Heyamola yayınlarının İstanbulum dizisi
bugün orda doğup büyümüş olanların bile tanımakta güçlük çektiği İstanbul'u
semtleriyle geçmişten geleceğe taşıyor. Diziye katkıda bulunan farklı karakter,
birikim ve meslekten yazarlar yaşamlarında iz bırakan semtleri arda arda
okurlarla paylaşıyorlar. Dünden bugüne iki meydanlı Aksaray’ı
da mimar Ş.Güray Canberk’in kaleminden öğreniyoruz.
Güray Canberk, dizinin 50 numaralı kitabı “Meydanları
Kaybolmuş Yorgun Bir Semt Aksaray”da mesleği mimarlığın donanımıyla tek
bir “Türk evi”nden avluya, sokağa, parka meydanlara derken bütün Aksaray’ın
planına ulaşıyor. Fotoğrafçı ve ressam yanıyla belgelemeye çalıştığı dünün
Aksaray’ı ve Aksaraylılığını şair yanıyla pekiştiriyor. Satır aralarından,
Aksaray özelinden ülkeye ve dünyaya yayılan ya da oralardan Aksaray’a bulaşan
kirliği, eklektiktiği, çarpıklığı da anlatıyor. Bunları yazmak güzellikleri
anlatmak kadar apaçık değil elbet, insanın dili de eli de varamıyor.
Canberk; “Ahşap evleri , meydanı, çeşmesi, çınarlarıyla eski mahalleleri yok
etmemeliydik. Kökten budanan tarih, sulayınca yeniden çıkmıyor. Teknik, kültüel
mirasın ve insanlığın hizmetindeydi, mutlaka farklı çözümler bulunabilirdi.”
derken hala sürmekte olan tarih budamasına engel olunması çağrısını da yapmış
oluyor.
Eskiyle temas etmiş olan kuşaklar genç kuşaklara geçmişin tadını
taşıyabilir, koruma yolunu ve sevdasını aşılayabilir. Gençlerin
kendiliklerinden geçmişin değer ve güzellikleri bilmesi mümkün değil. Bu açıdan
bakıldığında “Ayazpaşa”dan, “Moda”ya, “Göztepe”den , “Kuzguncuk”tan,
“Babıâli”den “Feneryolu”na uzanan 90’a ulaşmak üzere olan İstanbul dizisi çok
daha önem kazanıyor.