Minarelerini sildiği İstanbul resimlerini arkadaşlarına gösterip Neresi?
diye soran Hamra Abbas, birçoğundan doğru yanıt
alamamış.
'Cityscapes İstanbul' başlıklı sergisiyle Outlet
Galeri'ye konuk olan Pakistanlı sanatçı Hamra Abbas, bir kenti o kent yapan
özelliklerin yok olmasının bellekte nasıl gedikler açabileceği fikriyle İstanbul
siluetleri çekip çekip içlerinden minareleri silmiş.
Hamra Abbas, 10.
İstanbul Bienali’ne rengârenk Kama Sutra heykelleriyle katılmıştı.
Paul Auster’in nefis öyküsü ‘Auggy Wren’in Noel Hikâyesi’nde Auggi her
sabah, tezgahtarlık yaptığı tütün dükkânının bulunduğu köşeden aynı açıyla
caddeyi fotoğraflar. Ama ortaya birbirinin aynı kareler değil, müthiş bir
çeşitlilik içeren bir tür bellek, bir Brooklyn güncesi çıkar. Fotoğraflardan
birine yakın zamanda kaybettiği bir arkadaşının mutlulukla gülümseyen yüzü
takılmıştır, diğerinde civarda olmuş bir trafik kazası, yağmurdan kaçışan
insanlar, köpekler, çöp kamyonları, sarhoşlar ya da gazete okuyan beyefendiler
vardır. Ama karşı köşedeki taş bina yine aynı taş binadır. Bir taş binanın
üzerinden yağmurlar geçtikten sonra nasılsa işte öyle.
Pakistanlı sanatçı
Hamra Abbas’ın ‘Cityscapes İstanbul’ adlı sergisi aklıma Auggy’nin
fotoğraflarını getirdi. İstanbul’da bir meydanın, Bağdat’ta bir sokağın,
Varşova’da bir oturma odasının değişmeyişi ne güzel! Ya da Abbas’ın gözünden
bakarsak, ‘İstanbul’un yıllardır yerinde duran minareleri ne güzel!’
1976
Kuveyt doğumlu Abbas’a böyle bir proje hazırlama ilhamını İsviçre’deki minare
yasağı vermiş. Bir kenti o kent yapan özelliklerin yok olmasının hem kişisel hem
kolektif bellekte nasıl gedikler açabileceği fikriyle İstanbul siluetleri çekip
çekip içlerinden minareleri silmiş. Minaresiz bir İstanbul’un eski İstanbul
olmadığını en çok yakın çevresinde yaptığı denemelerle anlamış. Fotoğrafları
gösterdiği arkadaşlarından çoğu, hangi şehir olduğunu bilememiş, Abbas’ın
‘İstanbul’ cevabına ‘Hadi canım’ diyenlerin sayısı bir hayli fazla
olmuş.
10. İstanbul Bienali’ndeki renkli Kama Sutra heykelleriyle dikkat
çeken Hamra Abbas, İstanbul’u çok seviyor. Kendi ülkesinde İslam geleneğinin
mimariyle kurduğu ilişkinin zayıflığını İstanbul’a her gelişinde bir kez daha
anlıyor. İstanbul’un geleneğe sahip çıkmış bir kent olduğunu düşünüyor, beni
biraz şaşırtıyor. Ben İstanbul’un aslında gelenekten korktuğunu ve camilerin
bari yerinde durmasının gayet normal olduğunu düşünürken o kendi ülkesinin bunu
bile yapamadığını anlatıyor.
Sanatçının ilgi çeken bir başka çalışması
da Pakistanlı nörobilimci Aafia Siddiqui’nin minyatür tekniğiyle yapılmış
fotoğrafı. Amerikan hükümeti tarafından El Kaide’nin çekirdek kadrosunda olmakla
suçlanan Siddiqui, doktora derecesini dünyanın en iyi üniversitelerinden biri
olan MIT’den almış. Abbas’ın çektiği fotoğrafta başında kepi, elinde çiçeklerle
gülümseyen Siddiqui, Pakistan’da 9 Eylül sonrası Amerika’nın Müslümanlara
uyguladığı zulmün mağduru olarak görülüyor. Başından geçenleri dinlerken,
Siddiqui’nin gülümseyen yüzüne bakabilmeyi başarmak zorlaşıyor.
Abbas’ın
bir de videosu var bu sergide, ‘Why do fake hands not clap’ isimli videoda
sanatçının kendi ellerinin birebir kopyası olan seramik eller bir şeyleri
alkışlamaya çalışıyor. Almanya’da bir ‘alkış tutma makinesi’ ürettiren Abbas,
seramik elleri bu makineye takıyor ve ellerin her alkışlamaya çalışmasında
paramparça oluşlarını kameraya alıyor. Ellerin birbirine her vuruşu bir patlama,
bir toz, bir küçük kıyamet. Şakşakçılara ‘elleriniz kırılsın’ diyen bir
bedduanın tutuşu gibi... Abbas’ın işlerini 17 Temmuz’a kadar Outlet’te
görebilirsiniz.