Melkan ve Murat Tabanlıoğlu çifti 14 yıldır beraber çalışıyor. Birlikte yaptıkları ilk projede tanıştıktan sonra Murat Tabanlıoğlu, Melkan Gürsel Tabanlıoğlu’nun peşini bırakmamış. Önce iş ortağı olmuşlar sonra da karı-koca. Benim de çalıştığım binada (Doğan Medya Center) tanışmış ve birbirlerine aşık olmuşlar. Çiftin imza attığı yapılar arasında İstanbul Modern, Kanyon, Levent Loft var. Çiftin son dönemdeki projeleri ise İstanbul Sapphire ve Arolat Mimarlık’la ortaklaşa gerçekleştirecekleri Zincirlikuyu’daki eski karayolları arazisinde yapılacak Zorlu Center.
Murat Tabanlıoğlu 20 yıldır, Melkan Gürsel Tabanlıoğlu 18 yıldır mimarlık yapıyor. İkisi de pek çok ödülün sahibi. 14 yıldır işte, 13 yıldır evde birlikteler. Dördüncü Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in torunu olan Melkan Gürsel Tabanlıoğlu şakacı ve komik. Kocasıyla ve kendisiyle ilgili espriler yapıyor. Fotoğraf çektirmeyi seviyor. Bıraksak saatlerce poz verebilir. Murat Tabanlıoğlu ise çok sakin biri. Pek çok erkek gibi sevmiyor “bu tip fotoğraf işlerini”. Daha samimi bir poz istediğimizde Melkan Tabanlıoğlu, “Ben işte Murat’la öyle çok samimi olmayı sevmem” diyor.
Tabanlıoğlu çifti Nişantaşı’nda eski bir apartmanda oturuyor. Melkan hanım “Neden projesini kendi yaptığınız daha modern bir konutta değil de Nişantaşı’nda eski bir dairede yaşıyorsunuz?” sorusunu “Aşçılar kendi yaptıkları yemeği yemezler” esprisiyle cevaplıyor.
Karı-koca, birine özel bir ev yapmayı çok kişisel olarak nitelendirdikleri için bugüne kadar uzak durmuşlar genelde.. Ancak şimdi Dubai’de bir ev yapıyorlar. Melkan Tabanlıoğlu “Abu Dabi şeyhinin oğlu mimarlık ofisimizden çok modern bir ev istedi. Bu proje, ilk ciddi kişisel ev projemiz olacak” diyor. Yeni bir projenin daha haberini veriyor: “Gerçekleştirdiğimiz projelerden 17’si, 20 Kasım-22 Aralık tarihleri arasında Londra’da RIBA (İngiliz Kraliyet Mimar Birliği) galerisinde üç boyutlu olarak sergilenecek.”
İkinizin de mimarlığı seçmesinde babalarınızın etkisi olmuş. “Çocuğum büyüyünce mimar olacak” diye mi büyütüldünüz?
Murat Tabanlıoğlu: Hayır. Çocukluğumla ilgili ilk hatırladığım anılar Gümüşsuyu’ndan. Orada oturmamızın sebebi babamın mimarlığını yaptığı AKM’ye yakın olma isteğiydi. O dönemde evimize mimarlar ve proje danışmanları geliyordu. Muhabbet hep mimarlık üzerindeydi. Daha sonra babamın havalimanı serüveni var. Türkiye’deki ilk dış hatlar terminalini Yeşilköy’de yaptı. Tabii ben tüm bunlardan etkilendim. 1970’li yılların sonunda Türkiye’de politik olaylar yaşanıyordu. 1978’de yurtdışında okumama karar verildi. Mimarlık okumak istedim ve Viyana’ya gittim.
Melkan Gürsel Tabanlıoğlu: Ailemizde mimar yoktu. Bizim evde büyükbabamdan dolayı genelde devlet işleri konuşulurdu. Ancak babam inşaatı severdi. Yaşadığımız iki evin mimarı da babamdı. Üniversite tercihlerime mimarlığı da yazdım. Sonra İstanbul Teknik Üniversitesi’ni kazandım. Barselona’ya mastır yapmaya gittim. Arada Türkiye’ye gelip iş yapıyordum. Mimarlığı yaptıkça sevdim.
Murat T.: “Bağcılar’daki Milliyet, babamın yaptığı son bina, benimse ilk binamdı”
Nasıl tanıştınız? Ortak bir proje sırasında mı?
Melkan G.T.: Barselona’da okurken eski çalıştığım mimarlık ofisi Bağcılar’daki Milliyet’in içindeki bar, konferans salonu gibi mekanları düzenleyecekti. Projeye beni de dahil ettiler.
Murat T.: Milliyet binasını babamla birlikte yapmıştık. Babamın yaptığı son binaydı, benimse ilk binamdı. Bina ve ofisler tamamdı ama bina içindeki sosyal mekanlar tamamlanmamıştı. Onları yapmak için taze bir kan ararken 1994’te Melkan çıktı karşıma.
Melkan G.T.: Milliyet gazetesi bizim gözbebeğimizdir. Murat’la babasının birlikte yaptığı son proje, benimle Murat’ın birlikte çalıştığı ilk projedir.
Aranızdaki aşk nasıl başladı? Uzun çalışma saatleri mi yakınlaştırdı sizi?
Melkan G.T.: Yoo. Murat bana hemen aşık oldu. Çok peşimden koştu açıkçası.
Murat T.: Doğru, koştum. Melkan Barselona’ya döndükten sonra
ben de her hafta sonu Barselona’ya gittim.
Bir defasında Barselona
havalimanında kaldım. Melkan’la aramızda bir cam vardı. Benim vizem tek giriş
olduğu için içeri almadılar. Melkan’ı beş dakika görüp dönmek zorunda kaldım.
Melkan G.T.: Ben Barselona’da yaşarken Murat’la birlikte mimariyi yaşamaya ve keşfetmeye başladık. Hafta sonları birlikte farklı ülkelere seyahat edip mimari yapıları geziyorduk.
Murat T.: Babamın başlattığı mimari ilkeleri Melkan’la biz birlikte yaşayarak, birlikte paylaşarak, üzerine bir şeyler daha ekleyerek ama hiçbir zaman yolumuzu değiştirmeyerek sürdürdük.
Birbirinizin projelerine müdahale eder, birbirinizi eleştirir misiniz?
Murat T.: En kötü ortaklık, ortağının her şeyi kabullenmesidir. En büyük tehlike mimarın üstat diye adlandırılmasıdır. Aramızda kavgalar çıkıyor, tartışıyoruz. Böyle de olmalı bence.
Melkan G.T.: Hem iyi anlaşmanın hem de anlaşamamanın bir arada yürütülmesi başarıyı körüklüyor. Hepimizin birleştiği mimari bir tarz vardır ama mimari tartışmalar çok çıkar ofiste.
Melkan G.T.: “Büyükbabama çekmişim. Eve iş getirmek bizim aile hastalığımızdır”
Ofisteki kavgalar eve taşınıyor mu? Eve iş götürüyor musunuz?
Murat T.: İlk yıllarda taşınıyordu. Yıllar içinde öğrendik kavgaları eve taşımamayı. Evde iş konuşursak 7 yaşındaki kızımız Mina bizi ikaz ediyor, “Yeter” artık diyor.
Melkan G.T.: Ben babama ve büyükbabama çekmişim. Bu bizim aile hastalığı; bizde iş bitmez, eve taşınır. Büyükbabam Cemal Gürsel’e “Sen neden İnönü gibi yapamıyorsun?” derlermiş. İnönü kapıdan içeri girdiği zaman işi dışarıda bırakırmış, ülke problemlerini eve sokmazmış. Babam anlatırdı, evlerinde ışık sabaha kadar sönmezmiş. Gece yarısı, sabaha karşı büyükbabam ya da babaannem yataktan kalkar, mutfağa iner konuşurlarmış. Büyükbabam cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemde sabaha kadar notlar alırmış, yaverler sabah tüm notları toplayıp önüne getirirlermiş.
İstanbul’daki hatalı şehir planlamasının sonuçları ortada. Elinize fırsat geçse bu keşmekeşi nasıl değiştirirdiniz?
Murat T.: İstanbul’un en büyük sorunu mimarların müstakil yerlerde iş yapmaları. Şehir planlamalarına katkıları yok. Şehir planlamacılar detaya girmiyor, hep tepeden bakıyorlar. Ayrıca İstanbul’da birtakım pilot bölgeler seçilerek iyileştirme projeleri yapılabilir.
Murat T.: “İstanbul o kadar önemli bir şehir ki buraya biri gelip de sadece ismi var diye bina yapmamalı. Mimar yarışma ile seçilmeli”
TRT Binası’nın yerine açılacak Suna Kıraç Kültür Merkezi’nin mimarı Frank Gehry. Türkiye’de dünya çapında bir mimarın binası sizin ofise komşu olacak. Suna Kıraç Kültür Merkezi’nin çizimi Gehry’nin en ünlü yapıtı Bilbao Guggenheim Müzesi’ni anımsatıyor. Siz nasıl buldunuz projeyi?
Melkan G.T.: Gerçekten iyi mimari üreten mimarların İstanbul’a gelip bina yapmalarını çok olumlu karşılıyorum. Türk mimarlığını da enternasyonel anlamda karmalayacak, karıştıracak, olumlu etkisi olacak. Ama şunu da unutmamak lazım; burada bir mimar seçerken bu kişi illa ki bugüne kadar dünya haritasında yeri olmayan Bilbao’ya Guggenheim’ı yapan Frank Gehry mi olmalıdır? Hiçbir referansı olmayan bir şehirdeki bir binanın o şehre kattıklarıyla İstanbul’a yapılacak binanın İstanbul’a katacaklarını mukayese etmek yanlış olur. İstanbul doğruları ve eğrileriyle bir bütün. Bu şehre yapılacak her binanın kendi içinde bir tutarlılığı olmalı. Bir yandan da yeni binalar “İstanbul’da simge yapı olmalıyım” iddiasını taşımamalı. Çünkü şehir kendi başına bir simge. Bu merkez, sadece mimari egoizmi değil, şehirle bütünleşmeyi de kapsayacak bir projeyle yapılmalı.
Murat T.: İstanbul o kadar güçlü ki, bu tip binalara ihtiyacı yok. İstanbul’a önemli bir bina yapılırken de mimarı muhakkak yarışmayla seçilmeli. İstanbul çok çok önemli bir şehir. Buraya biri gelip de ismi var diye bina yapamaz.
“Murat’a babasından kalan en büyük miras soyadı, vasiyet de AKM”
Murat bey, AKM babanızın size bir emaneti. Onun restorasyonunu yapmak ne hissettiriyor size?
Murat T.: Bu onun en önemli eseriydi. Yıllarca uğraştı. Bina
yandı veya yakıldı. Sonra onu tekrar onardı. Babamın 20’nci yüzyılda yakaladığı
ruhu 21’inci yüzyıla taşımak istiyoruz. Amacımız bu binayı şimdi yeniden
Türkiye’nin en önemli kültür merkezi yapmak, hatta belki de dünyadaki en önemli
kültür merkezlerinden biri haline getirmek...
Babam ilk projesi AKM’yi ele
aldığında “Burası sadece bir opera ve bale binası olmamalı, bir kültür merkezi
olmalıdır” demişti. Biz şimdi AKM’yi restore ederken bunu bir adım öteye
götürmek istiyoruz. “Bugünün kültür merkezi nasıl olmalı?”yı yeniden
irdeliyoruz. Projeyi de buna göre geliştireceğiz. Şu anda proje sürecindeyiz. Bu
yıl içinde projemizi teslim edeceğiz. Bina 2010 yılında tam teşekküllü olarak
hizmete girecek.
Melkan G.T.: Ailelerden çocuklara miraslar kalır. Herhalde Murat’a kalan en büyük miras soyadı, vasiyet de AKM olsa gerek.