Seranit’in sponsorluğunda İstanbul Serbest Mimarlar
Derneği tarafından düzenlenen ve mimarlık tarihinin en önemli dönüm
noktalarını ele alan "Mimarlığın Kökenleri" konferans dizisi
“Çatalhöyük-Dünyanın İlk Kenti” konferansı yapı dünyasının
bilgi merkezi Yapı-Endüstri
Merkezi’nde bugün (05 Eylül 2011) gerçekleştirildi.
Etkinliğin açılış konuşmasında söz alan İstanbulSMD Başkanı Oğuz Öztuzcu, söz
konusu konferans dizisinin gerçekleşmesinde katkısı olan herkese teşekkürlerini
ileterek başladığı konuşmasında insanlık tarihi ile mimarlık tarihi arasındaki
derin ve güçlü ilişkiye dikkat çekti.
Öztuzcu’dan sonra söz alan Seranit firmasının Tasarımdan Sorumlu İcra Kurulu
Üyesi Dr. Ece Ceylan Baba ise Çatalhöyük hakkında kısa bilgiler vererek
başladığı açılış konuşmasında söz konusu etkinliğin gerçekleştirilmesinden hem
bir akademisyen olarak, hem de Seranit ailesinin bir üyesi olarak onur duyduğunu
ifade etti. Konuşmasının devamında Seranit firmasının tasarımı ve tasarımcıyı
destekleyen yaklaşımından bahseden Baba, Seranit’in ticari faaliyetlerini bilim
ve tasarım ile desteklediğini belirterek “Serra” adlı yeni markalarından söz
etti.
Yerleşik yaşama geçişin başladığı ilk kentlerden birisi olan Çatalhöyük'ün
mimari yapısı ve sosyal dokusuna dair detaylar kazı heyeti başkanı Prof. Ian
Hodder tarafından izleyiciler ile paylaşıldı. Öncelikle Çatalhöyük’ün konumunu
aktaran Hodder, mevcut yerleşimde çeşitli katmanların mevcut bulunduğunu ifade
etti. Çalışma alanlarını fotoğraflar aracılığıyla izleyicilerle paylaşan Hodder,
alana dair ilk çalışmanın 1960’ların başında James Mellaart tarafından
gerçekleştirildiğini aktardı.
Alanda gerçekleştirilen çalışmalar kapsamında son derece önemli ev
konsantrasyonları keşfettiklerini belirten Hodder, yapıların tipik mimari
detayları hakkında bilgiler verdi. Bu kapsamda Hodder, ana oda buna bağlı olarak
şekillenen yan odalar, fırın, depolanma kısımları, insanların atalarının
gömüldüğü kısım ve uyuma platformlarının konumlanış biçimlerini aktardı. Bu
bağlamda binaların pek çok farklı fonksiyonu bünyesinde barındırdığına dikkat
çeken Hodder, ayrıca Çatalhöyük’te yaşamış olan insanların toprak kayması gibi
sorunlarla karşılaşmış olduğu bulgusunu izleyicilerle paylaştı. Bunun için bina
duvarlarının çeşitli şekillerde desteklenmiş olduğunu ifade eden Hodder,
“Çatalhöyük’teki duvarlar birbirlerini destekler biçimde yapılmış” dedi.
En belirgin çalışma bulgularının binaların birbirine yaslanmış biçimde
yapılanması olduğunu aktaran Hodder, bu şekilde binaların birbirlerinden destek
aldığını vurguladı. Bunun bütün bir sosyal sistem ile yakından ilişkili olduğunu
da sözlerine ekleyerek, “Bu noktada mimari ve sosyal yapı arasındaki etkileşimi
görüyoruz” dedi.
Çatalhöyük’te bütün binaların radyal çizgilerle oluştuğunu söylemenin mümkün
olabileceğini ifade eden Hodder, “Bütün duvarlar tek bir çizgi ile çizilmiş
gibi. En eski evler ise en iç tarafta kalıyor, bununla ilgili belli kanıtlar
var” dedi.
Konuşması kapsamında Çatalhöyük’ün sosyal yapısına da değinen Hodder,
“ata”ların büyük bir öneme sahip olduğunu ve karmaşık bir sosyal düzenlemenin
mevcut bulunduğunu belirterek söz konusu düzenlemenin ata bağları üzerine
oturtulduğunu anlattı.
Bu bağlamda çatalhöyük’te toplumun sosyal gruplara bölündüğünü aktaran
Hodder, merkezi bir iktidarın ve bir mülk anlayışının bulunmadığını belirterek,
“Bütün evler son derece birbirine benziyor ve büyük evlerde bulunan semboller
ile küçük evlerde bulunan semboller aynı. Çatalhöyük’te son derece güçlü bir
eşitlik anlayışı mevcut” dedi.
Konferans soru cevap bölümün
ardından sona erdi.
Konferans videolarını izlemek için tıklayınız.