New York, Londra, Milano ve Paris gibi moda
merkezi şehirlerdeki emlak piyasasını son küresel kriz sonrası alt üst
olmuştu.
Lwmh, ppr, Chanel, Prada gibi birçok lüks markanın kapısına
kilit vurması ile boşalan bina ve mağazalar aylardan beri alıcı veya kiracı
bekliyordu.
New York’un en ünlü caddesi olan Madison Avenue’deki boş bina
sayısı ürkütücü boyutlara çıkınca düşüşe geçen emlak fiyatları ile sektörün
canlanmaya başladı. Astronomik düzeyde olan kira fiyatlarının yüzde 15 ile 20
oranlarında gerilemesi ile lüks sektörü de biraz olsun rahat nefes almaya
başladı.
New York gibi Londra da hareketlilik tırmanışa geçti. Hermes,
Tommy Hillfiger, Diesel gibi lüks markalar kadar H&M ve Topshop gibi Fast
Fashion sektöründeki ucuz ürün satan markalar da bu ünlü caddede yerini almaya
başladı.
Hermes’in, Londra’nın en muhteşem binalarından birini satın
alması, emlak piyasasında bomba etkisi yarattı. Bond Street’te bulunan ve şehrin
en ihtişamlı yapıtlarından biri olarak kabul edilen binanın 80 milyon sterline
satıldı.
Kriz sonrasına yatırım
İngiltere’nin en köklü mücevher markalarından birisi olan
Asprey’in bir müddet daha binada kiracı olarak kalacağı belirtilirken,
Hermes’in, dünyanın en pahalı altıncı binası olarak bilinen malikâneye ne zaman
yerleşeceği konusunda tarih verilmedi. Uzun yıllardan beri İstanbul’a gelmesi
tartışma konusu olan marka, sonunda ilk mağazasını İstanbul’da açmaya karar
vermişti.
Analistler, emlak piyasasındaki gelişmelerin ümit verici olduğu
konusunda hemfikir. Kriz zamanlarında fiyatların düşmesi ile emlaka yatırım
yapma olgusu yeni bir şey değil. "Parası olan düdüğü çalar" misali, gizli olarak
yapılan satışların da küçümsenmeyecek boyutlarda olduğu söyleniyor. Kriz
bitiminde servetlerine servet katacak olan lüks dünyasının ünlü aktörleri, kriz
sonrasına yatırım yapmış olmanın keyfini sürüyor.