"Molto Piano"


Tasarladığı binalarda önerdiği yenilikçi çözümlerin yanısıra onları saran bağlam ve dengeye gösterdiği duyarlılıkla tanınan ve New York’da daha önce inşa edilmiş bir yapısı bulunmayan Piano, Morgan Kütüphane ve Müzesi eki, New York Times Binası ve Whitney Museum of American Art (Whitney Amerikan Sanatı Müzesi) ekiyle gündemde.

Piano’nun Morgan Kütüphanesi ve Müzesi ekindeki temel başarısı, birbiriyle uyumlu olmayan üç önemli binadan meydana getirdiği tatmin edici kompozisyon. Mevcut Morgan yapıları, 36. Cadde ve Madison Bulvarı’nın kesişiminde tesadüfi bir şekilde konumlanmıştı. Bu yapıların en göz kamaştıranı, Charles F. McKin tarafından 1906’da J.P. Morgan’ın kişisel kütüphanesi olarak, Rönesans kent sarayı (palazzo) tarzında gerçekleştirdiği yapı. Kütüphanenin halka açılmasına karar verildiğinde, 1920’lerde Benjamin W. Morris tarafından caddelerin kesişimindeki köşede ek bir yapı inşa edildi. Bu binanın kuzeyinde yer alan 19. yüzyıldan kalma kahverengi taş binaya ise müdahale edilmedi. Yenileme projesindeki hedef, birbirinden farklı bu üç binayı birbiriyle bağlarken kompleksin kullanım alanını da yarısı kadar arttırmaktı. Piano’nun çözümü zarif ve radikal oldu. Piano, mevcut yapıları etkilememek için yeni tasarladığı bölümlerden 4 kat yüksekliğindeki tonoz çatılı depolama alanlarını ve konser salonunu toprak altına gizlerken, giriş seviyesinde Madison Bulvarı ve 36. Cadde’ye bakan cam ve çelikle inşa edilmiş yassı cephelerle bu üç yapıyı birbirine bağlayan giriş holünü oluşturuyor.

Mevcut yapılar ve Piano'nun eki
Eklenen bölümlerden geçen kesit

















Piano’nun yeniden organizasyonunda ana giriş için Madison Bulvarı tercih edilmesine rağmen, Morgan yapılarının nasıl korunduğunu ve dönüştürüldüğünü 36. Cadde’den daha açık bir şekilde görmek mümkün. Piano; McKim ve Morris’in yapılarını bağlayan kasvetli geçişi, rengiyle kireçtaşını çağrıştıran kompakt bir çelik küple değiştiriyor. Bu küp, doku ve ölçek kazandırmak için sekiz panele bölünürken, kendisini saran yapıların kütlesiyle dengeleniyor. Piano’nun form oluşturmaktan çok kütle, ölçek ve malzemeler arasındaki dengeleri gözettiğini söylemek mümkün.

Kompleksin 36. Cadde'den görünüşü














Madison Bulvarı cephesinde ise Piano; bu küpün uzatılarak deforme edilmiş bir versiyonunu, içine yeni bir okuma odası yerleştirerek kullanıyor. Bunun nedeni, birbiriyle yeterli bir iletişim içinde görünmeyen Morris’in binasının sağır cephesiyle eski kahverengi taş bina arasındaki bütünlüğü kurmak.

Kompleksin Madison Bulvarı'ndan görünüşü
















Binanın iç mekanında ise Piano’nun yaklaşımının başarısı daha görünür durumda. Mevcut yapıların arasında oluşturduğu, 16 metre yüksekliğinde cam kaplı avludan kompleksin tüm bölümlerine ulaşılabiliyor. Bu yapıların avluya bakan cepheleri aynı bir film seti gibi iç mekanın ögeleri haline geliyor. Piano’nun mevcut yapıları kucaklamada gösterdiği esneklik ve mekanın düzensizliğine müdahale etmemesi, avlunun rahat olarak algılanmasına ve kolay benimsenmesine katkıda bulunuyor.

Avlunun şeffaf bırakılan doğu yönündeki bitimi, komşu apartman cephelerinin tuğla dokusunu mekana yansıtarak alışkanlık ve sıcaklık duygusu oluşturuluyor. Mekanın kullanıcıları kendilerini New York’la hem bağlantı içinde hem de ondan kopuk hissedebiliyor. Hatta kendinizi mekanın merkezinde doğru bir yerde konumlandırdığınızda, Empire State Binası’nın Madison Bulvarı’na tepeden bakan görüntüsünü yakalamak mümkün.

Morgan, Piano’yu proje için görevlendirdiğinde, Piano’nun avlusunu yerleştirdiği yer için mevcut binaları ezen ölçekte yüksek yapılar öneren 3 ünlü mimarın projelerini reddetmişti. Ancak Piano reddedilen bu yaklaşımın bir benzerini Whitney Müzesi ek binası için önerdi. Piano burada da “çok yönlü estetik anlayışının mirası olan, sorunlu projeleri çözmedeki yeteneğiyle” diğer önerileri altetmeyi başardı. Ancak buradaki sorunlar daha farklıydı. Marcel Breuer’in ters yüz edilmiş ziguratı, yanına konabilecek birşeyle uyum sağlamak için fazla iddialıydı. Piano’nun Morgan’da yaptığına benzer nazik bir müdahale burada görünmez olacaktı. Daha önce Michael Graves ve Rem Koolhaas tarafından hazırlanan öneriler ise Breuer’in yapısının yekpare etkisini azaltacak şekilde yapıyı ezici kütleler şeklindeydi. Piano, Whitney projesinde Morgan’dakinden faklı bir şekilde de olsa dengeyi kurmaya özen gösteriyor. Kare planlı bir kütle tasarlayan Piano, bu kütleyi Breuer’in binasıyla yarışmayacak biçimde ondan mümkün olduğunca uzağa yerleştiriyor. Paslanmaz çelik levhalarla kaplı dokuz katlı bu yapı, sessiz bir iddiacılıkla Breuer’in binasının aksine keskin bir varoluş sergiliyor.

Whitney Müzesi eki- eskiz
Whitney Müzesi eki ve Breuer'in binası


















Ancak Piano’nun 52 katlı New York Times gökdeleninde “sessiz bir iddiacılığın” yeterli olmayacağı bir gerçek. Piano’nun New York kökenli FXFowle ile tasarladığı yapı, cephe boyunca güneş panelleri olarak çalışacak olan ince çubuklardan oluşan bir kabuğun ardına gizleniyor. Yakından bakıldığında Piano’nun daha küçük ölçekli binalarında gözlemlenen saflık ve kalitenin yerini, birkaç blok öteden bakıldığında oluklu metal ile kaplıymış gibi görünen cephedeki metal çubuklardan kaynaklanan yumuşakbaşlılığın aldığı söylenebilir. Whitney’deki kare blok Breuer’in granit binasıyla yarışabilecekken, N.Y.Times Binası bütün kent silüetiyle yarışmaya aday. Morgan’da, klasisizm ve modernizmin bütünleştirilmesindeki başarı, küçük ölçekli mimarinin zekice kavrandığında sahip olacağı gücü ispatlarken, N.Y. Times Binası; içinde kabuğunu kırıp dışarıya çıkmaya çalışan küçük bir binanın bulunduğu zarif ve dayanıksız izlenimi veren imgesiyle, Morgan’ın tersi bir algı yaratıyor.


New York silüetinde N.Y. Times Binası



















Derleyen: Sena Özfiliz