Mimarlık ve Eğitim Kurultayı I Genel Değerlendirme
Mimarlar Odası tarafından 3-5 Aralık 2001 tarihinde İstanbul YTÜ Oditoryumunda düzenlenen "Mimarlık ve Eğitim Kurultayı"nda sunulan bildiriler, yapılan tartışma ve değerlendirmeler ile Kurultay Düzenleme Komitesi'nce yapılan saptamalar ve forum bölümü bir bütün olarak irdelenmiş ve aşağıdaki vurgulamaların, bu konunun öncelikli başlıkları ve sorun alanları olarak ilgililere ve kamuoyuna Mimarlar Odası görüşü olarak iletilmesi uygun görülmüştür.
1) Uluslararası hedefler, kültür ve sanat öncelikli bir eylem
Mimarlık, tarih boyunca "insanca yaşanacak" yapı ve çevrelerin üretilmesini hedeflemiştir ve temel yöntemi, kaynağını insan yaratıcılığından alan "tasarım"dır. Mimarlığın kültürel ve sanatsal bir eylem olma özelliği öncelik taşımakta, ilgili bilim dalları ve teknik alanlarla farklı yoğunluklarda bağlantıları bulunmaktadır.
Mimarlık eğitiminde kazandırılması hedeflenen ve bir mimarın sahip olması gereken temel yetenek, beceri ve bilgiler, Avrupa Birliği ve UIA belgelerinde tanımlanmış ve ekte verdiğimiz bu tanımlama, uluslararası düzeyde geniş kabul görmüştür.
Ülkemizdeki mimarlık eğitiminde de bu temel ve evrensel tanımlama öncelikle gözetilmeli; kimi mimarlık okullarında izlenmekte olan ve mimarlığı daha farklı bir hizmet türü olarak görme ve öğretme eğilimleri taşıyan anlayışlar da ivedi olarak gözden geçirilmelidir. Ülkemizde en az tarihsel mimarlığın olduğu kadar "çağdaş mimarlığın" da geleceğe miras bırakılacak nitelikte bir kültür ve uygarlık birikimi yaratması gerektiği yönünde beklentiler de bu tanımlamadaki içeriğin sanatsal ve yaratıcılığa dayalı ülkemiz koşulları dikkate alınarak güçlendirilmesine, geliştirilmesine bağlıdır.
2) Mimarlık eğitiminde isteklilik ve beceri esastır
Mimarlık, yukarıda vurgulandığı şekilde, temelde "yetenek" ve "beceri" gerektiren bir kültür faaliyeti ve sanat eylemi olma özelliği taşımaktadır. Bu nedenlerle, mimarlık eğitiminin tercihinde de adaylarda öncelikle böylesi bir mesleğe "istekliliğin" bulunması gözetilmeli ve bu istekliliği destekleyecek şekilde, söz konusu "yetenek" ve "beceri"leri önceden edinmiş ya da edinmeye yatkın olmaları aranmalıdır.
Bu bağlamda, sadece belli bir ÖSS puan barajına bağlı ve istekliliğin dikkate alınmadığı bir öğrenci kabul sisteminin, mimarlık eğitimini ve genelde ülkemiz mimarlığını olumsuz etkilediği açıkça kabul etmelidir. Bu gerçek ışığında yeni akademik ve sanat içerikli sınav kurallarının geliştirilmesine başlamak da ivedilik kazanmıştır.
3) Lisans eğitimi en az "5 YIL" olmalıdır
Mimarlar Odası, üyesi ve katılımcısı olduğu Uluslararası Mimarlar Birliği'nin (UIA) tüm dünya ülkelerindeki mimarlık eğitimi için kabul ettiği hedef olan; "en az 5 yıllık lisans eğitimi" ilkesini Türkiye için de savunmaktadır.
Kurultayda da dile getirilen gerçeklerin ve sorunların ışığında haklılık kazanan bu kuralın, YÖK tarafından da artık dikkate alınarak, ayrıca yukarıda özetlenen (1) ve (2) maddelerdeki genel ve evrensel kabullerin de eğitimde yaşama geçirilebilmesi için, lisans eğitimi süresinin 5 yıl olarak saptanması, kısa vadede önemli bir hedef olarak kabul edilmelidir.
4) "MESLEKİ YETKİ" için uygulama eğitimi
Yine UIA'nın geliştirilmiş olduğu uluslararası ilkeler bağlamında Türkiye'de de "mesleki yetki" üstlenilebilmesi için, 5 yıllık lisans eğitiminin ardından en az 2 yıllık mesleki uygulama eğitimi (staj) kuralının getirilmesi artık ertelenemez. Böyle bir stajın ardından, mesleği uygulama yetkisinin tescili ve kabulü konusunda da meslek Odasının gereken misyonu üstlenmesi, yine dünyadaki uygulamalara koşutluğun sağlanması açısından gerekli ve zorunlu görülmektedir.
5) Mimarlık okullarında yeterlilik
Kurultayda sık ve yoğun olarak gündeme getirilen çok önemli konulardan ve sorunlardan biri de, Türkiye'deki son dönemlerde açılan bazı mimarlık bölümlerindeki akademik kadro, ekipman ve eğitim alt yapısındaki yetersizliklerdir...
Bu eksiklerle verilen ve tamamlanan bir eğitimin ardından mesleki yetki üstlenilmesi sonunda yaşanmaya başlanan olumsuzluklar ise, sadece mimarlığı değil, toplumun ve gelecek kuşakların yaşam çevrelerini ve mekansal kültürlerini de aynı olumsuzluklarla etkilemektedir.
Bu nedenle, söz konusu önemli sakıncanın bulunduğu durumlarda yeni mimarlık okullarının artık açılmaması; eğitimin alt yapısı yetersiz okullarda da bu durumun ivedilikle giderilmesi yönünde gerekli önlemin alınması, Mimarlar Odası'nın da yakından izleyeceği temel ve öncelikli konular arasındadır.
6) Tarihsel birikimler ve kimlik
Türkiye bir uygarlıklar ülkesi olduğu kadar ve buna bağlı olarak aynı zamanda bir "mimarlık tarihi" ülkesidir... Dünyadaki en eski ve köklü mimarlık kültürü geçmişi, yaşadığımız coğrafyanın ayrıcalığıdır...
Ne var ki çağdaş mimarlık eğitiminde, ülkenin bu eşsiz potansiyeli ve "esin kaynağı" özelliği yeterince gözetilmediği gibi, geçmişle bağını tümüyle koparmış ve dünyanın başka bölgelerindeki üsluplara uyulan, kimliksiz bir "modern" anlayışın giderek yaygınlaştığı da izlenmektedir.
Sempozyumda da dile getirilen "serzenişler" ışığında Mimarlar Odası işte bu "yabancılaşma eğilimlerine" de dikkat çekmekte ve Türkiye'nin tarihten gelen kültür birikimini değerlendiren bir kimlikli çağdaş mimarlığın da ülkeye kazandırılmasının, eğilimde temel bir "ulusal ilke" olarak benimsenmesi çağrısını yapmaktadır.
7) Kentle bağlarını koparmayan mimarlık
Kurultayda dikkat çekilen önemli sorun da özellikle şehircilik eğitiminin mimarlık eğiliminden "tümüyle ayrı" bir disiplin şeklinde programlanmaya başlamasıyla birlikte ortaya çıkan; "kentle ve çevreyle sorumluluk ilişkisi zayıflamış mimarlık" anlayışının yaygınlaşmasıdır. Bu radikal ayrışma, mimarı sadece parsel ölçeğindeki tasarım sınırlarına çekerken, kent plancısını da mimari kültür ve beklentilerden uzaklaştırmaktadır.
Ayrıca yine bu ayrışmanın yarattığı; "kenti ve çevreyi gözetmeyen yapı tasarımı" ve "mimariyi içermeyen kent tasarımı" örnekleriyle mimari ve kentsel çevrelerde de ciddi yozlaşmalar yaşandığından, konunun her iki eğitim dalı sorumlularınca ortaklaşa tartışılıp çözüm aranmasında yarar bulunmaktadır.
Sempozyumda bu yönde dile getirilen kaygılara bir çözüm olarak ise, ülkemizdeki kimi okullarda gözlendiği şekilde, mimarlık ve kent planlaması eğitimin başlangıçta ve yeterli bir süre birlikte verilmesini; genel tasarım yeteneği ve bilgilerinin edinilmesinin ardından ayrı uzmanlıklar olarak mimarlık ve kent planlama eğitiminin sürdürülmesini önermekteyiz.
8) Eğitim kadroları korunmalıdır
Sempozyumda açıkça dile getirilmemiş olsa bile, Mimarlar Odası genelde tüm üniversitelerde, özelde de mimarlık ve kent planlaması eğitimi verilen devlet okullarında, öğretim üyelerine sağlanan maddi ve diğer koşulların giderek yetersiz hale gelmesinden, toplumun ve tüm ilgililerin de kaygı ve sorumluluk duymaları gerekliğinin önemle altını çizmektedir. Bu yetersizlik nedeniyle ve yaşam zorunluluğu olarak öğretim üyelerinin eğitim dışı alanlara ya da vakıf okullarına yönelmelerin, toplumun mimari geleceğini de olumsuz etkilediği artık görülmelidir.
9) Meslek içi eğitim
Bilginin, teknolojinin hızla değiştiği çağımızda, mesleki formasyonun sürekli yenilenerek geliştirilmesi, güncellenmesi açık bir gereksinimdir. Ayrıca ülkemizdeki bazı mimarlık okullarında verilen eğitimde görülen ve bazen önemli boyutlara varan eksikliklerin acilen giderilmesi açısından da meslek içi eğitim programları yararlı olacaktır. Mimarlar Odası'nda geliştirilecek meslek içi eğitim programlarında, Oda dışında üniversite, vakıf, enstitü vb. kurum ve kuruluşlardaki eğitim olanakları da dikkate alınmalıdır. Üyelerin meslek içi eğitim programlarına katılımı kolaylaştırılmalı, teşvik edilmelidir.
Meslek içi eğitim programlarının hazırlanmasında ülkemizin ve meslek topluluğumuzun somut koşulları dikkate alınmalı, acil gereksinimlere öncelikle yanıt verecek bir içerik geliştirilmelidir. Bu doğrultuda programlarda; yapı güvenliği ve depreme dayanıklı tasarım, proje ve inşaat yönetimi, mesleki mevzuat ile yeni teknoloji ve malzemeler konularına öncelik verilmelidir.