Mimarlıkta Dayanışmacı Taban Hareketi, Dayanışma Esaslı Pratikler Oluşturmayı Hedefliyor



2 yıl önce bir araya gelen Mimarlıkta Dayanışmacı Taban Hareketi; yaşanabilir çevreler, emeğin korunması mücadelesinde var olmayı, mesleğin kamusal faydasını öne çıkarmayı hedefliyor ve meslektaş dayanışmasını önemsiyor. TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Genel Kurul sürecinde yönetime talip olan Mimarlıkta Dayanışmacı Taban Hareketi temsilcileriyle mimarlık ortamına ve Mimarlar Odası'na bakışlarını ve hedeflerini konuştuk.

Mimarlıkta Dayanışmacı Taban Hareketinden biraz bahseder misiniz?

Mimarlıkta Dayanışmacı Taban Hareketi çatısı altında biraraya gelişimiz 2 yıl önce oldu, beraberliğimiz ise geçmişten beri kesiştiğimiz kent hakkı mücadelesinden, meslek odamızın çeşitli çalışmalarında yanyana gelişlere, sendikal birlikteliklere, Gezi sonrası beyaz yaka forumlarına dayanıyor. Yaşanabilir çevreler, emeğin korunması mücadelesinde varolmayı, mesleğin kamusal faydasının öne çıkarmayı hedefliyoruz, meslektaş dayanışmasını önemsiyoruz.

Bu noktada birlikteliğimizin tesadüfi olmadığını söylemek lazım, her alanda ve her anlamda krizin derinleştiği bir dönemde, dayanışmaya en ihtiyaç duyduğumuz zamanda biraraya gelme kararı aldık. Dayanışmayı içinden geçtiğimiz dönemin en temel ihtiyacı ve motivasyonu olarak görüyoruz. Bize iyi gelen ortak çalışmalarımızın aslında yaşamsal talepleri barındırdığını ve meslek ortamında daha örgütlü bir ses çıkarmamız gerektiğine inandık, inanıyoruz.

Reklam Goruntulenme Bolumu

Çalışmanız içinde kimler yer alıyor?

Mesleğin tabanını oluşturan yelpazeye sahibiz diyebiliriz: ücretli çalışanların, akademisyenlerin, kamu çalışanlarının, serbest mimarların birlikteliğiyiz ve her geçen gün genişliyoruz. Üniversitelere gidip meslek etiği, toplum için mimarlık söylemi, özlük haklarımız ve meslektaş hukuku gibi konularda öğrenci arkadaşlarımızla buluşmalar yaptığımız için, mezuniyet durumu oluşan öğrenci arkadaşlarımız meslek hayatına atılırken bizi bulabiliyorlar örneğin. Tüm karşılaşmalar ortak üretim süreçlerine dönüşüyor ve her anlamda büyüyoruz. İstanbul sınırında başlayan birlikteliğimize Ankara, İzmir, Kayseri, Balıkesir, Silopi gibi pek çok ilden ses veren meslektaşlarımız oldu, teknolojinin de imkanlarıyla pek çok ilde dayanışmayı büyütüyoruz.

TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Genel Kurul sürecine turuncu liste ile aday oldunuz? Mimarlık ortamına ve Mimarlar Odasına bakışınız ve hedefleriniz nelerdir?

Mimarlar Odası 1954 yılında kurulmuş, kent hakkı ve bütün olarak demokrasi mücadelesinin içerisinde yer almış bir kurum. Biz de bu mücadele birikiminin parçası olarak görüyoruz kendimizi. Bildiğiniz gibi meslek odaları tüzel kişilerdir, yönetimleri değişebilir ancak esas olan bu örgütlenmedir ve yaşamsaldır. Tarihten bugüne önemli bir birikimi olan Mimarlar Odasını ve çatısı altında olduğu TMMOB'yi önemli birer alan olarak görüyoruz.

Tabii Mimarlar Odasını da kesen genel bir doğru var: çok uzun yıllar aynı isimlerin ekseninde oluşturulan yönetimler, üye tabanını örgütleme iddiasını kaybetmek, mesleğin nasıl üretildiğinden uzaklaşmak bir noktadan sonra kendi içine darlaşan, en yakınındakinin sesini dahi duymakta zorlaşan bir yönetim anlayışını getiriyor. Gelinen nokta böyle özetlenebilir.

Bir kısmımız meslek odası içerisinde öğrenciliğinde beri varolmaya çalışan; şubenin öğrenci komisyonunu kuran, TMMOB'de yakın dönemin en umut verici yılı, 2009'da gerçekleşen Kadın ve Ücretli Çalışan / İşsiz Mimar, Mühendis, Şehir Plancıları” kurultayları vesilesi ile şubenin kadın komisyonunu, ücretli çalışan ve işsiz komisyonlarını kuran, hepsinin kapatılma sürecinin de birebir mahatabı olan mimarlarız.

Bir kısmımız, geçmiş dönemlerde tekil olarak şube yönetiminde yer aldı. Yıllardır aynı kişilerin ekseninde oluşturulan yönetim kurularında, tek başına olmanın dönüştürücü olamadığını görmüş, bununla yüzleşmiş meslektaşlarımız var. İki dönemdir yönetim kuruluna kendi ilkelerimiz üzerinden aday olmamız dönüştürme iddiamız aslında geçmiş deneyimlerimizden süzdüğümüz bir birikimin eseri diyebiliriz. 

Mimarlık ortamında da meslek odasından da bazı şeyleri değiştirmeyi, dayanışma esaslı pratikler oluşturmayı hedefliyoruz. Mimarlık eğitiminde bize öğretilen çok yönlü, hayatın her alanından beslenen, kolektif üretimler içeren mimarlık disiplininin, iş hayatlarında bireysellik, rekabet ve yalnızlaşmaya dönüştüğünü görüyoruz. Ranta dayalı inşaat sektörü mimarlık mesleğini tahakkümü altına almış durumda. Bu sistemi sadece mimarlık üzerinden değiştiremeyebiliriz ama gedikler açabileceğimize ve birlikte nefes alabileceğimize inanıyoruz.

Neler yaptık 2 yıl içinde... Önceliği işsiz meslektaşlarımıza verdiğimiz, dayanışmak için mimari çizim programlarını, iş ilanlarına her gün yenisi eklenen programları birbirimizden öğrendiğimiz atölyeler düzenliyoruz. Birinde eğitmen birinde katılımcı olabildiğiniz atölyeler bunlar. İnşaat üzerine kurulu bir ekonomide çalışma düzenimiz fazla mesainin neredeyse fıtrat olarak kabul edildiği bir halde. Mesaiye kalmama çağrıları yapıyoruz meslektaşlarımıza. Fazla mesai yaptığın her saat başka bir meslektaşının işsiz kalmasına vesile oluyor diyoruz. Mesaiye kalmayıp haklarımız için mücadele edelim ya da sosyalleşelim diyoruz, bu yönde çok çeşitli atölyeler yapıyoruz. Meslektaşın meslektaşı taşeronlaştırdığı bir serbest çalışma alanı var, bunu değiştirme iddiası taşıyoruz. Gönüllü avukatların eşliğinde hukuk atölyeleri, işin uzmanları ile mobbing ve meslek hastalıkları çalıştayları yaptık, farkındalık çalışmalarını arttırıyoruz.

Yakın zamanda, mimarlık ortamında krizi tartışan iki verimli etkinlik yaptık. Çok kıymetli meslektaşlarımızla ortak bir tartışma ortamı yakaladık; bazı verileri görünür kıldık, kanıksanan bazı noktaları vurguladık. Her yıl 8.000 yeni mezun mimarın meslek ortamımıza girdiği bir dönemde, daralan piyasa gerçeği ve işsizlikle boğuşan meslektaşlarımızın bir de sistemin suçlusu onlarmış gibi korkunç bir düzene sürüklendiğini ortaya koyduk. Meslek içinde normalleştirilmeye çalışılan “ücretsiz yeni mezun çalıştırma” düzenini, dünyada ve bizde ifade edildiği şekli ile “ücretsiz stajyerliğin” iş kanununa göre bile suç olduğunu döne döne anlatmaya çalışıyoruz. Dünyanın pek çok yerindeki mimarlık örgütleri ile eş zamanlı bir karşı duruş sergiliyoruz. Görüyoruz ki uzun yıllar mimarlıkta alanında olan yayınların dahi meşrulaştırmaya çalıştığı bir çalışma düzeni var; ses önemsenen yerlerden gelince inandırıcılığı artıyor meslektaşlarımızın gözünde. Bu ilüzyonu kaldırmaya çalıştık, çalışıyoruz. Serbest çalışan meslektaşlarımızın yaşadıkları sorunlara ve “mimarın mimarı taşeronlaştırmasına” karşı meslektaşlar hukukun doğru işletilebileceğine inanıyoruz.

Mimarlık ortamında çok da gündem olmayan Endüsti 4.0 üzerine çalışıyoruz; teknolojinin gelişimi ile değişen meslek pratiklerine karşı pozisyon alma ve günü anlayabilme kaygısı taşıyoruz.

Çalışmalarımız çok çeşitli, bir kısmı bu sohbet içinde atlanabilir ama atlamayacağımız bir konu var: TMMOB örgütlülüğü içerisinde parçası olduğumuz kuvvetli bir kadın hareketi var, bunun yerini sağlamlaştırmak da önceliklerimiz arasında. İki dönemdir kadın ağırlıklı bir liste ile aday olmamız tesadüf değil, çalışmamızın beslendiği, birbirinden öğrendiği bir kadın mühendis, mimar, şehir plancıları ağının parçasıyız.

Şubemizde bu dönem pek çok çalışma alanında faliyet yürütmek için dilekçeler vermiştik, hiç birinin karşılık bulmayıp –ve hatta sert bir şekilde geri çevrilip- kadın çalışmasının üyelere açılması bilinsin ki TMMOB’deki güçlü kadın hareketinin sonucudur. Biz bu enerjiyi şubemizde büyütme niyeti taşıyoruz.

Reklam Goruntulenme Bolumu

Katılımcılık, taban vurgusu, dayanışma

Meslek örgütümüzün mimarlığın üretildiği tüm tabana seslenmesi, vücut bulması gerektiğini düşünüyoruz. İddiamız bu tabanın kendini ifade edebileceği alanı yaratmak. Kent mücadelesinde önemli bir birikime sahip olan Mimarlar Odası’nın bu birikiminin; SGK primleri yatırılmayan, her türlü mobbinge maruz kalan ücretli mimarın emek mücadelesi ile birlikte yürütülmesi gerek. Ancak böyle nefes alıp veren, yaşayan bir meslek örgütlülüğün olabileceğini söylüyoruz.

Odaya üye olmayı özendirmek gibi bir derdimiz var. Aidatın kelime anlamı aidiyeti gösterir, aidiyeti güçlendirecek bir aidat tartışmamız var ve bu genel kurulda önerge olarak da sunacağız. İşsizlik dönemlerinde aidat muhafiyeti getireceğiz.İmkansız şeyler istemiyoruz, TMMOB’nin pek çok odasında geçerli konular bizde de rahatlıkla uygulanabilir.

Odanın yıllara göre üye dağılımını gösteren bir tablomuz var, bir de bir önceki dönem şube genel kuruluna katılıp odanın yeni dönemini belirleyen oy dağılımı grafiği. Bu ikisini yanyana koyduğunuzda siz de aslında tabloyu göreceksiniz. Biz meslek alanına baktığımızda oda tarafından yalnız bırakılmış üye, üye tarafından yalnızlaştırılmış bir oda görüyoruz. Bu tabloyu değiştirmemiz gerekiyor.

2 yıl boyunca 5 tane açık çağrılı Da(ya)nışma Forumu düzenledik. Bu forumların amacı kolektif üretimdi ve hepsi de bizi güçlendirdi diyebiliriz. Söylediğiniz sözün ancak muhatabı ile buluştuğunda anlamı vardır.

Bugün programlarında benzer şekilde “katılımcılık” vurgusu gördüğünüz meslektaşlarımızın çalışma dönemi boyunca açık çağrılı böyle toplantılar yapmadığını üzülerek söylemeliyiz. Meslek odasının genel üye toplantıları dahi yapılmıyor, danışma kurulları yönetmelik gereği ve son dakika duyuruları ile planlanıyor, böyle bir pratik içindeyken meslektaşlarımızın odaya ve politikalarına ilgisizliğini sorgulamak mümkün gözükmüyor. Biz açık çağrılı buluşmalarımızı, bu geleneğimizi kesinlikle sürdüreceğiz. Çalışmayan, kapatılan komisyonları açacağız. Meslektaşlarımızı bu alanlarda çalışmak için göreve çağıracağız. Meslek odasının hayatında bir yerini bulamadığı için üye olmayan meslektaşlarımızı üyeliğe teşvik edeceğiz. Özellikle işsiz meslektaşlarımızı kazanacağız. Mesleğe yeni atılan arkadaşlarımızı haklarımız broşürü ve ilişkilenebileceği çalışmalarla buluşturacağız. Meslek odasının krizi elbette ülkenin krizinden bağımsız değil; ancak tam da bu nedenle dayanışma içinde olacağımız alanları kazandıracağız.

Kent hakkı mücadelesi üye ile birlikte verilmediğinde yalnız kaldığımız bir mücadele alanı. Mimarlar Odasının uzun yılları bulan bu mücadelede hukuksal alana sıkıştırılmaya çalışıyor. İktidarın baskısı ile sindirilmeye çalışılan bu mücadelenin de meslektaşların birlikteliği ile güçleneceğine inanıyoruz. Yaşamda hiçbir konunun olmayacağı gibi, meslek örgütlenmelerinin de mesleğin de politikadan bağımsız olmadığının bilincindeyiz. Mimarlar Odası’nın politikalarını talan ve yıkımdan değil, emekten, doğadan, tarihi ve kültürel varlıklarımızın korunmasından, doğası ve hayvanlarıyla kentin tüm yaşayanlarından yana olması gerektiğini sahipleniyoruz.

Çalışma programımızda detaylıca tüm bunları ve daha fazlasını işledik. Meslektaşlarımıza da buradan da seslenmek isteriz. Sahiplenin ve birlikte değiştirelim!

www.mimarliktadayanisma.org