Herşey, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin İstanbulluları dönüşüme ikna etmek için 'daha fazla imar hakkı'nı (4,14 emsal) bir havuç olarak kullanma niyetiyle başladı ve proje alanı olarak da Kadıköy'ün Fikirtepe mahallesi belirlendi. Hatta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, 14 Ocak 2011'de belediye meclisinden geçen Fikirtepe imar düzenlemeleri sonrası verdiği demeçlerden birinde, bunun şehrin yenilenmesi için bir şans olduğunu söylüyordu. Ancak, bu şansın rüzgarını arkasına alan ve kentsel dönüşüm konusunda bir 'model' olarak gösterilen Fikirtepe; 5 yılda tamamlanması planlanırken sürekli değişen planları, yetki karmaşası, atılmayan imzalar, başlamayan inşaatlar nedeniyle bir sorunlar yumağına dönüştü. Öyle ki bugün gelinen noktadan ne Fikirtepeliler, ne yatırımcılar, ne belediyeler, ne de (her ne kadar İdris Güllüce, İstanbul Ticaret Odası Şubat Ayı Meclis Toplantısı'nda yaptığı konuşmada artık 'Fikirtepe problemi' diye bir sorunun kalmadığını söylemiş olsa da) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı memnun. Kadir Topbaş, Haziran ayında verdiği bir demeçte dönüşümün nasıl daha fazla mal sahibi olurum derdine dönüşmesinden yakınırken; Kadıköy Belediyesi süreçten dışlanmasından, Fikirtepeliler de yaşanan tıkanmanın tek sorumlusu olarak vatandaşın gösterilmesinden duydukları rahatsızlığı dile getiriyordu.
"Bölge, bir futbol topu gibi İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı arasında gidip geliyor"
Fikirtepe için bütüncül bir yaklaşımın olmadığını vurgulayan Kadıköy Belediye Başkan Yardımcısı Ülkü Koçar, yapılan planlarla bölgenin bir futbol topu gibi İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı arasında gidip gelmesinden; söz konusu mahalleler Kadıköy sınırları içinde olmasına rağmen Kadıköy Belediyesi'nin muhatap alınmamasından yakınıyor. Koçar, Bakanlığın işlemleri hızlandırmak için yetkileri tekrar İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bırakmasını olumlu bir adım olarak görmekle birlikte, kendilerinin de sürece dahil olmayı beklediklerini vurguluyor. "Fikirtepe, başlangıçtan itibaren yanlış gelişti" diyen Koçar, yaşananları kısaca şöyle özetliyor:
"Fikirtepelilerin orda yaşamaya devam edebilmesi için bu kadar yüksek emsal verilmeden de çeşitli düzenlemeler yapılabilirdi. İlçe belediyesi, orası için bir master plan hazırlayıp, kentsel tasarım geliştirebilirdi. Biz mimarlar, 'kentsel dönüşüm' sözünü pek sevmeyiz; eskiyen, çöküntü alanı haline gelen yerleşim alanlarında kentsel yenileme, canlandırma yapılmalı deriz. Dönüşüm, sosyal ve ekonomik bir dönüşümü ifade ediyor ve kentin metalaşması, mülkiyetin el değiştirmesi, konutun barınma amacından çok bir güvence haline gelmesi, kullanım değeriyle değil de değişim değeriyle ifade edilmesi gibi çağrışımları var. Fikirtepe'de yaşadıklarımız, tam da bu".
Koçar, tüm dışlanmışlığına rağmen süreci tıkamamak adına Kadıköy Belediyesi'nin bugüne kadar hiçbir hukuki itirazda bulunmadığına dikkat çekiyor ve "23.06.2014 tarihli plan ile kentsel tasarım projesi ile belirlenecek donatı alanlarının hazine adına tescil edileceği belirtildi. Halen plan hükümlerine göre olması gereken İBB onaylı uygulamaya esas Kentsel Tasarım Projesi başkanlığımıza iletilmedi, görüşümüz alınmadı. Bize verilmeyen hakların hiç değilse planlamasında müdahil olmak istiyoruz. Orada yapılmayacak bir okulun, verilmeyecek bir yeşil alanın o çevredeki diğer insanlara da olumsuz yansıyacağını düşünüyoruz" diyor.
Peki proje şu haliyle tamamlansa ne olur? Koşar, projenin tamamlanmasıyla birlikte 35 - 40 bin civarında olan Fikirtepe nüfusunun 147 binleri bulacağının söylendiğine işaret ediyor ve Fikirtepe'nin bir altyapı ve ulaşım sorunları yumağına dönüşeceğini vurguluyor:
"Biliyorsunuz Ataşehir’deki Finans Merkezi projesinin yolları da o bölgeden geçiyor; bu anlamda Kadıköy’ü çok sıkıntılı günler beklediğini söyleyebiliriz. Yatay ulaşım biraz daha iyi durumda; ama dikey ulaşımların artırılması gerekiyor. Ulaşım kararları da Büyükşehir Belediyesi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verildiği için, örneğin metro ulaşımında Kadıköy sadece ara istasyon olarak geçildi. Kadıköy merkezli toplu ulaşım yatırımları yapılması gerekiyor. Özellikle Fikirtepe’den Hızırbey Caddesi’nden ve bir altındaki ana caddeden hem Avrupa yakasına, hem de Maltepe Pendik tarafına yeni akslar oluşturulması gerekiyor".
"Fikirtepe deneme tahtası oldu"
30 bin nüfuslu Dumlupınar Mahallesi'nin muhtarı Ahmet Gediz, Fikirtepe'nin bir 'deneme tahtası' olarak kullanıldığı görüşünde. 18 adanın olduğu Dumlupınar Mahallesi'nde 6 ada tamamen yıkılmış durumda; diğerlerinin beklemelerinin nedeni de imza atmayan birkaç parsel. "Bölge şu an Beyoğlu’nun arka sokaklarına dönmüş durumda. Fikirtepe’de sosyal yaşantı tamamen bitti; bir travma yaşanıyor. Özellikle kira gelirleriyle geçinenler başta olmak üzere, Fikirtepelilerin pek çoğu ekonomik sıkıntı içinde. İnsanlar, 10 – 20 metre yerlerini satmaya başladılar. Arsa spekülatörleri var; 2011 yılının tapu kayıtlarıyla 2014 yılının tapu kayıtları birbirinden çok farklı. Esnafın pek çoğu dükkanını kapattı; icralık olanlar var. Fikirtepe’de devlet eliyle bir fakirlik başladı" diyen Gediz, sürecin hep 'pardon'larla kesintiye ulaşmasını eleştiriyor:
"Burada devlet, belediyeler, çok iyi araştırarak, üniversitelerle birlikte, halkı da içine katarak bu işi yapmalıydı. Ama hep ‘pardon’larla gidiliyor; ilk plandan bugüne kaç kez plan değişikliğine gidildi. Burada olması gereken şuydu; devlet örnek bir sözleşme hazırlayacaktı ve müteahhitlere bir eleme yapacaktı. Öyle olsaydı, Fikirtepe 1 senede biterdi. Ama devlet, belediye bu işe hazır değil ki; sokak emsalleri iptal ediliyor, o iptal ediliyor, bu iptal ediliyor. Keşke 4 yerine 3 emsal verseydin de burası biran önce bitseydi. Belediye başkanı, idareciler ‘pardon’ diyemez; bin kere düşünecek, bir kere karar verecek. Caddebostan’da, Bostancı’da, Göztepe’de insanlar nasıl hemen imar izni alıp yollarına devam ediyorsa, Fikirtepe’de de öyle olmalı".
"Fikirtepe'deki tıkanmanın tek sorumlusunun vatandaş olarak görülmesi doğru değil"
Fikirtepe ve Çevresi Kentsel Dönüşüm Derneği Başkanı Yasin Bektaş ise projenin tıkanma noktasına gelmesinin tek sorumlusu olarak vatandaşların gösterilmesini doğru bulmuyor ve bürokratik ağırlık, plan notlarının sürekli değişmesi ve bunun uygulamada yarattığı belirsizlik, 17 Aralık operasyonu sonucu yaşanan Bakan değişikliği gibi unsurları sıralıyor. Kimi fırsatçılar olmakla birlikte, Fikirtepelilerin kafasında sözleşme yapacakları firmalarla ilgili ciddi tereddütler olduğuna dikkat çeken Bektaş; Fikirtepe için verilen emeğin boşa gitmesini istemediklerini söylüyor ve çözüm önerilerini şöyle sıralıyor:
"Fikirtepe’nin şu noktadan hiçbir şekilde geri dönüş imkanı yok; yani buranın yıkılmasından başka çare yok. Fikirtepe, 2 yıl önce afet riskli alan ilan edildi. Kanun, riskli alanların 2 ay içinde yıkılmasını öngörüyor; ama bu 2 yıl içinde herhangi bir yıkım olmadı. Biz, öncelikle imzaları tamamlanmış olan 14 adada sürecin hızlandırılmasını ve ruhsatların verilmesini talep ediyoruz. Bakanlığın, vatandaşlara baskı yaparken, firmaları iş yapmaya itici bir baskı oluşturmadığını görüyoruz; burada ciddi olarak elini taşın altına koyması ve firmaları sıkıştırması lazım. Bu talebimizi, Bakanlığa da ilettik.
Fikirtepe'de, irili ufaklı 35 firma var; iş yapacak firma sayısı ise 10’u geçmez. Ayrıca, 'çantacı' diye tabir edebileceğimiz firmalar var. Hasbelkader imzaları almış, hatta belki çoğunluğu da yakalamış; ama işe başlamak yerine kendi komisyonunu alarak 3 – 5 milyon fazlasına pazarlamaya çalışıyor. Ama biz iş yapılması için imza veriyoruz; başkalarına pazarlansın diye değil ki... Şu anda yılda binlerce konut yapan firmayla, hiç üretim yapmayan firma aynı kategoride değerlendiriliyor; aynı kategoride imza almaya çalışıyor. Ama 1 milyon TL’lik sermayesi olan bir firma 100 milyon TL’lik bir işe nasıl girsin? Biz, firmaların gücüne göre örneğin A, B, C, D gibi kategorilendirilmesini istiyoruz.
Bir diğer önerimiz de Bakanlığın, hem vatandaşı hem de yatırımcı firmaları koruyan örnek bir sözleşme metni hazırlaması. Ayrıca proje alanındaki insanlar bilgilendirilmeli ve yerel yönetim de sürece dahil edilmeli".
Yaşadıklarını, "Züğürt Ağa filmini hatırlarsınız; köy, marabasıyla beraber satışa çıkarılıyordu. Buna benzer şeyler duyuyoruz; bir çeşit karaborsa oluştu, bir ada satılıyor, o ona, bu buna satıyor…" şeklinde anlatan Bektaş, Fikirtepelilerin hayalkırıklığını ise şöyle özetliyor:
"Her şey bir yana; insanların ömrü yetmiyor; dün milyoner oldum diye dolaşan insanlar, artık yaşamıyor. Fikirtepe’de bu 4 yılın sonunda ciddi bir sosyal ve ekonomik çöküntü oluştuğunu söyleyebiliriz; hatta bir travma aşamasına geldi. Vatandaşlar, imza vermiş olmalarına rağmen adım atılmadığını görünce firmalara protestolar çekmeye başladılar; geri dönüş olmayınca, sözleşme azilnamesi yoluna gitmeye başlıyorlar".
"Fikirtepe’de bir sorun kalmadı"
Başlangıçta herkesin acemisi olduğu bir süreç yaşandığını ifade eden FİDEM Yönetim Kurulu Başkanı Ercüment Oruç da, "Büyükşehir Belediyesi de acemiydi; çünkü 5 kez plan notu değişti. Bir plan notu değişikliği 5 ay anlamına geliyor; 2,5 yılı böyle kaybettik. Firmalar da çok acemiydi; belki de yeterince eğitimli insan çalıştırmadıklarından, 4 emsalli proje götürüp 7 emsal isteyenler oldu" diyor. Gelinen noktada ise artık Fikirtepe’de bir sorun kalmadığını belirten Oruç, "Sadece insanların bu kadar beklemesinin yarattığı bir moral bozukluğu var" diyor. Oruç, 14 firmanın imza sürecini tamamladığını; Anka, Teknik Yapı, EMAY ve Baysaş'ın ruhsatlarını aldığını, Nuhoğlu ve Pana Yapı'nın da 1. adalar için ruhsat başvurusunda bulunduğunu aktarıyor.
Fikirtepe nasıl bugünlere geldi?
1990'lı yıllarda ıslah imar planlarıyla tapu sorunu çözülen Fikirtepe, 09.03.2005'te yapılan nazım imar planıyla özel proje alanı olarak belirlendi ve 22.02.2011'de İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan plan değişikliği ile 4,14 emsalli (Kadıköy genel emsali 2,07) bir bölge haline geldi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 09.05.2013'te bölgeyi 'riskli alan' olarak ilan etti. 02.08.2013 tarihinde, iptal edilen planın hemen hemen aynısı olan ve yine ada bazında birleşmeyi esas alan, ancak 4 emsal veren yeni bir plan kabul edildi. 27.01.2014'te kabul edilen planda ise uygulama, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne devredildi. Bu plana getirilen eleştiriler sonucu yapılan 23.06.2014 tarihli planla da kentsel tasarım projesiyle belirlenecek donatı alanlarının da Hazine adına tescil edileceği belirtildi.
Uygulamada süreç, tapunun alınması, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden avan projenin geçmesi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan ruhsat alınması şeklinde ilerliyor. Bu anlamda FİDEM'e göre son durum ise şöyle:
* Ruhsat alan firmalar: Anka Group, Teknik Yapı, EMAY, BAYSAŞ
* Ruhsata müracat eden firmalar: Nuhoğlu (1. ada), Pana Yapı (1. ada)
* Avan projede olanlar: Ekşioğlu, Teknik Yapı, EMAY, Pana Yapı (1. ada), Nuhoğlu (1. ada), Erkan İnşaat, Usta İnşaat
* Tapu alan firmalar: Teknik Yapı, EMAY, Nuhoğlu (2. ada), Ekşioğlu, Pana Selimoğlu (2. ada), Erkan İnşaat, Vartaş, REYSAŞ
* İmzaları yüzde 90'ı geçen ve kamulaştırma için Bakanlığa başvuranlar: Taşyapı (2. ada), Teknik Yapı (2. ada), E-7 (3. ada), Keleşoğlu, MARİTAŞ, Sefa İnşaat (2. ada), Ceylan İnşaat, Anka Group, ŞUA İnşaat, Başaran (2. ada), BAYSAŞ, VARTAŞ (2. ada), SRP, CC Yapı, Dumankaya (2. ada), Ortadoğu, Mutlu, Haldız, Sunja