Taksim Yayalaştırma Projesi, bazı açıklamalarda bir 'meydan' düzenlemesi olarak da değerlendiriliyor; bu, ne kadar gerçekçi? Taksim Meydanı'nın yayalaştırılması için trafiğin yer altına alınması tek çözüm mü?
Proje bir yayalaştırma projesi adı altında ilan edilmiş olsa da, yayalaştırmadan önce bir araç trafiği çözümü getirmekte ve ilk olarak araç hareketliliğini rahatlatmak gayesi taşımaktadır. Bu nedenle yapılan dalış tünelleri, araç trafiğinin uzaklaştırılması gereken bir proje içerisinde araç trafiğini arttırmak gibi bir sonuç ortaya çıkaracaktır. Kent merkezinde bir kavşak çözümü şeklinde getirilen dalış tünelleri ile yayalaştırmadan çok, altta seyreden trafiğin rahatlatılması sağlanacak ve bu yönlü bir projelendirme alana daha fazla araç çekilmesi sonucunu beraberinde getirecektir. Bölge, bu projelerin gerçekleşmesi ile kent içi yoğun trafiğin geçiş noktalarından biri halini alacaktır. Doğaldır ki alt geçişler, getirdikleri yoğun araç taşıma kapasiteleri ile kent içi trafiğin kaçış noktaları haline gelecekler ve kent içi trafiğe hizmet vermeye başlayacaklardır. Taksim gibi bir alanda yayalaştırma yapalım ve kent merkezinden araç trafiğini uzaklaştıralım derken, yeni bir trafik potansiyeli yaratacağız. Bir de bu projelerin İstanbul ulaşımı içinde ya da onu bırakalım Beyoğlu çevresindeki ulaşım altyapısı içinde etüt çalışmaları yapıldı mı ve sonuçları test edildi mi? Bu sorulara da cevap bulmak zor.
Taksim Meydanı proje ile birlikte, her çıkışında bir tünel ve tünellere ait dalış noktalarında istinat duvarları bulunan; zaman içinde en önemli noktası haline gelen Taksim Gezisi’nde yapılacak Kışla ile yeni bir duvar örülen ve Harbiye bölgesi ile bağlantısı koparılan bir alan haline gelecek. Taksim gibi kentin tek meydanı olan bir mekanda araç trafiğini azaltmak yerine, trafiği bu alana yönelmesi için teşvik edecek alt geçişleri inşa etmek, bir sorunu çözmektense büyütmeye aday bir potansiyel. Bu nedenlerle yapılmak istenen projenin bir kentsel tasarım projesi ya da ulaşım projesi olmadığı ortada. Bugün bir meydan vasfı olmadığı için eleştirilen mekan, proje ile birlikte bu şansını tamamen kaybedecektir.
Bu proje, elbette Taksim Meydanı’na meydan vasfını kazandırmak için üretilebilecek tek çözüm değil. Belki de olabilecek en hatalı tercih. Ne yapılmalı sorusunun cevabı ise oldukça açık. Öncelikle yapılması gereken bu kadar çok kullanıcısı olan meydanı katılımcı bir model ile projelendirmek olmalı. Henüz rafa kaldırmak için çok genç olan 2009 onaylı Beyoğlu Koruma Amaçlı Nazım İmar Planları’nda olduğu gibi; metro çıkışı ve anıt arasında kalan yol ile otobüs duraklarının bulunduğu yolun kapatılması ve araçların ring yapmaya yöneltilmesi meydanı ortaya çıkaracak ve hafriyat yaratmadan çözüm olabilecek bir alternatif olarak elimizde beklemekte.
Bugün işlevsel olarak yoğun olan meydanda, işlev azaltmak ve İstiklal Caddesinden gelen yoğun yaya trafiğini Taksim Gezisi ile sonlandırmak, eğer amaç meydanı ortaya çıkartmak ise yerinde bir işlem olacaktır. İstiklal Caddesi yoğunluğunu kesintisiz Taksim Meydanı’nda toplayarak toplu taşıma hatlarına yönlendirmek, Taksim Meydanı için bir umut taşımamızı sağlarken; bu yönde öneriler getiren ve çok kısa süre önce hazırlanan bir planı 2 yıl içinde terk etmek oldukça düşündürücü.Taksim Kışlası'nın bu proje kapsamında yeniden yapılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Taksim Kışlası'nın 1940'lı yıllarda boş alan elde etmek üzere yıkılması ne kadar yanlış bir karar ise, yeniden yapılması da bir o kadar hatalı bir karar. Ortaya çıkan projeye göre, Taksim Gezisi kışla olarak yeniden inşa ediliyor. Fakat bu kez hangi fonksiyon ile hizmete gireceği avan projeye bırakıldığında henüz belirsiz. Belediye Meclisi tarafından onaylanan planda Taksim Kışlası’nın ne şekilde yeniden inşa edileceğine dair karar avan projesine bırakılsa da, yapılan açıklamalara göre kışla bir kültür merkezi olacak. Kültür merkezi fonksiyonu ile hizmet verecek bir yapıdansa; Taksim Gezisi’nin yeşil alan olarak bırakılması ya da Emek Sineması, Devlet Tiyatroları Taksim Sahnesi gibi Beyoğlu’nda yitirilen kültür merkezleri ve Atatürk Kültür Merkezi gibi yapıların bu tesis yerine yaşatılması daha anlamlı olmaz mıydı?
Şehircilik açısından, alanın bugün kent içinde üstlendiği rol ile geçmişi arasında kopan bağ nedeniyle anlamının değiştiği ve kentin önemli açık alanlarından biri haline geldiği ortada. Özellikle bugüne kadar meydan kimliğini kazanmak konusunda çok başarılı olamayan Taksim Meydanı’nın bu kimliği kazanmasında önemli bir potansiyel taşıyan alanın, yeni bir yapı ile işgali; Taksim Meydanı’nın meydan olma vasfını da tehdit edecektir. Çevresinde hali hazırda oldukça yoğun olan yapılaşma ile birlikte yeni gelecek yapı, meydan üzerinde baskıyı arttıracak ve meydan gelip geçilen bir alan olma dışında bir misyon üstlenme şansını, ne yazık ki bulamayacaktır.
Taksim Yayalaştırma Projesini, yakın çevresinde gerçekleştirilen / gerçekleştirilmesi planlanan diğer projelerle (Tarlabaşı, Emek vb.) birlikte değerlendirdiğiniz takdirde gelecek için sizce nasıl bir tablo oluşuyor?
Taksim Projesi, Beyoğlu'nda yapımı planlanan, özellikle İstiklal Caddesi üzerinde gerçekleşen ya da gerçekleştirilmesi planlanan projeler ile birlikte değerlendirildiğinde, Beyoğlu’nun büyük bir mutenalaşma süreci içinde olduğunu görüyoruz. Bugüne kadar tüm İstanbulluların mekanı olan kozmopolit, çok kimlikli ve çok sesli Taksim'in soylulaştırılması çabasını izliyoruz. Bu şekilde yapımı planlanan ya da geçekleştirilen projelere bakıldığında, mevcut yaşayanları yerlerinden edilerek bir dönüşüm yaşanırken; mekanların fonksiyonel olarak ta bir dönüşüm yaşadıkları ortada. Emek sineması yerine bir alışveriş merkezi yapılmak istenmesi, Devlet Tiyatroları Taksim Sahnesi ve Maksim Gazinosunun bir avm ve otel yapısına dönüştürülmesi de bu senaryonun parçaları. Bu nedenle çok kimlikli ve çok sesli Beyoğlu için parlak bir tablo ile karşı karşıya olduğumuzu söylemek oldukça güç; karşımızdaki tablo, büyük bir dönüşümü mekansal projelerin tetikleyiciliğinde ekonomik ve sosyal alanda da yaşayacağımızı gösteriyor.