Torino’da düzenlenen 23.
UIA Dünya Mimarlık kongresinin ikinci gününde önemli oturumlardan biri
‘Mimarlık ve İletişim’
başlığı altında düzenlendi. Beatriz
Colomina moderatörlügünde yürütülen oturuma Benedetto
Camarena, Toni Muzi Falconi, C. Hernandez
Pezzi, Michael Sorkin ve Cino Zucchi
konuşmacı olarak
katıldı.
Aynı salondaki bir önceki oturumun tam vaktinde
bitmesine rağmen gecikmeyle başlayan toplantıda, bir de ‘power point’ krizi
yaşandı. (Katılımcıların dediği gibi kongreye genel anlamda ‘mükemmel bir
organizasyon bozukluğu’ hakim!) Hazırladıkları sunumlar teknik bir sorun
nedeniyle ekrana yansımakta gecikince, konuşmacılar kadar izleyicilerin de bir
çoğu sıkıldı. Bazı konuşmacılar ise kendilerince duruma bir çözüm getirmeye
çalıştılar. Örneğin Michael Sorkin “fuck the power point” diyerek, hazırladığı
tüm imajları teker teker betimlemeye başladı. Neyse ki beşinciye geldiğinde
sorun giderildi.
Toplantıda konuşmacılar, mimarlık mesleğinin toptan
bir dönüşümün içinde olduğuna değindiler. İletişim çağında her mimarın
başlı başına bir ‘medya aygıtı’ gibi davranabildiğine dikkat çekerken, 20.
yüzyılın anlatan ve ikna eden mimarının artık diyalog kuran mimara evrildiğini
söylediler. Falconi, mimarın artık diğerlerine ‘ileten’ değil, diğerleri ile
iletişen bir pozisyonda olduğunu özellikle vurguladı.
Geç başlayan ve teknik sorunlar nedeni ile aksayan oturumda, Sorkin’e gelene kadar iletişimin şematik anlatımlarının izleyicileri neredeyse uyuttuğunu belirtmek gerek. Sorkin, enerjisi ve üstüste patlattığı esprileriyle sadece salondaki izleyicileri uyandırmakla kalmadı, dışardan geçenleri de oturumun yapıldığı salona çekmeyi başardı. 20 dakikalık konuşma süresinde kendinden küçük bir manifesto istendiğini söyleyen Sorkin, artık söylenecek tek şeyin dünyanın çevre konusunda çuvalladığı ve tek kurtuluşun da çevreye duyarlı –daha daha duyarli- bir yaklaşım geliştirmek olduğunu vurguladı. Dünyada her şeyin ‘aşırı gelişmesi’ne (over-development) dikkat cekerken, kimsenin çok büyük evler, kocaman arabalar ve iri insanlara ihtiyacı olmadığını söyledi.
Sunumunda çevreye zarar verme konusunda kendi ülkesi ABD’nin büyük payı olduğuna da değindikten sonra öğrencileri ile birlikte geliştirdiği ‘ütopik’ kent tasarımlarından örnekler gösterdi. Sürdürülebilir bir kentleşme icin sınırları belli, insan vücudunu ölcek alan, kendine yeten, yerel olmayı beceren, karmaşık, eşitlikci, tekil (kendine özgü) ve yeşil (olmalı yoksa öleceğiz!) gibi ilkeler öne süren Sorkin, mimarların bazen geriye dönük düşünmeleri gerektiğini belirtti: Örnegin her şeyi bırakıp ulaşım nasıl olmalı diye düşünüldüğümde ‘daha hızlı’ demek yerine ‘daha sessiz’, ‘daha temiz’ desek?