Kuzey Irak, 19. yüzyılda ABD'nin Batı
eyaletlerinde yaşanan 'altına hücum' dönemi kadar hareketli. Sokakta gördüğümüz
her yabancı bir tüccar, işadamı ya da yatırımcı. Herkes kar oranı üç haneli
rakamlarla ifade edilen bu bakir pazardan pay kapmak için mücadele ediyor.
Gece yarısı Erbil'i gezerken, vitriniyle ve içindeki
ürünleriyle şık bir giyim mağazasına rastlıyoruz. Mağazanın sahibi Hasan Duran.
Aslen Bingöllü ama uzun yıllar İstanbul'da yaşamış. 1.5 yıl önce Kuzey Irak'a
gelmiş. Tamamen Türk markaları sattıklarını belirten Duran, "En çok Türk markalı
giysiler tercih ediliyor. Buradaki insanlar Türkiye'nin kültürüne kendilerini
çok yakın hissediyorlar" diyor. Mersinli Peron Mağazaları'da; 2'si Erbil, biri
Duhok'da 3 mağaza açmış. Chasmira markasıyla yine Türkiye'de üretilen giysiler
satıyorlar.
Erbil'de öğle yemeğini yediğimiz İstanbul Restoran'ın Ortağı Mustafa Topal
ise Osmaniyeli. 4 ay önce gelen Topal, şu bilgileri veriyor: "Irak'dan gelenler
iş fırsatları olduğunu söyledi. Ben de Türkiye'deki restoranımı kapatıp buraya
geldim. İstanbul'u çoğu insan görmüş. Görmeyenler de çok merak ediyor. Bu
nedenle isim olarak İstanbul'u seçtim. Türk lezzetlerinin yanı sıra incik
haşlama, kuzu haşlama, sarma, beyti gibi buraya ait yemekler yapıyoruz."
Restoran işinin karlı olup olmadığını sorduğumuz Topal, et fiyatlarındaki
artıştan bahsediyor. Kuzey Irak'da da Türkiye'deki gibi kuzu eti fiyatları
fırlamış gidiyor. Kilogramı 5 bin 500 Irak dinarından 14 bin dinara kadar
çıkmış. Petrol gelirleri arttıkça, insanlar hayvancılığı bırakmış. İstanbul
Restoran'ın çalışanlarından çoğu Türkiye'den. Topal, müşterilerle iyi
anlaşmaları için Kürtçe, Arapça, Süryanice bilen garsonlarla çalışmayı tercih
ettiğini söylüyor.
İzmirli doktor
Savaş ve ambargonun yaralarını sarmaya çalışan Irak'da altyapı yatırımları
hızla ilerliyor. Ancak sağlık hizmetleri hala geri. Sağlık hizmetini devletin
hastanelerinin yanı sıra bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az özel hastane
veriyor. Bu açığı gören Türk hastaneleri ve doktorlar da Irak'a yönelmiş.
Erbil'deki Sema Hastanesi'nin ortağı Doktor Sami Selbes, 2006 başında sağlık
hizmeti vermek için geldiğini söylüyor. Hastaneyi Iraklı bir ortakla
kurduklarını kaydeden Selbes, "Sağlık hizmeti açığı büyük. Bir çok ameliyat
yapılamıyor. 750 dolara mal olacak bir ameliyat için 3 katını ödeyip İran'a
giden hastalar var. Bizim hastanemiz Irak'ın tek yabancı ortağı olan hastanesi.
25 yataklı, 4 ameliyathanesi var. Elimizden geldiğince boşluğu doldurmaya
çalışıyoruz. Şimdi de Kerkük'de Bengisu Hastanesi'ni kuracağız" diyor. Bengisu
Hastanesi'nin bir ortağı Sema Hastanesi. Diğer ortak ise çok tanıdık, İzmirli
Şifa Hastaneler Grubu. 30 yatağa, 4 ameliyathaneye sahip olacak hastane, 6 ay
içinde faaliyete geçecek. Her branş için Türkiye'den 6-5 doktor gelecek.
Yatırımın tutarı 4.5-5 milyon dolar arasında. Erbil'den İstanbul'a dönerken
havaalanında tanıdık bir simaya rastlıyoruz. Şifa Hastaneler Grubu'nun Yönetim
Kurulu Başkanlığı'ndan geçen yıl ayrılan Profesör Doktor Mahmut Akdoğan, sahibi
olduğu Şahika A.Ş. ile İzmir'de çok farklı projeler planlıyor. Akdoğan, Kuzey
Irak'da ise milyon dolarlık hastane, sağlık merkezleri projeleri geliştiriyor.
Akdoğan, "Projeler netleştikçe kamuoyuna açıklayacağız" diyor.
Okullar öncü
Kuzey Irak'da Türkiye'yi temsil eden en önemli kurumlardan biri Türk
okulları. Bölgede ilkokuldan üniversiteye kadar çeşitli seviyelerde eğitim veren
15 Türk okulu var. Bu okullarda 4 bin 500 öğrenci eğitim görüyor. Eğitimi ise
çoğunluğu Türkiye'den gelen 195 öğretmen veriyor. Erbil, Süleymaniye ve
Kerkük'den sonra Dohuk, Bağdat ve Musul'da da yeni okullar açılması planlanıyor.
Bu eğitim yılında 400 yeni öğrenci kontenjanı açan Türk okullarına toplam 7 bin
200 öğrenci başvurmuş. Talep o kadar yoğun ki araya valileri, yerel yöneticileri
de sokup 'torpil' isteyen çok. 9 yıldır Irak'da yaşayan Türk okullarının
yöneticisi Talip Büyük, "Okullarımızda her renkten ve kesimden çocuklar var.
Müslümanı da hristiyanı da çocuklarını bizim okullara göndermek istiyor.
Geçtiğimiz gün Irak Komünist Partisi'nin bölge sekreteri, çocuğunu bize
göndermek için Erbil Valisi'ni devreye soktu" diyor.
Türk okullarına güven duyulmasının ana sebebi verilen eğitimin kalitesi.
Çocuklar Kürtçe, Arapça, Türkçe ve İngilizce olmak üzere 4 dilde eğitim görüyor.
Temel dil İngilizce. O kadar iyi bir dil eğitimi veriliyor ki, bu okullardan
mezun Kürt gençlerinin aksansız Türkçe konuşmasını hayretle dinliyoruz. Güvenin
arkasındaki diğer önemli unsur da bölge insanıyla yakın ilişkiler kurulması.
Kuzey Irak'da savaşın devam ettiği dönemde, 1994 yılında kuruluyor Türk
okulları. Yaşanan savaşlara, patlayan bombalara rağmen eğitim bir gün olsun
aksamıyor. Büyük, "İki ülkenin ilişkilerinin yumuşamasında payımız çok.
Türkiye'den gazetecileri bölgeye getirdik. Buradaki gazetecileri de Türkiye'ye
götürdük. Önyargıların yıkılmasında rol oynadık" diye konuşuyor. Kuzey
Irak'daki okullar Türk okullarıyla sınırlı değil. Fransız, İngiliz, Amerikan
okulları da bölgede faaliyet gösteriyor. Bunlardan en önemlisi Süleymaniye
Amerikan Üniversitesi. Bazı okulların eğitimin yanı sıra misyonerlik
faaliyetleri de gösterdiği ileri sürülüyor. Her ülke, yeniden şekillenen bu
topraklarda eğitimi kullanarak etkili olmaya çalışıyor.
Petrol zengini
Kerkük, 1.5 milyona yakın nüfusu ile Kuzey Irak'ın en büyük kentlerinden
biri. Aynı zamanda bölgedeki petrol kuyuları, tüm dünyanın gözünü diktiği
muazzam bir zenginliği simgeliyor. Dünya petrol rezervlerinin yüzde 7'si
Kerkük'de. Yine dünyanın en kaliteli ve en ucuz maliyetle çıkartılan petrolü de
Kerkük petrolü. Ancak petrol, Kerkük'e mutluluk yerine gözyaşı getirmiş. Altta
yatan muazzam servete rağmen üstte tam bir sefalet var. Günlerce elektriğin
gelmediği oluyor. Kuzey Irak'ın tümünde sağlanan güvenlik ortamı, burada tam
olarak sağlanamamış. Kerkük'ü diken üstünde tutan şey, nüfusu oluşturan etnik
gruplar arasındaki petrol kavgası. Nüfusu Türkmenler, Araplar ve Kürtler
oluşturuyor. Hıristiyan azınlıklar, Keldani, Yezidi gibi dinsel topluluklar da
yaşıyor. En son Ağustos'da bomba yüklü kamyonun patlaması sonucu 350 kişi
yaşamını yitirmiş. Halk, organize bombalı saldırıların arkasında Amerika'nın
olduğuna inanıyor. Kerkük Ticaret ve Sanayi Odası Üyesi ve petrol mühendisi
Yalman Osman, petrolün Kerkük'e yarar getirmediğini aksine zarar verdiğini
savunuyor. Osman, "Kerkük'ün petrolleri Saddam Hüseyin döneminde adeta
sömürüldü. Çıkarılan petrolden sadece yüzde 5 pay kalıyordu bize. Ancak
Amerikalılar gelince bu sistem yerine kargaşaya bıraktı. Kerkük'ü cehenneme
çevirdiler. Bizi parçalamak için ayrı ayrı partiler kurdular. Türkmen, Arap,
Kürt ve Asuriler'i birbirine düşürdüler. Patlamalarda Amerikan'ın parmağı
olduğunu düşünüyoruz" diyor.
Süleymaniye ve Erbil tercihi
Türkmen olan Kerkük Ticaret ve Sanayi Odası'nın Başkanı Sabahattin Salihi de
Türk yatırımcılara sitem ediyor. Şehirlerinde tuğladan salçaya, yağdan
hastaneye, petro-kimyaya kadar çok çeşitli alanlarda yatırım imkanı olduğunu
belirten Salihi, "Benim özel hastanem var. Başka özel hastaneler de yapılabilir.
16 bin kişilik stadyumu bir Türk firması yapacak. Burada hastaneye, konuta,
otele, alışveriş merkezlerine, sanayi tesislerine ihtiyacımız var. Ne iş
isterseniz var. Ama Türk şirketleri Erbil ve Süleymaniye'yi tercih ediyor. Oysa
buralarda diğer şehirler kadar güvenli" diye konuşuyor.
Hava kararırken şehirden kaçtık
Güven verici sözlere rağmen, hava kararmaya başladığı andan itibaren
Kerkük'te herkesi bir tedirginlik sarıyor. 'Direnişçiler' sözleri kulaktan
kulağa yayılıyor. Kerkük'de güneşin batmasıyla güvenlik kontrolleri sıklaşırken,
halk evine kapanıyor. Kimliği belirsiz eli silahlı kişiler sokaklara hakim
olmaya başlıyor. Biz de seyahati ve kendimizi riske atmamak için gaza basıyoruz.
Hava kararırken arkamızda 'zenginliği başına bela olan' bir Kerkük bırakarak
hızla Erbil'e doğru yol alıyoruz. 15-20 kilometre gittikten sonra herkes rahat
bir nefes alıyor.