanı Deniz İncedayı dedi ki; “Onun tarihe ve mimarlık kültürüne
katkısı 100 yılla da sınırlı değildir, sonsuzdur...”
Çakırhan’ın 97’de
Enis Rıza’ya yaşamını anlatırken çekilen filmde söyledikleri de özetle şuydu:
“Kültür kuşaktan kuşağa yaratılır; kuşaktan kuşağa sahiplenerek
geliştirilir...”
Anılar,
anımsananlar...
Muğla’dan da kutlama mesajları ve çiçekler
gönderilen etkinlikte tiyatro sanatçımız Zeliha Berksoy, hapishaneden yazdığı
mektuplarını “Canım Halet’çiğim” kitabından okudu; Rasih Nuri İleri, 30’lardaki
“Komünist Parti” üyeliğini ve Nâzım’la dostluğunu anlattı; Nursel Duruel
röportajlarından bölümler aktardı; Akyaka’yı bezeyen otelindeki Çakırhan
imzasıyla övünen Hamdi Yücel Gürsoy da 30 yıllık beraberliklerini paylaştı...
Anılar anıları izledikçe, Çakırhan’a karşı kimi “talihsiz tutum”ları da
anımsamadan edemedik.
1983’te Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü aldığında,
İstanbul’daki törene katılan Cumhurbaşkanı Kenan Evren’e mektup yazarak “elini
sıkacağınız kişi mimar değil, komünisttir; basit bir köy evine ödül vermek
mimarlığımızı küçümsemektir” gibilerden “ihbar”(!)larda bulunanlar, ne yazık ki
“mimar”dılar...
Aynı türden mimarlar, Mimarlar Odası İstanbul Şubesi’nde
92’de Çelik Gülersoy’la birlikte Nail Çakırhan’a sunduğumuz “Mimarlığa Katkı
Ödülü”müzü de kınamışlar; odanın mimar olmayanlara mimarlık ödülü veremeyeceğini
yazmışlardı... Ne var ki yine o mimarlar, 2005’te İstanbul’daki UIA Dünya
Mimarlık Kongresi’nde “Uluslararası Altın Madalya Ödülü”nün, Çakırhan gibi
“diplomasız-alaylı” Japon mimar Tadao Ando’ya verilmesini ise ayakta
alkışlamışlardı...
Ando ülkesinin üniversitelerinde ders bile verirken
Türkiye’de mimarlık fakültelerinin adeta yok saydıkları; Muğla Üniversitesi’nin
bir söyleşiye bile davet etmediği Çakırhan’ın “Yapı Sanatında Yarım Yüzyıl:
Geleneksel Mimarinin Şiiri” kitabında deniyordu ki;
“...Geleneksel
mimariyi korumak yetmez, yaşatmak gerek, sürekli kılmak gerek... çünkü
geleneksel mimariyi tek örnek olarak sakladığınız zaman, insanoğlunu ve toplumu
tutuculuğa, muhafazakârlığa götürür. İlerlemeye götürmez. Ancak geleneksel
mimariyi bir yaşam kaynağı, bir esin kaynağı, bu toprakların uygarlık değerleri
olarak yeni yapılarda da yaşatmaya başladığımız zaman, devrimciliğimiz başlıyor
demektir...” (Ege Yayınları-2005)
Akyaka Belediye Meclisi, işte bu
bilinçle bezenen beldedeki evine ulaşan sokağa yıllar önce adını vermişti…
2008’deki Cumhuriyet Bayramı’nda, yani ölümünden sonra verilen “Muğla Valiliği
Hizmet Ödülü” ise memleketinin “gecikmiş vefa”sını simgeliyor.
Muğla
Belediye Meclisi ise Çakırhan’ın “ödül parası”yla restore edip kente armağan
ettiği Konakaltı Kültür Merkezi’ndeki “Nail Çakırhan Salonu”nda toplandığı için
yıllardır “imar planı tadilatı” yapmıyor olmalı; tarihsel dokuyu
yaşatıyor..
Çocuklarla
buluşuyor
Arkeoloji ve Sanat Yayınları, bu bilincin çocuklarda
da filizlenebilmesi için “Nail Çakırhan Evleri Boyama Kitabı”nı yayımladı.
Akyaka’yı bezeyen “yöresel ve çevreyle uyumlu” yapıların ince ve zarif
ayrıntılarını içeren resimlerini Yıldız Cıbıroğlu çizdi. Tüm çocuklarımıza
armağan edilebilmesi için kültürel değerlerimize duyarlı herkesin ilgisini
beklediğimiz kitaptaki “Bir Rüya Gibi” başlıklı sunuştan bir bölümü aynen
aktarıyorum:
“Eğer rüyanızda masmavi denizin, masmavi gökyüzüyle birlikte
yemyeşil ormanlarla kucaklaştığı bir ‘cennet’i görürseniz, orası Gökova
Körfezi’dir... Eğer aynı güzellik içinde dünyanın en güzel evlerini,
bahçelerini, çiçeklerini ve şırıl şırıl akan berrak sularını, denize dik kavuşan
dağların eteğinde görürseniz, orası da Akyaka köyüdür.
Akyaka, işte o
‘cennet’ kimliğini yaşatıyor... hiçbir kıyı yerleşmemizde göremediğimiz bu büyük
başarının öncüsü ve emektarı, şair ve mimar Nail Çakırhan’dı... Önce ‘kendi
evi’ni, doğal çevre içinde adeta alçakgönüllü ve gösterişsiz bir ‘orman çiçeği’
gibi tasarladı... Gökova’nın tüm güzellikleriyle mükemmel bir uyum gösterdiği
için de 1983’te Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü aldı...”