Yükseköğretim Kurulu’nun ( YÖK ), yükseköğretim sistemini yeni baştan düzenleyen yasa tasarısı taslağında, üniversite hocalarının meslek kuruluşlarıyla ilişkisi kesiliyor. Mevcut yasada, öğretim elemanları üniversitedeki ‘mesailerini aksatmamak şartıyla’ meslek kuruluşları ile dernek ve vakıfların yönetim kurullarında görev alabilirken taslak çalışmaya göre öğretim elemanları bir meslek kuruluşunda görev alırsa üniversiteden ‘aylıksız izinli’ sayılacak. Yani öğretim elemanlarının meslek kuruluşlarında görev alması fiili olarak ‘imkansız’ hale gelecek.
Tasarı ile ilgili yapı.com.tr’nin sorularını yanıtlayan İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe, “tasarının kabul edilebilir bir tarafı olmadığını” ifade ederken, Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Tayfun Kahraman, “amaçlananın odaları zayıflatmak olduğunun” altını çizdi. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Prof. Dr. Deniz İncedayı ise tasarının “demokrasi adına büyük bir kayıp olduğunu” vurguladı.
İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe
“Tasarının kabul edilebilir bir tarafı yok”
"Getirilmek istenen yasa taslağındaki maddeler tam tersi bugüne kadar yürüttüğümüz mesleki faaliyetlere, aynı zamanda üniversitenin gelişimine engel olan bir taslaktır. Dünyadaki bütün meslek odaları şunu söylüyor, “meslek odaları üniversitelerle ortak çalışmalar yapmalıdır”. Bütün dünyada bu böyle iken, YÖK düzeni tam tersine, meslek odaları ile üniversitelerin birlikteliğini koparmak istemektedir. Dolayısı YÖK, üniversitelerin özgürce yapmaları gereken çalışmaların meslek odalarına özgürce taşınmasını istemiyor".
“Bu yasakçı anlayış başka yasakları getirecek”
"Bu yasakçı anlayışın başka yasakları getireceğini düşünüyoruz. Bu başta mühendislik ve mimarlık alanının gelişimi ile ilgili bir problemdir. Dolayısıyla bu konu, ülkemizde kentlerimizin çağdaş ve sürdürülebilir bir anlayışla geliştirilmesinin, mesleki faaliyetlerin sağlıklı bir çerçevede yürütülmesinin, var olan inşai hareketlerin çağdaş bir anlayışla denetlenebilir olmasının önüne başka engellerin çıkarılması ile ilgilidir. Yoksa sadece akademik çevrelerden bir ya da birkaç kişinin meslek odalarının yönetim kurullarında yer alması ya da almaması ile ilgili bir konu değildir. Çünkü bizim ülkemizde inşaat faaliyetleri, kentlerimizin gelişmesi müteahhitlere, açıkçası “yıkan ve yapan insanlara” teslim edilmiş durumdadır. Mühendisler, mimarlar ve şehir planlamacıları süreçten dışlanmıştır. Dolayısı ile “yık- yap” anlayışı ile kentlerimiz yönetilmeye, yönlendirilmeye çalışılmıştır. Varolan YÖK düzeni de yasalarda değişiklik yaparak, yani üniversitenin meslek odalarında yer almasını istemeyen bir anlayışla, böylesi bir düzene hizmet eden bir anlayıştan başka bir şey değidir. Dolayısı ile YÖK’ün getirmek istediği bu yeni düzen de, böylesi olumsuzluklara başka olumsuzluklar ekleyecek bir düzendir ki, kabul edilebilir bir tarafı yoktur".
“Kraldan çok kralcı olmak”
"Farklı alanlarda iş yapan, farklı alanlardan dünyayı ve Türkiye’yi takip eden insanların yönetim kurullarında buluşmuş olması, ülkemiz açısından bir zenginlik olarak değerlendirilmelidir. Böylelikle mesleki açılardan önemli sorunlar irdelenebilmektedir. Yeni YÖK yasa tasarısını “kraldan çok kralcı olmakla” adlandırıyorum. 1980 yılındaki askeri yönetim, onların ürünü olan YÖK bile, akademisyenlerin meslek odalarının yönetimlerinde yer almasını önleyememişti. Ama ne yazık ki bugün ülkemizi demokratikleştirmeye çalıştığını iddia eden iktidarın, akademisyenlerin meslek odalarının yönetimlerinde yer almaması çerçevesinde yeni bir yasa hazırlamış olmasını ibretle karşılıyorum".
Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Tayfun Kahraman
“Amaç, odaları zayıflatmak”
"Bu tasarı odaların yetişmiş ve deneyimli yöneticiler ile çalışmasını tamamen engelleyecek bir tasarıdır. Özellikle meslek odaları bu anlamda akademik çalışmalarını yürüten, bilimsel ve teknik ilkeleri ön planda çıkartan ve bu anlamda çalışmalar yürüten, bu alana destek vermeye çalışan kuruluşlardır. Bu alanlardan öğretim görevlilerini çekmek, bu alanları tamamen boşa çıkartmak anlamına gelmektedir. Böyle bir süreci, böyle bir kanun değişikliğini odaları zayıflatmak ve odaların bu niteliğini ortadan kaldırmak için kurgulanmış oldukça siyasi bir karar olarak değerlendiriyorum. Bizim de yönetim kurulumuzda asil ve yedek olmak üzere 4 öğretim üyesi bulunuyor. Bu durum onların yönetim kurullarından ayrılmalarını gerektirecektir. Dolayısı ile bu kopuşlar oda olarak bizim de yaptığımız bilimsel çalışmaları oldukça etkileyecek".
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Prof. Dr. Deniz İncedayı
“Büyük sancılar getirir”
"Meslek odaları, sivil toplumun örgütleri olarak önemli bir işleve sahip. Örneğin odaların; hem meslek alanındaki gelişmeler, denetim, hem de geleceğe yönelik çalışmaların daha sağlıklı, katılımlı ve toplum yararına yürütülmesi açısından önemli bir işlevi var. Yapılan çalışmalar, imar kanunlarına yönelik düzenlemeler gibi birçok alanda, meslek odalarının akademisyen, uzman katkılarına çok ihtiyacı var. Bilimsel çalışma alanını böyle meslek örgütünün çalışmalarından kopartmak çok yanlış bir anlayış. Çünkü bu ilişki kopartılırsa, meslek odaları da çalışmalarını sağlıklı sürdüremez. Meslek alanının yürütülmesi ile bilimsel alanın onu desteklemesi birbirini besler. Bu birliktelik mesleğe çok değerli katkılar sağlıyor. Bu birlikteliğin kopartılması çok büyük sakıncalar da getirecektir. Ayrıca odaların, kamu kurumu niteliği dolayısı ile belli sorumlulukları var. Bu sorumlulukları yerine getirmede sorunlar yaşanacaktır".
“Demokrasi adına büyük kayıp”
"Alanlar arasındaki bu kopukluk; mesleki denetim alanında güçsüzlük yaratır, kamusal sorumluluklar anlamında kamu yararının savunulmasını zayıflatır. Bilimsel içeriğin yok olması bu alanlarda önemli boşluklar yaratacak. Demokrasi, adına, katılım, çevre, kültür politikaları adına önemli bir kayıp olur. Bu eksiklik ülkemizde demokrasi anlayışına pek uymuyor".