Mimarlık Tarihi Ne işe Yarar?



 23. UIA Kongresi kapsamında mimarlık tarihçileri ve elestirmenleri ‘Mimarlık Kültürleri’ başlıklı oturumda biraraya geldi. Carlo Olmo moderatörlügünde Pierre Alain Croset, Diane Ghirardo, Eric Mumford, Jorge Francisco Liernur, Joseph Rykwert ve Carlos Sambricio’dan olusan konusmacılar, mimarlık tarihi yazımının geçirdiği değisimden tarihçilerin sorumluluğuna, eleştirmenlerin ‘star mimarlık’ müessesesi oluşumunun etkilerine kadar birçok konuyu etraflıca tartıştılar. 

Eric Mumford, kronolojik ve biçimlerin gruplanmasına dayalı tarih yazımının özellikle modernite döneminde evrildiğine ve bu dönemde tarihçilerin de modernist mimarlar gibi davrandığına,  tıpkı tasarımcılar gibi konularına bir ‘mühendislik  rasyonelitesi’ ile yaklastığına dikkat çekti.    Tafuri’nin çok katmanlı ve çok boyutlu tarih okumalarının bu alana önemli etkisinin olduğunu belirten Mumford, bugün de tarih yazımının mimarlığı yaymak için önemine değinerek tarihçilerin  yeni söylemler üretmesi gerektiğini söyledi. 

Carlos Sambricio da modernite ile birlikte mimarların coğunun tarihi referansları reddettiği, bunlardan özellikle kaçındığı bir  döneme girildiğini ve böyle bir dönemde tarih yazımının güçleştiğini belirterek, ‘tarihin tarihini unutmamız ve bütün tarihi belki de yeniden yazmamız’ gerektiğini sözlerine ekledi.

Pierre Alain Croset, tarihçi ile tasarımcı ilişkisinin gerekliliğine dikkat cekti.  Son dönemlerde mimarlık tarihinin birçok boyutu birarada ele aldığını, mutlaka sosyal ve kentsel bağlamları araştırdığını ve bu bağlamda tasarımcı mimarların tarih ile ilişkilerinin çok katmanlı düşünmelerine yardımcı olacağını söyledi.  Tek bir yapı bile yapılıyon olsa, artık tasarımın kentsel baglamda düşünülmemesinin imkansız olduğunu, bu noktada mimarların yeni tarih söylemlerinden ögrenecekleri şeyleri gözardi etmemeleri gerektiğini belirtti. 

Diane Ghirardo ise ‘yıldız mimarlar’ın oluşmasında ve bazı yapıların yararlılık ya da performanslarına bakılmadan övülmesinde tarihçi ve eleştirmenlerin sorumluluğuna değinerek Calatrava ya da Gehry gibi birçok ünlü mimarin yapılarında görülen performans sorunları nedeni ile dava edildiğini hatırlattı.  Durumu, içerik olmadan ambalaji pazarlamaya benzeten Ghirardo, tarihçilerin hem estetik anlamda beğendikleri hem de bütçelerini aşmayan ve kullanıcılarına sorun yaratmayan örneklere de dikkat etmeleri gerektiğini savundu. 

Bunun üzerine mimarlığa ‘super-egolar’in hakim olduğunu belirten Joseph Rykwert de bir açmaza doğru gidildiğini ve bu durumda Louis Kahn’in ve mimarlığının hatırlanmasının önemli oldugunu ifade etti. 

Konuşmacıların, “utilitas” kavramının, günümüzde mimarlığın toplumsal boyutu olduğu görüşünde birleştmesinin ardından toplantı, toplumsal bir konuya değinmeyen ya da toplumsal bir sorunu çözmeyi denemeyen bir mimarlığın artık kabul edilemeyeceğinin vurgulanmasıyla sona erdi.