'Tasarlamak bizleri doğadaki diğer canlılardan farklı kılan en temel insani yetilerimizden birisi ve bu anlamda aslında herkesin birer 'tasarımcı' olduğu söylenebilir' diyor Prof. Dr. Alpay Er. Yani kim? 3. Ulusal Tasarım Kongresi Düzenleme Komitesi Başkanı.
Ama sonra da devam ediyor tabii: "Ancak kendine özgü iş süreçleri, yöntemleri, teknolojileri, söylem ve ilişkileri ile bir uzmanlık alanı ve disiplin olarak tasarım ise bunun çok ötesinde. Tasarım, günümüzde insan zekâsı, yaratıcılığı ve hayal gücünün somut bir ürün veya sisteme dönüştürülmesinin güçlü bir ifadesi olduğu kadar, modern toplumun bir kültürel öğesi ve küresel ekonomide etkili bir yenilik aracı."
Prof. Dr. Alpay Er ile bugün başlayan 3. Ulusal Tasarım Kongresi hasebiyle tanıştık. İTÜ Endüstri Ürünleri Tasarım Bölümü tarafından, Kale Grubu desteğiyle düzenlenen 'Türkiye'de Tasarımı Tartışmak' başlıklı kongre dört gün sürecek. Bu üçüncüsü, ama hüzünlü biçimde ilk ikiyle arada dünya mesafe var. Kongrenin siftahı taa 1982'de yapılmış, ikincisi ise 1996'da. Halbuki son 10 yıl bu alanda nelerin nelerin gerçekleştiği, gâvurun uçup gittiği, deli paraların döndüğü bir dönem değil mi?
İTÜ Taşkışla'daki akademik programın yanı sıra perşembe günü de Lütfi Kırdar'da, tasarımın Türk sanayisinin rekabet gücü açısından öneminin tartışılacağı bir etkinlik hazırlanmış. Yenilenme ve farklılaşma için tasarımdan nasıl faydalanırız, tasarımla nasıl değer yaratırız, başarılı firma deneyimlerinden neler var, bunların çarpıştırılacağı platforma Hong Kong'dan akademisyen filan da geliyor.
Konu, el âlemin veledine yazılırken bile ablasından başka anlatacak malzemesi olmayan sözüm ona 'modacı'lara bırakılamayacak kadar ciddi. Sadece giyim kuşamda değil, kanepeden arabaya hayatın her alanında tasarımın nefesi hissediliyor artık.