Dünya baş döndürücü bir değişim içerisinde. Şirketler, bu değişime ayak uydurmak için çözüm arayışlarına girerken, Zaman Gazetesi de tarafları çözüme yönelik tartışma platformlarında bir araya getiriyor. Bu çerçevede belirli periyotlarla düzenlenen Ortak Akıl Toplantıları ile siyasi ve ekonomik konularda gündem oluşturan Zaman, ekonomi dünyasını ilgilendiren yeni bir etkinliğe imza atıyor. 'Sektör Buluşmaları' adı altında farklı işkollarına yönelik düzenlenecek toplantılarda sektörel sorunlar tartışmaya açılıyor.
Sektör Buluşmaları'nın ilki gazetenin merkez binasında geçen cuma günü gerçekleştirildi. Son yıllarda gösterdiği performansla ekonominin lokomotifi haline gelen inşaat sektörünün temsilcileri karşılaştıkları sorunları ve çözüm yollarını Zaman'da masaya yatırdı.
İnşaat sektörü, son dört yılda kredi faiz oranlarındaki düşüşün etkisiyle rekor büyüyerek ekonominin lokomotifi haline geldi. Üst üste iki yıl yüzde 20 büyüyen sektörün istihdam potansiyeli 1,5 milyona ulaştı. Yeni inşaatlarla Türkiye adeta bir şantiyeye dönüşürken, Mortgage (ipotekli konut kredisi) Kanunu'nun Meclis'te kabul edilmesiyle toplumun her kesimini 'ev sahibi olma' heyecanı sardı.
Ancak, geçen yıl yaşanan ekonomik dalgalanmadan olumsuz etkilenen inşaat sektörü, kamuoyunda mortgage ile oluşturulan beklentilere tepki gösteriyor. Zaman Gazetesi'nin düzenlediği 'Sektör Buluşmaları'nın ilkine katılan inşaat sektörünün önde gelen temsilcileri, konut kredi faiz oranlarını hızla düşüreceği öne sürülen yasanın 2 aydır yürürlükte olduğunu, ancak faizlerde herhangi bir hareketlilik yaşanmadığını belirtiyor. İnşaatçılar, "Böyle önemli bir konuyu gündeme getirenlerden insanlara umut dağıtma yerine gerçekçi bir yaklaşım beklerdik. Kısa vadede faizlerin düşmesi mümkün olmadığı halde insanlar ümit ettiği için konut satışlarında sıkıntı yaşanıyor." dedi.
'Mortgage kavşağındaki inşaat sektörü' başlıklı bir sunum yapan gazetemizin Ekonomi Editörü Turhan Bozkurt, krizlerin yanı sıra 1999 Marmara Depremi'nin inşaat sektöründe kalite konusunda değişime önemli etki yaptığına dikkat çekti. Sektörün kalite ve markalaşma sürecine girdiğini vurgulayan Bozkurt, yabancı yatırımcıların da gözünü Türkiye'ye diktiğini ifade etti.
Yaşanan tüm süreçlerin bundan sonraki dönemde kaliteye önem veren firmaların ayakta kalabileceğini gösterdiğini kaydeden Bozkurt şöyle konuştu: "Ben kabasını yaparım, gerisini vatandaş düşünsün, diyen müteahhitler kalmadı. Dünyada yeni ekonominin en önemli kuralı 'Ne kadar ürettiğiniz değil, ürettiğinizi ne kadar satabiliyorsunuz'dur. Pazarlamayı planlamazsanız işiniz kötü. İnşaat firmaları büyük oyuncuların girdiği pazarda ya kurumsallaşarak farklılaşacaklar ya birleşecekler ya da bakkal amcayla hipermarketlerin yaşadığı sıkıntıyla karşı karşıya kalacaklar."
Dünyada 436 milyar dolarlık büyüklüğe sahip reklam pazarının Türkiye'de son yıllarda gelişmeye başladığını dile getiren gazetemizin Reklam Pazarlama Direktörü Hakan Dikmen de ülkedeki toplam 1,6 milyar dolarlık reklam pastası içinde inşaat sektörünün 125 milyon dolarlık yerinin olduğunu kaydetti.
Türkiye'ye yönelen inşaat sektörünün global oyuncularının marka bilinirliği konusunda yatırım için büyük meblağlar harcamayı göze aldıklarını dile getiren Dikmen, "Yabancılarla rekabet edilmek isteniyorsa inşaat firmalarının gazete ve televizyonların yanı sıra dergi ve interneti de kullanarak marka bilinirliğine yatırım yapmaları gerekiyor." şeklinde konuştu.
'TOKİ'nin varlığı neden risk olsun? İyi ki var'
Toplantıda söz alan Kule Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Yakup Elgün, geçen yıl mayıs ayındaki dalgalanma sebebiyle kendilerinin de dahil olduğu 6-7 yatırımcının 3-4 bin konutluk projeyi askıya aldığını vurgularken, satışların adeta bıçak gibi kesildiğini kaydetti. 2005'te başlayan projelerin inşaatları devam ettiği için dalgalanmanın etkisinin 2006'da görülmediğini ifade eden Elgün, ancak etkinin bu yıl hissedileceği inancında.
Elgün, inşaatçıların yeni projelere başlaması için istikrar ortamının şart olduğunu vurguladı. Yabancı yatırımcıların gelmesinin inşaat sektörünün daha fazla kayıt altına girmesinde pozitif etkisi olacağını düşündüğünü kaydeden Elgün, TOKİ'nin özel sektör vasıtasıyla yaptığı projelerin devam etmesini istedi.
Elgün, mortgage ile ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: "Vatandaş, mortgage gelince firmaların ciddi indirimlere gireceğini düşünüyordu. Ama faiz oranları yüzde 1'lerin altına gelmeden mortgage'ın olumlu etkisinin olması mümkün değil. Düşüncemiz, önümüzdeki dönemde faizler yüzde 1'in altına düşecek ve inşaat sektörünün önü açılacak."
Rem Yapı'da satış müdürü olarak görev yapan yüksek mimar Nilgün Özede ise mortgage ile oluşturulan havadan şikâyet etti. Kanun çıktığı zaman faizin hızla düşeceği yorumlarının yapıldığına, ancak 2 aydır beklemelerine rağmen faizin yerinde saydığına dikkat çeken Özede, bu oranlar devam ettiği müddetçe konutta talep patlaması olmayacağı görüşünde.
Topluma umut vaat edildiğini, ancak mortgageden sadece 5-10 bin yeni lira aylık geliri olan üst gelir grubunun faydalanabileceğini vurgulayan Özede, "TOKİ'nin varlığı neden risk olsun? İyi ki TOKİ var. Keşke kapasitesi artsa, piyasanın dengesi açısından devletin özel sektörle rekabet içinde olmasını tercih ederim." ifadelerini kullandı.
İnsanlar daire değil, hayat tarzı satın alıyor
Fuzul Şirketler Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Akbal, orta tabaka olarak adlandırılan şirketlerin ya çok büyük olacağı ya da yok olacağı bir döneme girildiğini, insanların artık daire değil hayat tarzı almaya başladığını söyledi. "Güvenilir olan, markasına yatırım yapan kazanacak." diyen Akbal, sağlıklı rekabet ortamı oluşması için devletin sektörden elini çekmesini istedi.
İttifak İnşaat'tan Muammer Saka, nüfusu ve diğer ülkelere göre arsa maliyetlerinin düşüklüğü gibi sebeplerle yabancı sermaye girişinin her sektörde olduğu gibi inşaatta da gözlendiğini söyledi. Türkiye'de büyük bir yapılaşma açığı bulunduğu dönemde TOKİ ve KİPTAŞ gibi kamu kuruluşlarının önemli işlev gördüğünü vurgulayan Saka, ancak devletin artık frene basması gerektiğini kaydetti. Saka, arsaya para vermeyen kamunun faaliyetlerinin devam etmesi halinde özel sektörün krize gireceği görüşünde.
'Şehirlerin siluetine uygun konut inşa edilsin'
Mimar Özgür Eraydın, Toplu Konut İdaresi (TOKİ) gibi kuruluşların sektörde getirdiği hareketlenmeye dikkat çekerken, inşaat faaliyetlerinde özellikle İstanbul gibi şehirlerin siluetine uygun yapı teknikleri kullanılmasının gereğine işaret etti. Şehirlerin birtakım değerleri kaybederken sanatsal özelliklerini de yitirebileceği endişesi taşıdığını ifade eden Eraydın, kentsel dönüşüm faaliyetlerinin hız kazanmasını istedi. Eraydın, inşaatın sadece konuttan ibaret olmadığını, firmaların kamu ihalelerini takip ederek de gelişmelerini sürdürebileceklerini vurguladı.