Kim bilir kaç milyon “fazla”dan harcanarak yerel
seçimlerden “önce” Başbakanlı “tören”lerle Boğaz’dan geçirilen
“Metrobüs”, meğer İstanbul’a uygun değilmiş! Ambleminde bile
“7 tepe” bulunan bir kente, tutup “en yokuş çıkamayan”, en
pahalı otobüsleri; üstelik “denemeden” almışlar! 185 kişilik otobüse 300 kişi
binince de Beyoğlu’ndaki nostaljik tramvayın hızına bile ulaşamadığını, ancak
“seferler başlayınca” fark etmişler!
İlk kez 2007 sonbaharında Hollanda’dan alınan “Phileas”
marka otobüsler için “ilk değerlendirme” toplantısı da zaten “bir yıl sonra”
yapılmıştı! Ekim 2008’deki “Metrobüs sistemleri’ panelinde İETT Genel Müdürü
Mehmet Öztürk diyordu ki; “trafiğe çözüm için seçilmesinin
nedeni, yatırım maliyetlerinin düşük olmasıdır”...
Toplu taşım bir yana, turist gezdirmeye bile uygun olmadıkları ancak
“kullanılınca” anlaşılan metrobüslerin “test” sürüşleri de yeni yapılıyor.
Yakında bir seçim olmadığı için de “motorları değişebilir; sistem yeniden
düzenlenebilir” gibi sözde çözümler pervasızca dile getirilebiliyor...
Milliyet’in “garajda yattıkları”nı yazmasından bu yana herkes birbirine
soruyor: “Onca paralar boşa mı gitti?..”
CHP İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil, İçişleri Bakanı
Beşir Atalay’a soruyor: “Her biri için 2.4 milyon lira ödenen
50 metrobüs hangi teknik şartnameyle alındı; ihale nasıl yapıldı?” Bu ve benzer
sorulara gelecek yanıtlar “yuvarlak” olsa bile eminim Kemal Kılıçdaroğlu dosyaya
bir dalarsa, köşeli gerçekler ortaya çıkartabilir.
90’larda Sözen’in başlattığı “tercihli
yol”u başkan olunca kaldıran Erdoğan’ın; aynısının “gösterişli”sinden
başka bir şey olmayan metrobüs yolunu seçim öncesinde törenle tanıtırken
böylesine “işe yaramaz” otobüslere onca paranın verilmesini neden Topbaş’tan
sormadığı da belki o zaman anlaşılabilir...
‘Metro’pol planı yok!
Ancak benim asıl merak ettiğim, ne “boşuna” ödenen paralar, ne de böylesi bir
“akıl almaz” yatırımın kimin ya da kimlerin aklına geldiği... Hele Kadir
Topbaş’ın o aklı verenlere nasıl kandığını ise hiç mi hiç merak
etmiyorum; çünkü “doğruları gösteren” bilim insanlarımız yerine “Bu projeyle
ilah olursunuz” diyen sözde “uzman”(!)ları, pek sevdiğini başka örneklerle de
görüyor, yaşıyoruz... Örneğin kent içi karayolu tünellerinin “kesinlikle yanlış”
olduğunu hemen tüm ulaşım ve planlama “bilge”lerimiz açık açık toplantılarda
söylemiş; Topbaş ise “Siz onlara bakmayın, trafik çok rahatlayacak” diyen
“kafadarları”na uymuştu.
Nitekim Prof. Hüseyin Kaptan da İstanbul Metropoliten
Planlama Bürosu (İMP) Başkanlığı’ndan bu gibi aymazlıklar çoğalınca istifa
etmedi mi? Tüm üniversitelerden yüzlerce akademisyenin bir araya geldiği İMP,
yine Topbaş’ın “siyasi yandaşlar”ıyla ürettiği “rant projeleri”ni dayatması
yüzünden dağılmadı mı?
Metrobüs de büyük bir “metropoliten proje” olmasına rağmen, ne 1/100 bin, ne
50 bin ne de diğer metropoliten planlarda var... İstanbul ulaşım mastır planında
ise “adı” bile yok. Meğer sadece Topbaş ve “sırdaşları”nın kafasındaymış;
planlar umursanmadan uygulanmış!..
Bu nedenlerle ben asıl şunu merak ediyorum: “Başbakanlı törenler düzenlenerek
alınan oylar ne olacak; nasıl adlandırılacak?” Her şeyi bilen araştırma
şirketlerimiz şunu da bulabilirler mi: “İstanbul’daki AKP oylarında metrobüs
hayranlığının oranı nedir?”
Sakın buna da “demokrasi” demeyin!... Halkın “oy”unu alabilmek için her türlü
“oyun”un bu denli umarsızca “oynanabildiği” bir rejimin adına, dilbilimcilerimiz
artık bir isim bulmak zorundalar... Çünkü demokrasimiz sonunda metrobüse
benzemiş durumda; “adıyla özü farklı” ve üstelik
“kandırıyor”...