Mobilya sektörü, buzdağının görünen kısmı gibi varlığı kabul edilen ve yine o dağın suyun altında kalan daha büyük kısmı gibi etkin potansiyel yapısıyla da ülkemiz ekonomisinde ciddi bir yer tutan sektörlerden birisi. Bu sektöre ciddi ve aktif bakış açısıyla taze bir soluk getiren MOBSAD (Mobilya Sanayi İşadamları Derneği) bu potansiyelin vitrininde dinamik çalışma sistemiyle ayrıcalık yaratıyor. Bu haftaki aktüel konuğumuz MOBSAD Genel Sekreteri Barış Görgüç'le, kısa sürede alınan bu başarılı yolda derneğin ve sektörün yükseliş çizgisini değerlendirdik..
MOBSAD'ın yeni bir dernek olarak sektördeki yerini tanımlar mısınız?
2006 yılında kurulan MOBSAD, mobilya sektöründe ciddi bir yer edinmek isteyen mesleki sivil toplum örgütlenmesidir. Mesleki sıfatını özellikle vurguluyoruz çünkü üyelerimizin tamamı bu sektörde ehil seviyeye gelmiş firmalardan oluşuyor. Sektöre taze giriş yapmış derneğimizde, ciddi hedefleri, heyecanları olan genç ve özgür işletmeci zihniyetiyle artı değer yaratacak bir ortam oluşturduk. Bunun yanı sıra mobilya dışından olup da onur üyeliği statüsünde derneğimize destek olan ve sektörde yakın işbirliğine girdiğimiz, aynı gemide olduğumuza inandığımız çeşitli tedarik gruplarından olan firmalarla da bağımız sürmektedir. Üye sayımız 50'nin üzerinde, ancak yüksek gibi görünen bu rakama bakarak ticari kapasiteye önem verdiğimiz gibi bir izlenim çıkmasın. Aynı yolda yürümeyi hedefleyen bir grubuz diyebiliriz. MOBSAD çok genç, dinamik ve aktif bir dernek olarak kurumsal kimlik oluşturabilme ve sektördeki temel sorunları tespit edebilme anlamında cesaretli ve kararlı adımlar atmayı vazgeçilmez ilke olarak benimsiyor. Şeffaflık ve denetlenebilirliğe çok önem veriyor ki bu sayede isteyen her üyemiz önceden haber verme gereği olmadan yönetim kurulu toplantılarına katılıp görüş, öneri ve eleştirilerini sıralayabiliyor. Ayrıca alanında en sık güncellenen internet sitesi olduğuna inandığımız www.MOBSAD.com ile üyelerimizi ve kamuoyunu faaliyetlerimizle ilgili sürekli bilgilendiriyoruz. Bunlar ışığında şunu söyleyebiliriz ki MOBSAD sadece bir dernek değil, "kurumsal yönetişim" vizyonunu benimsemiş bir mesleki STK olarak genelde sektörün, özelde derneği oluşturan firmaların sorunlarını örgütlü bir güç olarak devlet ve özel sektör katında ifade edilmesini sağlayacak kurumsal yapıya da çok kısa sürede kavuşmuş çok özel bir sosyal sorumluluk projesidir.
Derneğin üyeleri ve sektör için üstlendiği misyondan bahseder misiniz?
Aslında yapıları gereği derneklerden üyelerin beklentileri yüksek olur ama derneğin hareket hızı bu beklentiyle uyuşmayabilir. Ticari beklentilerle girildiğinde aynı sonucu bulamayabilirler doğal olarak. Ama bizim MOBSAD olarak üyelerimizin de hemfikir olduğu bir prensibimiz var. Biz üyelerimiz veya adaylarımızdan öncelikle istediğimiz derneğin çalışmalarını ve amaçlarını gözlemlemeleri. Sitemizde de belirttiğimiz gibi MOBSAD'a üye olacak aday, dernek bana ne verecek değil, ben ülkem ve sektörüm için bu dernekle birlikte ne şekilde hareket edebilirim fikrine kendisini yakın görebiliyor mu bunun ayrımına varmalıdır. Çünkü biraz önce de belirttiğim gibi biz mesleki sivil toplum kuruluşu olarak firmaları ticari anlamda kurtarmayı amaçlamıyoruz, onları örgütlü bir güç olarak sektörde söylenmesi gereken sözlerin duyurulmasında, belirli envanterler tutarak sorunların yerli yerinde gerekli mercilere yansıtılmasında etkili bir platform içinde tutmayı hedefliyoruz. Kuruluş profilimize bakıldığında kurumsal kimlik oluşturma ve hedef kitlesini belirleme aşamalarına öncelik tanıdığımız görülmektedir. Çalışmalarımızın sonucunda sektörde el emeğiyle üretim yapan geleneksel sektörün temsilcisi gibi tanımlanabiliriz Bu demektir ki ciro bakımından belki çok büyük rakamları değil belki ama istihdam bakımından yaklaşık sektörün 3/2'sini temsil eder duruma geldik. Çünkü küçük işletmelerde, atölyelerini yürütmeye çalışan firmalarda, kendi dertlerini seslendiren, cirolarını değil yapmaya çalıştıkları işleri konuşan bu derneği, bir sivil toplum kuruluşu olarak sahiplendiler. Bu da sorumluluğumuzu, omuzlarımızdaki yükü ve çalışma şevkimizi artırdı..
Sektörde yaşanan sıkıntılarda tespit ettiğiniz temel noktalar hangileri?
Ağırlıklı geleneksel el üretimine dayalı, yoğun işçi çalıştıran, babadan oğla ve usta-çırak ilişkisinin devam ettiği ve maalesef çırak gelişiminin de bir noktada neredeyse hiç kalmadığı firmalar sıkıntıları en fazla yaşayan kesim. Temel verilere baktığınız zaman ki biz üye profilimizi de bunlardan soyutlayamayız, hedefimiz bu anlamda daha da netleşiyor. Birincisi insan kaynakları sorunu var. Üst kademeden başlayarak çağdaş ticaret vizyonu geliştirmede bir sıkıntı yaşandığı bir gerçek. Örneğin sektörel gelişim açısından faydalı olan fuarlarda en başta lisanla ilgili sorunlar yüzünden bağlantı kurma aşamasında sonuç almak zorlaşıyor. Bir başka konu el emeğine bağlı kadroların giderek yokolması. Cilacı, iskeletçi, oymacı, varakçı, döşemeci gibi başka alanlarda neredeyse hiç iş yapamayacak ustalar, kalfalar ve çıraklar sektörden yavaş yavaş kayboluyor. Gerek krizlerden, gerekse emek yoğun olan ve büyük titizlik gerektiren uzun çalışma saatleri nedeniyle, daha kolay muadili ücretler alacakları alanları tercih ediyorlar. Bu noktada onları geri getirmek ulaşılabilir hedef olmaktan uzak tabi ki ancak en azından dernek olarak sektör içinde kalanları teşvik etmeyi amaçlıyoruz. Geleneksel üretici ile büyük üreticinin İtalya'daki gibi birbirini kollaması önemli bir ayrıntı. Dünyada söz sahibi olan İtalya'da tasarımın bir kısmını ve nitelikli üretiminde önemli bir bölümünü elinde tutan ufak atölyeler biçiminde firmalar var ve dünya çapında firmalar da bunlara özel destek verir. Nedir bu destek derseniz, örneğin onların "ustalarını çalmazlar", finansal güçlerini ülkemizde olduğu gibi 12-18-24 ay taksitli satışlar yaparak adeta bir silah gibi kullanmazlar, yeri geldiğinde devletle veya ticari kapsamda yaşadığı sıkıntılarda onları sektörün geleceğinin garantisi olarak görür ve sorunları çözmeye yardım ederler. Bu ünlü firmalar kendi ürettikleri ürünlerin önemli bir kısmını fason tabir ettiğimiz şekilde bu küçük işletmelere yaptırır ve el emeği-tasarım bileşkesinin ortaya koyduğu özgün ürünlerini üretmeye devam etmeleri için bu tarz desteklerle ayakta kalmalarını sağlayacak döngü yaratırlar.
Bizim ülkemizde bu sistemi neden oturtamıyoruz?
Maalesef bu kolay anlatılabilir bir konu değil. Sektörümüzde üzülerek görüyoruz ki el üretimine dönük firmalar, hızlı üretim yapan mobilya firmalarının bayilerini açmaya kayıyorlar. Sektör içindeki bir ustanın imalattan çıkması ne yazık ki üretim kültürüne büyük bir darbe oluyor. Önce çıraklar arkasından da ustaların bu sistemden çıkmaları ise mobilya sektörü için hazin bir durumdur, ortada bir başarısızlık vardır bile denilebilir. Dernek olarak biz işte bu noktada o başarısızlığı yenmek için varlık gösteriyoruz. O ustalar sektörde kalarak nitelikli kaliteli mobilyayı üretmeye devam etmek zorundadır. Çünkü teknoloji bu alanda tek başına sorun çözmeye asla yetmez ve ustaların yok olması her kesimden üreticiyi çok net bir şekilde etkiler. Butik mobilyanın, kişiye özel üretimin bir yanda dekorasyon ayağı bir yanda mimar-iç mimar ayağıyla koordine ederek korunması ve devam ettirilebilmesi Pazar konusunda sıkıntıyı da ortadan kaldıracaktır. Bu konuda biz dernek olarak Endüstri Meslek Liseleri'nin mobilya bölümleri, üniversitelerin tasarım bölümleri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İSMEK gibi meslek edindirme kurslarından sektörümüze eleman sağlayan kurum ve kuruluşlarla işbirliğine gitmeyi önemli bir adım olarak görüyoruz.
Bu konularda dernek olarak yapacağınız destek projeleri var mı?
MOBSAD olarak ustalarımızın sektörden çıkmaması için küçük taltif geceleri düzenlemeyi planlıyoruz. Bu unutulacak bir meslek dalı olmamalı. Mesleki eğitim programlarımızı da sürekli hale getireceğiz. Kuracağımız bir atölyede mobilyacılık eğitimi alacak öğrencileri ve çırak adaylarını yetiştirmek istiyoruz. Sivil toplum bilinciyle hareket eden derneğimizle aynı zamanda sektörde insan kaynakları problemlerine çözüm bulabilmek, hali hazırda insan kaynağını koruyabilmek ve sektöre teşvik edebilmek amacını taşıyoruz. Sektörde çalışması gerekenlerin tümünün mobilyacı olması gerekmiyor. İnsan kaynakları uzmanı, muhasebe, müdür vs. gibi beyaz yakalı grupta sektörde çalışabilmeli, hatta şart denilebilir. Çünkü çok konuşulmayan ve üzerinde durulmayan bir konu var ki markalaşma ve kurumsallaşma. Bu iki kelimenin içini doldurmak içinde beyaz yakalıların sektörün içinde yer bulmaları gerekir. Sektör bir yandan da maalesef bir kısırdöngüye girmiş durumda. Benzer üretimlerden kaçınılabildiği ve yeni vizyon edinilebildiği sürece, el emeğiyle ve sınırlı sayıda bile üretilse, hareket alanının aslında daha çok olduğu görülebilecektir. Mobilyada tasarım anlamında nereye gidildiğini, küresel ölçekte nasıl hareket edildiğini öngörebilecek patronlarımız olmalı. Çünkü hem ülkemizde hem dünyadaki üretim sisteminde artık zemin çok kaygan ve düştüğünüz zaman da size destek olacak hiç kimse yok.
Mobilya Sektöründe kaç tane dernek var ve yeterince etkin olunabiliyor mu?
Sektörümüzde mutfak ve ofis mobilyası üreten 2 ayrı dernek, ağırlıklı olarak ithalat yapan firmaların kurduğu bir dernek, standart ve hızlı üretim yapan firmaların kurduğu bir dernek ve gerçek anlamda el emeğine dayalı kupon tarzı denilebilecek üretim yapan firmaların kurduğu MOBSAD dahil olmak üzere ulusal çapta temsil hüviyeti olan toplam 5 dernek var. Bunun yanı sıra örneğin Bursa, Ankara gibi illerde daha çok yerel çapta da olsa ciddi örgütlenmeler var. Bu dinamizm içinde etkin olma bakımından derneğimizin önerdiği ve çok yeni olmakla birlikte hemen benimsenen federasyon fikrimize çok sıcak bakıldığını söyleyebilirim. Bu düşüncemizi hayata geçirme konusunda ısrarlıyız. Çünkü sektördeki temel sorunları tespit etmek ve çözüme ulaştırmak bu 5 derneğin yanı sıra tabiî ki TOBB gibi İTO gibi diğer sivil toplum kuruluşlarının da desteği ile daha çabuk olacaktır. Geçtiğimiz günlerde TOBB Mobilya Sektör Meclisi'nde üyemiz Adnan Bostan'ın da arasında bulunduğu heyet Sayın Zafer Çağlayan'ı ziyaret ederek sorunlarımızı dile getirmiştir. Bunların en başında genel olarak sektördeki kayıt dışılık geliyor. Bunun önüne geçilmesinde gerçekleşebilecek bir nokta tercihen bu rakamın %8 olması dillendirilmekle beraber KDV'nin makul oranlara çekilmesi, onun ardından istihdam üzerindeki diğer yüklerin azaltılması gibi konular da gündeme getirilmiştir. Mobilya sektörü çapı oldukça fazla olan bir sektör olmasına rağmen sistemde gözüken firma rakamları çok değil. Biz rakamlara ihtiyatla yaklaştığımızın altını çiziyoruz şöyle ki; 65.000 gibi bir sayıdan bahsedildiğini biliyoruz. Bu firmaların ne kadar fazlasını sistemin içine çekersek iş ve işlemleriyle o kadar fazla ve istihdam geliri edileceği tartışılmaz bir gerçektir. Diğer sektörel derneklerle ortak çabamız doğrultusunda hükümet nezdinde çalışmalarımız bu noktalarda devam edecektir.
MOBSAD üyelerinin ihracat potansiyellerini değerlendirme ve artırma yönünde ne gibi çalışmalar yapıyor?
Mobilyada aslında oldukça önemli bir noktaya gelindi. Artık eski başarılarla devam etmenin bir garantisi kalmadı. Uluslararası ilişkilerin hızla ve biraz da acıtarak değişime zorladığı ve kendini hissettirdiği bu dönemde eskiye sarılarak başarılı olmak güçleşti. Markalaşmaya, kurumsallaşmaya ve tekrar söylüyorum ciddi bir vizyon edinmeye ihtiyaç var. El üretiminin değeri tabiî ki hiçbir şeyle ölçülemez ancak üretiminin ihraç edilme noktasında artık değişmez kriterler var ve uluslar arası pazarda bu sisteme uyabilen firmalara yer açıyor. Biz MOBSAD olarak bu aşamada kendi adımıza yöntemler geliştiriyoruz. Kurmayı düşündüğümüz Mobilya Organize Sanayi Bölgesi, istikrarına inandığımız uluslar arası bir fuar ve yine yurtdışında showroom ayakları olan bir sistemle ihracatı hedefliyoruz. İstanbul'un iki bölgesinde ve Adapazarı'nda sonuçlanma aşamasına gelen 3 projemiz var. Sosyal bir dernek olma gerçeğinden hareketle meseleyi sadece İstanbul'a üretim yapan firmalarla sınırlı tutmayarak öncelikle ülkemiz geneline hitap edecek daha sonra yurtdışına ihracat yapacak firmaları bu çerçevede Organize Sanayi Bölgesi'ne taşıyabilmek istiyoruz. Ayrıca Mobilya "İhtisas" Organize Sanayi Bölgesi fikri kimyasal atıkların olmaması ve yaratacağı yoğun istihdamla bulunduğu yöreye önemli bir katkı sağlaması nedeniyle yerel yönetimlerin oldukça sıcak baktığı bir konudur. Bu kapsamda bu projeyi çok önemsiyoruz ve burada ihracat hedefini tutturmak isteyen firmalarla bir yumruk halinde çalışacağız.
MOBSAD'ın fuar prensibi nedir?
Yurtdışı fuar katılımlarına üyelerimizin tercihine göre yön veriyoruz. Yani ya yönetim kurulumuzdan, ya fuar komitemizden ya da üyelerimizden gidilecek fuarla ilgili tavsiye ve bilgisi olana danışıyoruz. Fuara da pazarı, hedef kitleyi, alım satım gruplarını, ziyaretçi profilini görüp, gerçekçi bir analiz yapabilirsek katılıyoruz. Üyelerimizin tam desteğini almak durumundayız. Bu demektir ki bizde oyçokluğu değil oybirliği geçerlidir. Yani kararlarımızda, herkes konuşulan konunun tüm dernek üyelerinin yararına olacağına inanmış ise kabul edilir. Bir kişinin bile ihtilafta olması o konunun tekrar değerlendirilmesi anlamına gelir. Birlikte hareket etme dernek çatımız altında en önemli prensibimizdir. Bu doğrultuda az önce sıraladığımız projelerin, yani önce organize sanayi bölgesinde üretim yapacağız, katılacağımız fuar ve açacağımız showroom'la yurtdışındaki tanıtımımızı yeterince gerçekleştirdikten sonra çok ciddi bir dernek katkısıyla da ihracatı hedefliyoruz. MOBSAD bu açıdan da Türk Mobilya kimliğinin oluşmasında tüm platformlarda üzerine düşen görevi layığıyla yerine getiren bir dernek olmuştur. Türk Mobilya kimliğini biz nasıl tanımlıyoruz sorusuna gelince, ülkemizin son derece zengin kültürel birikimi var ve bu gerçeğin tüm dünya farkında. Bu zengin birikimden özgün eserlerin ortaya çıkarılmasında güçlük yaşamamalıyız. Bizim kültürümüzden etkilenen diğer ülkelerde kendi değerlerini nasıl koruduklarını görüyoruz Bizler de en başta öz değerlerimize sahip çıkmalı daha sonra yeni bir vizyonla Türk kimliğini dünyaya tanıtmalıyız. Bizim çok önemsediğimiz zanaat ile sanat bu noktada ayrılabilmeli. Zanaatkârlık başımızın tacı ama yeniliği içinde barındıran sanat dediğimiz tasarımda mutlaka aynı potada yer alarak kendi özgünlüğümüzü bize kazandırmalıdır. Nitekim bu fikrimizi en güzel IMOB 2007 İstanbul Mobilya Fuarı'na "Zanaatın yüceltilmesi - Yaratıcılığın yüreklendirilmesi" ana teması ile katılarak her iki kavramında ne kadar hayati olduğunu göstererek ortaya koyduk.
Barış Görgüç MOBSAD'a ve mobilya sektörüne girmeden neler yapıyordu?
1976 İzmir doğumluyum. Babamın memuriyeti dolayısıyla ülkemizin pek çok yerini ve okulunu tanıyarak sürdürdüğüm tahsilimi Denizli Anadolu Lisesi'ni bitirdikten sonra Kıbrıs Yakın Doğu Üniversitesi'nde burslu olarak Uluslararası İlişkiler bölümünü bitirerek yine aynı bölümde yüksek lisansımı yaparak sürdürdüm. Daha sonra Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde ikinci yüksek lisansımı yaptım ve bu arada uzaktan eğitim sistemiyle ABD Princeton Üniversitesi'nden İşletme masterimi tamamladım ve şu aşamada hem işletme hem de uluslar arası ilişkiler bölümleri için doktora çalışmalarıma devam ediyorum. Halen uzmanlık alanımda çeşitli bilimsel toplantılara konuşmacı olarak katılmaya ve çeşitli akademik dergilerde makaleler yayınlamaya da devam ediyorum. Sektörümüzü ve diğer sektörleri, bilimsel yayınlar ve sunumların fiili olarak içinde yer alarak da takip ediyorum. Önemli bir avantajım sektöre dışardan gelmek oldu. Zira tekstil, kimya, bankacılık, lojistik ve gemi inşa gibi çok farklı iş yapma biçimlerinin hüküm sürdüğü alanlarda tecrübe kazanmış biri olarak ülkemizde KOBİ ağırlıklı ekonomik sistemi farklı açılardan tanıma fırsatım oldu. Bu bana dışardan olduğumu unutmadan yine işin içine girerek değerlendirme yapabilme şansı kazandırdı. Vizyonumu koruyabilme adına da uluslar arası yayınları ve sektörel dinamiği işletme eğitiminin ve tecrübelerimin ışığında takip etmeye çalışıyorum.
Barış Görgüç'ün başucu kitabı ne?
Aslında başucu kitabı sayılır mı bilemiyorum ama bana hayat dersinde farklı bir bakış açısı kazandırma yönünde kattığı değere bakarak tekrar tekrar okumaktan vazgeçmediğim bir kitap var. Gulliver'in Seyahatleri'nin çocuklar için sadeleştirilmemiş tam metinli yaklaşık 400 sayfalık baskısı. Çocuk kitabı olmanın ötesinde çok önemli mesajları vardır. Bugün Yahoo diye bir internet sitesi varsa o kelime bu kitaptan çıkmıştır. Ben bu kitabı çok ciddi bir uluslararası ilişkiler ve toplumsal eleştiri kitabı olarak görüyorum.