Moda Gönüllüleri Başkanı Hüseyin Akşen sorularımızı yanıtladı...
Gönüllü evinde daha çok bayanların olduğunu görüyorum.
Sanırım bayanlar sosyal işlere daha çok vakit ayırıyorlar.
Evet,
erkekler bu tarz sosyal faaliyetlerin içine çok fazla girmiyorlar; farklı
alanlarda kendilerini ifade ediyorlar. Gönüllü evimizin 3’te 2’si bayanlardan
oluşuyor. KASDAV’a bağlı diğer gönüllü evlerinin başkanları da genellikle kadın.
Birkaç erkekten biri de benim.
Moda Gönüllüleri nasıl kuruldu?
Kadıköy
Belediyesi’ne bağlı, KASDAV (Kadıköy Belediyesi Sağlık ve Sosyal Dayanışma
Vakfı) adlı bir vakıf var. Bu vakfın içinde bir gönüllü ordusu bulunuyor. Bu
modeli, Kadıköy Belediyesi’ne danışmanlık yaptığı yıllarda, Marmara Üniversitesi
Rektörü Necla Pur yurt dışından getirmiş. Önce birkaç tane gönüllü evi kurulmuş.
Zamanla bu sayı artmış. Şu anda 17 semtte 17 gönüllü evi var. Bunların dışında
müzik gönüllüleri, tiyatro gönüllüleri ve çevre gönüllüleri olmak üzere üç ayrı
gönüllü evi daha var. Gönüllü evlerinde genellikle sanatsal ve sosyal
faaliyetler yürütülüyor. Ancak birinci amaç; komşuluğun geliştirilmesi,
hoşgörüye dayalı ilişkilerin kurulması ve dayanışmanın artırılması. Üyelik için
istenen bir şart veya aidat yok. KASDAV tarafından finanse edildiğimiz için
parayla da hiçbir işimiz yok. Sadece Halk Eğitim Merkezi bünyesinde açtığımız
kurslara katılanlardan ve bağış yapmak isteyenlerden para alıyoruz. Onu da
makbuz keserek tahsil edebiliyoruz. Yani bizim elimiz paraya çok değmiyor.
Gönüllü Evleri, daha çok emeklilerin rağbet ettiği yerler. Gençliğinde bazı
hobilerini keşfedememiş insanlar, burada sosyal dayanışma içinde oluyor. Bir tek
şartımız var; son derece laik bir kesime hitap ediyoruz.
Özellikle emekliler dediniz ama her yaştan insana açık
bir oluşum bu değil mi?
Tabii ama burada vakit geçirebilmek için
emekli olmak gerekiyor. Çalışan bir insan, İstanbul koşullarında bu tarz
aktivitelere pek fazla vakit ayıramıyor maalesef. O yüzden daha çok emekliler
dedim. Ama kapalı bir tarafımız yok. Bu sene özellikle cumartesi günleri ve
akşamlar da faaliyetler koyduk ki çalışanlar da katılsın.
Ne gibi aktiviteler
gerçekleştiriyorsunuz?
Çalışma atölyelerimiz ve kurslarımız var.
Kurslar için Halk Eğitim Merkezi’nden hocalar geliyor. Şu anda üç grup resim
dersimiz var. Birisi Modalı Özgür Ressamlar. Yıllarca resim yapmış insanlar,
bizden bağımsız olarak bu mekanı atölye gibi kullanıyorlar. Diğer iki grup ise,
yine Halk Eğitim Merkezi’nden gelen resim hocasından kara kalem, suluboya ve
yağlı boya dersleri alıyor. Bunlar dışında Latin dansları, tiyatro, diksiyon ve
yoga kurslarımız var. Ayrıca bir Türk Sanat Müziği koromuz var. Pazar günleri
burada bir hoca ve sazlar eşliğinde provalar yapılıyor. Her yıl birkaç konser
veriyoruz. Bütün gönüllülerin neredeyse ilk işi müzikle uğraşmak oluyor. Ben
sanat kökenli olduğum için Moda Gönüllü Evi’nde daha çok sanat ağırlıklı
çalışmalar yapıyoruz.
Açılacak kursları neye göre
belirliyorsunuz?
Moda’daki çay bahçeleri, özellikle hafta sonları
çok kalabalık oluyor. O bölgeye stantlar kurduk ve hazırladığımız broşürleri
dağıttık. İnsanları hem üyeliğe davet ettik, hem de sanatsal ve sosyal
etkinliklerimize çağırdık. Bu etkinlikleri biz belirliyoruz ama gelen taleplere
de her zaman açığız. Yeterli sayıyı bulduğumuz takdirde çalışmalara başlıyoruz.
Yani semt sakinleri de bizi yönlendiriyor. Bu sene gönüllü evinin önündeki açık
alanı kapatıp kış bahçesi yapmak istiyoruz. Mekanımız büyüyünce kurs sayısını da
arttıracağız.
Sanat kursları dışında neler
yapıyorsunuz?
Seminerler organize ediyoruz. Toplumun duyarlı olduğu,
gündeme uygun konularda konuşabilecek konuşmacılar getiriyoruz. Örneğin son
olarak cumhuriyet ve laiklik üzerine bir seminer gerçekleştirdik. Moda
Gönüllüleri içinde gerçekleştirilen işler arasında KASDAV’ın büyük projeleri de
var. Geçen sene KASDAV bünyesinde ilki düzenlenen, "Kadıköylü Yazarlar ve
Kadıköy’ü Yazanlar" etkinliğini gerçekleştirdik. 300 yazara ulaşan büyük bir
projeydi. Bu sene ikincisi düzenlenecek. Ayrıca Cemal Kutay ve Barış Manço’yu
anma etkinlikleri de gerçekleştiriyoruz.
Semtinize ait kentsel sorunların çözümü konusunda nasıl
taraf oluyorsunuz? Örneğin Corner Otel’e karşı bir platform oluşturuldu. Siz bu
platformda görev aldınız mı?
Elbette alıyoruz. Corner Otel’e karşı
kurulan platform için imza toplamamız gerekti ve yaptık. Moda İskelesi’nde içki
yasaklandı biliyorsunuz. Her Cuma arkadaşlarımız bu eyleme katıldı. Yıllar önce
Moda İskelesi kapalıyken, restore edilip açılması için Moda Gönüllüleri öncülük
yaptı. Vapurun iskeleye uğramasını ve buradan gezi amaçlı hareket etmesini talep
ettik. Sahilden geçirilmek istenen yola karşı kampanyalar düzenledik ve sahil
yolunu engelledik. Bunun dışında çevre sakinlerinin bize bildirdiği çevre
sorunlarını belediyeye bildirip, çözümünü sağlamak da bizim ana görevlerimiz
arasında.
Bir anlamda semt sakinleri ve yerel yönetim arasında
köprü görevi görüyorsunuz.
Belediyedeki bütün müdürlerle iletişim
halindeyiz. Sokak lambaları yanmadığında, kaldırımların yapımı geciktiğinde
telefon açıp bildiriyoruz ve çözümünü istiyoruz. Semtimizi
sahipleniyoruz.
Buradan anladığıma göre yerel yönetimle aranızda güzel
bir uyum var.
Yerel yönetimle beraber çalışmanın avantajları olduğu
kadar dezavantajları da var. Biz belediyenin bir kurumu değiliz. Bazen bunu
anlatmakta zorlanıyoruz. Belediye başkanı hiçbir zaman bizden siyaset yapmamızı
istemiyor. Biz belediye görevlisi değiliz. Sadece semt sakinleriyle ilişki
kurup, sosyal ilişkileri geliştirmek için çalışıyoruz. Tüm bunlar da sadece
gönüllülük usulüyle oluyor. Bazen biz de belediyeye muhalefet ediyoruz. Aksayan
bir durum söz konusu olduğunda "Bu neden böyle olmuyor" diyebiliyoruz
örneğin.
Gönüllü evlerinin demokratik katılıma olumlu etkileri
oluyor mu?
Ben Türkiye’de hiçbir zaman gerçek anlamda bir demokrasi
olduğunu düşünmüyorum. Bir kere seçim sistemi demokratik değil. O yüzden de
sivil inisiyatifler, her zaman sonuç alma şansına sahip olamıyorlar. Söz hakkı,
yaptırım gücü maalesef yok. Ama bu böyle diye de ipin ucunu bırakmak, bir
şeyleri değiştirmeye çalışmaktan vazgeçmek doğru değil. Ancak bu ülkede bunu
hayata geçirmek çok zor. Sizi yöneten hiçbir kademedeki insanı seçemiyorsunuz.
Sadece partiye oy veriyorsunuz. Oy vermemek de bir çare değil. Sokağa çıkıp
demokrasi istemek lazım. Ondan sonra devamı gelir diye düşünüyorum.
İstanbul’daki çeşitli semtlerde bir araya gelmiş sivil
inisiyatifler içinde Kadıköy’deki KASDAV, örgütlü yapısı ve düzgün işleyişi ile
dikkat çekiyor. Sizce Kadıköy’ün farkı ne?
Tiyatro kökenli bir
sanatçı olduğum için İstanbul’a taşındığım sıralarda ilk yaptığım şey,
Kadıköy’de hangi sanatçılar yaşamış diye araştırmak oldu. Türkiye’de iz bırakmış
birçok sanatçı ve bilim adamının Kadıköy’den geçtiğini gördüm. Kadıköylülere bir
şeyi kabul ettirmek kolay değildir. Çünkü istemesini bilen bir kesim yaşıyor
burada. "Kadıköy’de yaşamak bir ayrıcalıktır" lafını Selami Bey’e Kadıköylüler
söyletmiştir diye düşünüyorum. Burada da gönüllülüğe dayalı bir sistem olduğu
için ne istiyorsak onu yapıyoruz. Kimse bize "Bu bizim düşüncemize aykırı"
demiyor. Gönüllü evleri bu yüzden yaşıyor, dallanıp budaklanabiliyor. 1500
insan, 17 gönüllü evinde hiçbir şey beklemeden çalışıyor.
Gelecekte yapmayı düşündüğünüz projeler
neler?
En büyük amacımız, sosyal konulara duyarlı daha fazla insanı
buraya çekebilmek. Moda, pek çok kültür sanat faaliyetinin yapıldığı bir semt.
Emre Kınay’ın bir röportajını okudum. Moda’ya "İstanbul’un Broadway’i" diyor.
Bir caddede altı tane tiyatro salonu olan tek semt... Modalılar entelektüel,
siyasi ve sosyal birikimi olan insanlar. Bu yüzden onlara uygun çalışmalar
yapmak zorundayız. Örneğin, Mayıs ayında açık ve kapalı Moda mekanlarını
kullanarak, Modalı sanatçılarla bir kültür sanat etkinliği yapacağız. Yazarlar,
ressamlar, müzisyenler, tiyatrocular, sinemacılar burada bir araya gelecekler.
Bunu bile çok demokratik yollarla yapmaya çalışıyoruz. "Gelin yürütme
komitesinde birlikte olalım, Modalının kültür sanat etkinliği olsun" diyoruz. Bu
sene ayrıca denizin üzerinde bir konser düzenlemeyi düşünüyoruz. Sanatçılar
denizin üzerinde olacak; seyirciler kayık, yat ve motorlarla onları izleyecek.
Çay bahçeleri Mayıs ayından itibaren, özellikle hafta sonları binlerce insanla
doluyor. Orada yazarları okurlarıyla buluşturan imza günleri, resim sergileri
düzenlemeyi, tiyatro oyunları sahneye koymayı
istiyoruz.