Metro için Cesur Biri Lazımdı, O da Bana Nasip Oldu
İzmir’in en sıcak günlerinden biri... Kimsenin içinden bir
şey yapmak gelmiyor. Dışarıya çıkmak ayrı bir dert... Büyükşehir Belediye Bakanı
Aziz Kocaoğlu ile buluşacağız... Mavişehir açıklarında botla
yerinde inceleme yapacak, sonra Sasalı Doğal Yaşam Parkı’nda röportajı devam
ettireceğiz. İnsanı adeta uyuşturan tüm sıcağa rağmen karşıdan görünen Başkan
Kocaoğlu’nun hızına yetişmek zor. Akşamüzeri başlayıp akşam saatlerinde biten
röportajda Başkan Kocaoğlu’nda birçok duyguyu birarada görmek mümkündü. Daha
kendine güvenen, daha rahat ve daha huzurlu bir başkan vardı. Anlattıklarından
da bu gücü İzmirlilerin kendisine olan desteğinden aldığı anlaşılıyordu. Sonuçta
sıcak bir İzmir akşamında, sıcak ve samimi bir Başkan Kocaoğlu sohbeti çıktı
ortaya...
Sizi en çok yıpratan konuların başında metro çalışmaları oldu... Ama
artık üzerinizdeki yük azaldı, şimdi ne düşünüyorsunuz?
Sonuna geldik. 30’unda saat 15.00’te Cumaovası’ndan binip Halkapınar’da
ineceğiz. İstersek Bornova istikametine, istersek Konak istikametine hareket
edeceğiz. Ve o günden itibaren yolcu taşımaya başlayacağız. Bir tek sıkıntısı
var, Almanya’dan bir tel gelecek. 50 kilometre, onun çekim işi var kuzeyde. O da
çekildiğinde deneme seferleriyle beraber, 29 Ekim tarihinde devlet protokolü
gelemez diye, 2 gün önce 2 gün sonra, açılışını yapacağız. Bu iş de böyle
bitecek hayırlısıyla.
Başka sıkıntı yaşanan durumlar oluyor mu?
Bu bir proje... Yıllardır üzerinde çalışılmış, yaya - araç üst geçitleri, alt
geçitleri gibi bir çok şey yapılmış... Geçitlerin ayaklarını yerleştirmekte
sıkıntı çekiyoruz, gayrimenkul ve plan konusunda. Bunların hepsi yapılıyor. Ama
şöyle bir de vatandaşın tren yolundan geçme, korkulukları kırma, geçit yapma
gibi şeyleri var. Buna da zaman zaman tepki gösteriyorlar. Tepki göstermek
demokratik bir hak ama bu Türkiye’nin en büyük üçüncü kenti için ulaşım projesi.
Asansörlü üst geçit yapılıncaya kadar, 500 metre öbür tarafa gitmek aynı zamanda
bir vatandaşlık görevi. Bu proje vatandaş için yapıldı. Tabii ben de
kullanacağım, eşim de kullanacak. 2 çocuğum da kullanacak. Ama esas vatandaş
için yapıldı, o sahip çıkacak.
‘Hatay Caddesi’ni baştan sona gezdim’
Hatay Caddesi’ndeki çalışmalar yüzünden orada yaşanan sıkıntılarla
ilgili ne düşünüyorsunuz? Nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Yaptığımız butün çalışmalarda, Hatay Caddesi’ndeki esnafa ve yaşayan
insanlara verdiğimiz sıkıntıyı hiçbir yerde vermedik. Ama ben Hatay Caddesi’ni
dolaşıyorum baştan sona kadar... İnsanlar o kadar sevecen, o kadar içten
ki...”Tamam sen de sıkılıyorsun, biz de sıkılıyoruz Aziz Ağabey, Başkan...Biz
biliyoruz ki sen canla başla bir an önce bitirmek için elinden geleni
yapıyorsun” diyorlar. Ve tam tersi bana moral veriyorlar. Gazi Bulvarı’ndaki
ilave için, “Büyük Kanal çalışmasında çile bitiyor” diye başlık atılıyor. Zaten
başlayalı 50 gün olmadı, 10 gün sonra da açıyoruz bir aksilik olmazsa. 60 günde
bitiriyoruz. Okullar açılmadan... Bu çile değil ki. Şansımıza müteahhit de iyi
çıktı. İşler de tıkır tıkr gidiyor. Bunun için de sizin aracılığınızla
vatandaştan biraz sabır bekliyoruz.
‘Ben de otoparka ücret ödüyorum’
Hiç metroya girdiğiniz için pişmanlık yaşadınız mı?
Yok yok. Metro projesine de iyi ki girmişiz. İlk defa Yüksel Çakmur zamanında
başladı. Sonra bir tarafı bitirildi, Özfatura zamanında esas yoğun çalışmalar
oldu. Sonra rahmetli Ahmet başkan zamanında açıldı. Ardından bu hat böyle kaldı.
Sonra biz geldik. Bu proje eskiden çizilmiş ama bizim gözü karartıp girdiğimiz
bir proje. İyi ki girmişiz. Cesur birisinin girmesi lazımdı, o da bize nasip
oldu. İşte yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. İnşallah önümüzdeki sene Nisan
ayından itibaren önce toplam 7 istasyonun 2 - 3’ünü açıp mükemmel bir ulaşım
şeridine kavuşacağız.
Şikayetleri sorsam...Biri köylere çok büyük yatırımlar
yapmanız...
Haklılar, haklılar ama eşit hizmet var. Köylere de hizmet götürmek lazım.
Şimdiye kadar gitmediyse, Alsancak’ta ben kaldırımları sürekli yenilesem ne
olacak? Ama o tarafların hepsini Alsancak, Karşıyaka, Bornova gibi yapıyorum.
Onların da hakkı değil mi? Ancak bu iş öyle bir şey ki biz bir gemiyi
götürüyoruz, bir holding yönetiyoruz. Mesela; ESHOT’la zarar ediyoruz, İzulaş’la
zarar ediyoruz, İzelman’la zarar ediyoruz, İzsu’dan para kazanıyoruz... Gelen
parayı doğru değerlendirmeye çalışıyoruz. Öncelik sıralamasını doğru
belirliyoruz vesaire...
Evet ama yaptığınız bazı zamlar da tepki çekiyor. Örneğin otopark
ücretlerine tepki var...
Belediye hizmet üretiyor ve seyyar otoparkların hiç birisinden para
kazanmıyor, zarar ediyor. “Yol kentin yolu, burda otopark işletiyorsun” diye
bize zaman zaman eleştiri geliyor. Doğru ben de hiç uğraşmak istemiyorum ama
rahmetli başkanın yaptığı en önemli işlerden bir tanesidir bu. Bunlar yapılıyor
insan rahata eriyor. Ondan sonra da o eski dönemler unutuluyor. Şarapçıya
gelirken verdiği para unutuluyor. Alsancak’ta her 100 metrede arabanızı bekleyen
insan var. Bunun da bir bedeli var, bunun da bedelini vereceğiz. Ben de
arabamı kullandığımda park ederken parasını veriyorum, biletimi koyuyorum
cebime.
Olumsuzluklara rağmen tarihi oranda oy aldık
İzmir’e siyaseten baktığınızda aslında CHP’li bir kent değil ama her
şeye rağmen siz sağlamlaştırdınız gibi görülüyor...
Kars CHP’nin kalesiydi, Tokat kalesiydi, Malatya kalesiydi. Ama İzmir
değildi. Olumsuzluklara rağmen tarihi oy aldık. Önümüzde referandum var... Yüzde
65 bile İzmir için başarı değildir. Yani yüzde 65’in üstünü konuşmamız
lazım.
İzmirlinin bu kadar desteğini alırken, bu güveni nasıl elde
ettiniz?
Hayatıma bakıyorum. 5 yaşında tarlada çalışmaya başladım. 27 yaşına kadar
çiftçilik, sonra devlet memurluğu... O arada da mastır yaptım. İzmir’e gelip
özel sektörde çalıştım. 17 sene sabah 07.00 gece 23.00, cumartesi pazar dahil,
esnaflık yaptım. Bir ara atölye işlettim. Fabrika kurdum. Siyasetle çok küçük
yaşta 1954’te tanıştım. Her kesimle, herkesle diyalog kurabiliyorum. Sermayem
yoktu, hem sattım hem tahsil ettim, hem taşıdım. Hamallığını yaptım sırtımda.
Yalan söyleyemem. Kızarırım, beceremiyorum. İnanmadığım şeyi söyleyemiyorum. Bir
de çeşitli olaylar bizim kişiliğimizi kamuoyuna tanıtma fırsatı verdi. Çelişki
yaşadık orada bir tavır aldık; “Bu enteresan bir çocuk” dendi. Partimizde bir
çelişki yaşandı, orada da bir tavır aldık. “Bu çocuk partisine de aynı tavrı
gösteriyor” dendi. Bunlar, bizim kişiliğimizi herkesin algılamasını sağladı.
Babam 89 yaşında. Atatürk’ün ilk yetiştirdiği nesil. Onların siyaset anlayışı
paraya, insana bakışı, yetişmemizde çok büyük rol oynadı. Bu da bir artı
getirdi.
Yani?
Yani tek kelimeyle şu millet sevdi. Bu ilişki siyasette en çok insanın
ihtiyaç duyduğu şey... Genel kabul görmesi... Yürüyüşünde, duruşunda, el
hareketinde, göz hareketinde kendinden bir şey görebilmesi. “Bu çocuk da bizim
gibi. Bizden farkı yok” diye düşünmesi.
‘Bardağı taşırmamaya çalışıyorum’
Siyasette kendinizi vefalı buluyor musunuz? Arkadaşlarınızı terk
etmiyorsunuz ne olursa olsun...
Bu mevkiiler, makamlar hepsi gelip geçici. By - pass yaparak, arkasından
dolaşarak; belki bir iki sefer insanları aldatarak başarılı olabilirsin ama; o
andan itibaren kendi yok olmanın bardağına su damlatırsın. Bardak taştığı zaman
da sen bitersin. Biz o bardağa su taşımamaya çalışıyoruz. İnşallah
taşırmayız.
Bir belediye başkanının başına gelmeyecek en olmadık şeyler sizin
başınıza geldi. Arsenikten başlayıp metro dahil ihalelere kadar... Bunların
üstesinden nasıl geldiniz?
Bu kadar dirençli olduğumu gerçekten ben de bilmiyordum. Hatta ilk yıllarda
bir gün Türkegül’e dedim ki; “Herkes vuruyor akşama kadar” ilk birkaç yıl. Bunu
geçmişte de anlatmıştım. Ortaokul 1’e matematik öğretmenim vardı. Güner Basa...
Bana cumartesi günleri evinde ücretsiz ders verirdi, idealist bir hocaydı. O ilk
evine gittiğimde, matematik defterimin ilk sayfasına bir yazı yazmış. “Yapamam
deme yapan senden üstün değildir. Güner Basa” diye... Her sıkıntılı anımda o
sayfa gözümün önünde. Her sıkıldığımda işler kilitleniyor, olumsuzlaşıyor, dar
boğaza giriyoruz, “Yaparsın” diyorum...
Yaşıyor mu Güner Basa?
Yaşıyor. Gümüldür’de yazlığı var.
O zaman o mutlu oluyordur bu lafı iyi ki size söylemiş
diye.