Ankara Ulucanlar Merkez Kapalı Cezaevi'nin geçen yıl temmuz ayında boşaltılmasının ardından, Mimarlar Odası Ankara Şubesi ile Ankara Barosu tarafından, arazinin değerlendirilmesini amaçlayan "Kent Düşleri I" adlı fikir yarışması düzenleniyor. Yarışma sonucunda alternatif öneriler ortaya çıkacak, ancak Ankara Ticaret Odası'nın (ATO) da iş hanı yapmak üzere başvuruda bulunduğu bu arazi hakkındaki son kararı, Adalet Bakanlığı verecek.
Ulucanlar'daki Ankara Merkez Kapalı Cezaevi, geniş arazisi ve bulunduğu konumdan dolayı taşıdığı rantsal değerle birlikte, içinde barındırdığı yapıların 1920'lere dayanan tarihi nedeniyle de önem taşıyor. 2004 yılında verilen bir kararla 81 yıllık Ulucanlar Cezaevi'nin Sincan'da bulunan F Tipi Cezaevi yanına taşınmasına karar verilmişti.
Cezaevinin işlevinin ortadan kalkmasıyla birçok yazar burada kültür merkezi oluşturulmasını teklif etti. ATO, bölgede yaygın olan iş kollarını geliştirmek amacıyla burada iş merkezi kurulmasını talep etti. Ulucanlar Cezaevi'ne ait binaların nasıl değerlendirileceğinin henüz belirlenmediği bu süreçte, TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi ve Ankara Barosu, "Kent Düşleri" kapsamında fikir yarışması düzenlemeye karar verdi. Cezaevini ve bulunduğu alanı kapsayan yarışma, düzenleyenler için, kent belleği oluşturulması ve demokrasi geleneğinin yaratılması açısından özel bir önem taşıyor.
Mimarlık öğrencileri başta olmak üzere ulusal çapta düzenlenen fikir yarışmasında kazanan öğrenciye 5 bin YTL para ödülü verilecek. Son başvuru tarihi 12 Mart olan yarışmanın ön kayıtları internet üzerinden alınacak. Yarışmada, her katılımcının önerdiği projenin felsefi altyapısını paylaşıp tartışabileceği bir ortam sağlanacak. Teknik verilerin yanı sıra cezaevinde kalan gazetecilerin, yazarların ve aydınların listesi de yarışmacılara verilecek bilgiler arasında olacak.
'Gençlere hatırlatmak istedik'
Mimarlar Odası Ankara Şube Sekreteri Yeşim Uysal, cezaevinin geçmişini anımsatarak, "Öğrencilere dönük olan bu projede çeşitli anılarla dolu olan böyle bir mekanın varlığından gençleri haberdar etmeyi hedefledik. Bina boşaltıldıktan sonra mevcut binanın yıkılması ve yerine hastane, iş hanı gibi tesisler yapılması gündeme geldi. Katılacak projeler, sadece mekanda bulunan kavak ağacını koruyup, geri kalan yapıların yıkılmasını öngören bir meydan planı olabileceği gibi binları da koruyan yaşam alanları oluşturacak projeler de gelebilir" dedi.
Ankara Barosu Başkan Yardımcısı Avukat Hasan Ürel de, mekanın kültürel bir değer olduğunu vurgulayarak, cezaevinin birçok değerli aydını ağırladığına dikkat çekti. Bu nedenle cezaevinin korunarak yeni bir kültür alanına dönüştürülmesi gerektiğini söyleyen Ürel, Adalet Bakanlığı'ndan alınan izinle bölgede ön keşif yaptıklarını belirtti.
2002 yılında söz konusu arazinin değerlendirilmesi için Adalet Bakanlığı'na başvurduklarını açıklayan ATO Başkanı Sinan Aygün ise, şunları kaydetti:
"Bölgede ağırlıklı olarak ayakkabı ve gıda sektörü gelişmiş durumda. Talebimiz doğrultusunda araziyi bize vermelerini ve kat karşılığında yarısını da onlara sunmak istedik. Böylece bölgede istihdam oluşacağı gibi, Adalet Bakanlığı da gelir sağlamış olur dedik. Ancak bize bugüne kadar bir yanıt gelmedi ve arazinin ne olacağı da belli değil. Önümüzdeki günlerde bakanla görüşüp bu arazinin ne olacağını netleştirmek istiyorum."
Yakın tarihin tanıklarından
Kemal Tahir, Yaşar Kemal, Metin Toker, Şinasi Nahit Berker gibi ünlü kalemlerin yaşamlarından izler taşıyan mekansal tanık niteliğindeki cezaevi, birçok roman, şiir ve filme de konu oldu. Yılmaz Güney, "Soba, Pencere Camı ve İki Ekmek İstiyoruz " adlı romanını 1977'de Ulucanlar Cezaevi'ndeyken yazdı. Feride Çiçekoğlu 'nun romanından uyarlanan ödüllü film "Uçurtmayı Vurmasınlar" da Ulucanlar'da geçen öykülerden biri olarak biliniyor. Deniz Gezmiş , Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın Ulucanlar Cezaevi'nin avlusunda asılmaları da birçok kitapta işlendi.