Mudurnu’da ‘Kültürlü Turizm’



Türkiye’nin turizm önderlerinden Abant, konuklarına eşsiz bir doğal çevrede en dingin dinlence ortamını sağlarken yanı başındaki Mudurnu’nun da özgün kültürel birikimlerini sunmaya hazır olduğunu neden düşünmez?.. Büyük kentin yıpratıcı yorgunluğunu atmak için Abant’a “kaçan”lar, birkaç günlerini de Mudurnu’nun uygarlık değerleriyle buluşmaya neden ayırmazlar?

Belediye Başkanı Mehmet İnegöl’le adeta “dertleşme” şeklinde geçen “Mudurnu’nun geleceği” sohbetimizde, bu sorulara ne Başkan yanıt verebilirdi ne de Abant’ın turizmcileri... Çünkü biz böyleyiz; dünyanın öbür ucundaki kültürel özgünlükleri görmek için en uzun seyahatlere bir servet harcamaktan çekinmeyenlerimiz, bizdeki değerlere “birkaç saatlik yolculukla” kavuşmayı akıllarından bile geçirmezler.

Konaklanan konaklar

Hacı Abdullahlar Konağı’nın inanılmaz çalışkanlıktaki “her şeyi” olan Fatma (Pekcan) Hanım, en başarılı geleneksel yemek ödülünü kazandığı Kaşık Sapı’nı tepsiyle masamıza koyarken “gerisi var” diyerek ekledi “çok görünür ama yiyince az gelir...” Nitekim ondan önce ikram ettiği “Mudurnu tarhanası”ndan ikinci tabağı götürenler de “doydum” dememişlerdi. Yöresel yemeklerdeki bu doyumsuzluğun nedeni ise tüm malzemelerinin “doğal” olmasıydı...

Şimdilerde moda olan “organik” beslenmenin büyükkent insanı için çekiciliğini keşfeden Yeniceşıhlar köyü muhtarı ve köylüler, 2008’de bir dernek kurmuşlar. Fatma Pekcan’ın da üyesi olduğu dernek, doğal köy kahvaltısından elde ettiği geliri köy çocuklarının eğitimi için harcıyor...

Yani Mudurnu, bir zamanların “tavuk beldesi” kimliğini çoktan terk etmiş; “kültürlü turizmin” tüm gereklerini yerine getirmeye çalışıyor. Kaldığımız Hacı Abdullahlar Konağı’nın yanı sıra Hacı Şakirler Konağı da “kültürlü konaklamak” isteyenleri ağırlarken tarihi çarşıdaki eski dükkânlar bile “İpek Yolu”nun mirasçısı olduklarını anımsatıyorlar. Şam’a uzanan İpek Yolu’ndaki 63 saatten birinin Mudurnu’da hâlâ durmasıyla gururlanıyorlar ama saatin harap haline de çok üzülüyorlar...

Çarşıda “elini öperek” ziyaret ettiğimiz 80’ini çoktan aşmış nalbant Mehmet Şahinkaya, 2009’daki 22. Ahilik Haftası’nda Türkiye’nin “Ahi Babası” seçilmiş. Çünkü, Ahilik geleneğini hâlâ sürdüren Mehmet Usta, cuma namazlarında “bereket istenen” esnaf duasını ihmal etmiyor. Aynı geleneğin devamı olarak, dükkânlarında ayakta çalışan demircilerin camide oturarak, oturarak çalışan terzilerin de ayakta dua etmelerine özen gösteriyor. Sonra da halka “hayır ekmeği” dağıtılıyor...

Kentin “kimlik” değerleri öylesine önem kazanıyor ki yıkılmaya yüz tutmuş eski konaklar bile artık apartmanlardan daha değerli. Çünkü turizmle buluşturulan konaklarda yer bulmak artık mümkün değil...

Başkan İnegöl, bu gelişmeyi ilçenin altyapısını da tamamlayarak güçlendirmek ve özellikle tarihi dokudaki sokakları ve meydancıkları özgün kimlikleriyle yaşatmak için uğraşıyor. Eski çarşının yöresel ürünler pazarı ve hediyelik eşya dükkânlarıyla canlanması için proje eksiklerini tamamlayacak üniversitelerden katkı bekliyor... Hisar Tepesi’ndeki Tekfur kızının yaptırdığı Bizans kalesini gezilebilir hale getirecek bir proje içinse duyarlı mimarlık kurumlarından destek istiyor.

İlçedeki “Babas Kaplıcası”, 39 derecelik suyu ve cilt, mide, bağırsak hastalıklarına iyi geldiği kanıtlanmış “şifa gücü”yle sağlık turizminin önemli odaklarından biri olmaya aday. Bunun için de örneğin Türk Tabipleri Birliği gibi uzman ve demokratik bir kuruluşla işbirliği yapmak Başkan’ın öncelikli dileği..

Aydınlanmanın kenti

Tarihi kaymakamlık binası, Mudurnulu olan Pertev Naili Boratav’ın adını taşıyan “kültür evi”ne dönüşmüş. Anadolu halk biliminin önder ismi Boratav’ın anılarıyla birlikte, Cumhuriyet tarihindeki Mudurnu fotoğrafları, kentin neden “aydınlanma” merkezi olduğunu da kanıtlıyor.

O kadar ki kenti ziyaret ettiğimiz 29 Ekim gecesi Belediye’nin düzenlediği “Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonu”na halkın katılımı adeta “izdiham” şeklindeydi. Caddelerde gece geç saatlere kadar süren “Fener Alayı” yürüyüşündeki coşkunun giderek oyunlu, danslı eğlenceye dönüşmesi, cumhuriyete içten bağlılığı kanıtlıyordu.

Bütün bu gözlemlerin ardından, Belediye Başkanı Mehmet İnegöl’le yaptığımız değerlendirmede, Mudurnu’nun “hak ettiği” kültürlü ve kimlikli turizm kenti hedefinde başlıca öncelikleri şöyle saptadık:

1- Babas Kaplıcası, sağlık turizmine kazandırılması için ülkenin duyarlı kuruluşlarından, özelikle de Tabipler Odası’ndan ilgi bekliyor.

2- TÜRSAB Anadolu turlarına Mudurnu’yu da eklemeli; kültürlü turizmin özgün ve doğal güzelliklerini turizmle buluşturmalı...

3- Harap durumdaki “Orhan Gazi Cami”nin restorasyonunda, tarihsel bağları olan “Bursa Büyükşehir Belediyesi” yardımcı olabilir...

4- Kaleye ulaşım ve çevre düzenlemesi ile kent meydanının tarihi dokuya uygun tasarımında üniversiteler proje desteği vermeli...

5- Abant turizmi, gezi programlarına mutlaka Mudurnu’yu da katmalı; “Abant ve Mudurnu bütünleşmeli”...