Meslek Odaları Van Depreminin Yıldönümünde Basın Açıklaması Yaptı
İnşaat Mühendisleri Odası, Jeoloji Mühendisleri Odası ve Makina Mühendisleri Odası Van depreminin birinci yıldönümü dolayısıyla basın açıklaması yaptılar.
İMO: İnsan hayatı ve kamu yararı korunması gereken temel değerdir
İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu ilk günden bu yana Van’da gerçekleştirdikleri çalışmalar ışığında; sadece yıkılan binaların birçoğunda seçilen taşıyıcı sistemlerin hem tasarım hem de imalat açısından depreme dayanıklı yapı tasarımı ilkelerine uymadığına, beton dayanımının elle ufalanabilecek düzeyde kalitesiz olduğuna, çadır yaşamının barındırdığı risklerin ölümlere neden olduğuna ve ağır yaşam koşullarıyla mücadele etmek durumunda kalan Van halkının kentten göç etme dışında çare bulamadığına tanıklık ettiğini vurguluyor.
Kamuoyunda ‘Kentsel Dönüşüm Yasası’ olarak bilinen yasa ile Van Depremi’nin popülizme malzeme edildiğini ifade eden İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu, ‘Kentsel Dönüşüm Uygulamaları’nın herhangi bir veri veya envanter çalışmasına dayanmaksızın 5 Ekim’de 33 ilde aynı anda 150 kamu binasının yıkımları ile başlatıldığını hatırlattı. Bu anlamda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Haziran ayında riskli alan ve riskli yapıların tespit çalışmalarının başlatılması için 81 il Valiliği ve Belediyeye bir genelge gönderdiğini vurgulayan Oda, basın açıklamasında; “Yapı denetimden muaf tutulan TOKİ’ye rezerv alanlarının belirlenmesi gibi önemli bir yetki daha vererek asıl amaçlananın ne olduğunu açıkça ortaya koymuş oldu. Ülkemizin tüm kentleri adeta, Van ili özelinde jeolojik etüt çalışmaları tamamlanmaksızın inşaatlara başlayan ve hatta birçok inşaatını tamamlayan TOKİ’nin insafına terk edildi” dedi.
Yönetimi deprem tehdidiyle kentsel dönüşüm projelerini meşrulaştırmaktan vazgeçmeye çağıran İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu, “Olası depremlerin yol açacağı yıkım önlenmek isteniyorsanız, kentsel planlama ve uygulama süreçleri başlatın, dönüşüm alanlarını, sosyolojik ve çevresel değişkenleri ve bu bölgelerde yaşayanların ihtiyaçları göz önüne alarak belirleyin, rant yaratacak uygulamalardan kaçının ve kamu yararı ilkesinden ayrılmayın. Mühendislik mesleğini itibarsızlaştıracak ve meslek örgütlerini güçsüzleştirecek uygulamalardan vazgeçin” dedi.
Konu Başlıkları Burada Görünecek
JMO: Doğa olaylarının afete dönüşmesi ‘kader’ değildir
Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu ise gerçekleştirdiği basın açıklamasında; 1999 Marmara depremlerinden sonra gündeme gelen 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkındaki Kanunun sorunlara çözüm olamadığı bir ortamda 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun sorunları çözmekten uzak olduğunu belirtti.
Söz konusu yasanın, özünde afet riski altındaki yerlerin güvenli bir yaşam alanına dönüşümünü değil, ranta dönüşümünü esas aldığını vurgulayan Jeoloji Mühendisleri Odası depreminin birinci yılında önerilerini bir defa daha paylaştı:
“Öncelikle Van ili ve çevresinde bölge halkının insanca yaşam koşullarının bir an önce sağlanması için çalışmalar tamamlanmalıdır.
Ve dili Jeolojiyle yazılmış olan doğa ancak Jeolojiyle çözümlenebilir gerçeği temel alınarak;
Depremleri engellemenin mümkün olmadığı, ancak afete dönüşmesini engellemenin mümkün olduğu bilinciyle, toplumsal ve yönetsel düzeyde tüm kaynakları zarar azaltma hedefine yönlendirecek, kişi ve kurumlar arasında eşgüdümü sağlayacak, üniversitelerin, kamu kurum ve kuruluşlarının, meslek örgütlerinin ve sivil tolum kuruluşlarının katılımı ile ‘Stratejik Afet Eylem Planı’ hazırlanmalıdır.
Deprem zararlarının azaltılması yönünde yapılması gereken pek çok çalışmaya temel oluşturan diri fay haritaları incelendiğinde, bir çok yerleşim biriminin fay hatları veya zonları üzerinde, yakınında veya etki alanında yer aldığı görülerek; öncelikle diri fayların üzerinde yer alan yerleşim bölgelerinde üretebilecekleri deprem büyüklükleri de baz alınarak yapı yapılması engellenmeli, riskli alanlar kamuoyuyla da paylaşılarak terk edilmelidir. Bu amaçla en kısa sürede TBMM den bir ‘Fay Yasası’ çıkarılmalıdır.
MTA tarafından ülkemiz karasal alanları için düzenlenen Diri Fay haritaları, deniz alanlarının tamamını kapsayacak şekilde, kısa süre içinde genişletilmelidir.
Gerek MTA tarafından yenilenen diri fay haritası gerekse de mevcut sismik veri ve kayıtlar ile jeoloji, yapısal jeoloji, tektonik, jeomorfoloji ve paleosismoloji çalışmaları sonucunda elde edilen verilere dayalı olarak farklı ölçeklerde ‘Sismotektonik Haritalar’ hazırlanmalıdır.
Ülkemizin mevcut tektonik yapısı, yeni hazırlanan ‘diri fay haritası’ ile hazırlanacak sismotektonik haritalar baz alınarak ‘Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası’ yenilenmelidir.
Her türden jeolojik risk ve tehlike haritaları (heyelan, kaya düşmesi) en kısa sürede tamamlanmalıdır. Mevzuatımızda tehlike haritalarının hazırlanması işi sadece imar planlama sürecinin bir ihtiyacı olarak görülmemeli; enerji, sanayi, ulaşım gibi tüm sektörler için karar süreçlerine girdi sağlayan bir veri olarak ele alınmalıdır.
Başta deprem olmak üzere tüm afet risklerine karşı güvenli kentsel çevreler oluşturulmasında ve yönetiminde Ülkemizde hala önemli ve büyük yasal boşluklar bulunmaktadır. Jeolojik verilerin imar sistemine entegrasyonunda; yer seçimi, yapılaşma, imar yetki ve denetim gücünün etkin kılınması, mevcut yapılaşmış alanların iyileştirilmesi ve güvenlik düzeylerinin yükseltilmesi gibi konularda mevzuat geliştirilmesinde ve mevzuatın uygulama ve yaptırım gücü kazanmasında yetersizlikler bulunmaktadır. Ülkemizin hala birbirine entegre olmuş afet, imar ve yapı mevzuatına sahip olmaması üstelik afet olgusuna içeriğinde yer vermemiş bir imar yasasının büyük bir zafiyet olduğu görülerek, 3194 Sayılı İmar Kanunu, 7269 Sayılı Afetler Kanunu ve 4709 sayılı Yapı Denetimi Kanunu tüm tarafların görüşü alınarak değiştirilmelidir.
Kamu ve toplum yararı açısından bütün bu yasal sistemlere jeoloji mühendisleri acilen dahil edilmelidir.
Her tür ve ölçekteki planlama öncesi İmar Planına Esas Jeolojik-Jeoteknik Etütlerin yaptırılması ve ülkemizin afet yönetim sisteminin önceliği olması gereken zarar azaltma stratejisinin en önemli bileşeni olan Afet Duyarlı Planlama yapılmalıdır. Planlama ve uygulama süreçlerini yönlendirmek için başta Belediyeler olmak üzere Yerel Yönetimlerde Jeolojik Jeoteknik Etütler (Zemin Etütleri) birimleri kurulmalıdır. Yapılan çalışmaların zemin parametrelerine uygunluğu istihdamı sağlanacak jeoloji mühendisleri eliyle yürütülmelidir.
Son yıllarda devlet müteahhitliği ve rant proje ihaleleri yapan bir kuruluş haline getirilen TOKİ yeniden yapılandırılmalı, yoksullar için sosyal konutlar üreten bir yapıya dönüştürülmelidir.
Bugün ulusal afet yönetim sistemimiz ne yazık ki hala ‘gündelik ve kısa vadeli işlerle meşgul olmakta’, süreçte yer alan kurumlar gerekli eşğüdüm ortamından uzakta birbiri ile bütünleşmeyen hedefler ve projeler peşinde koşmaktadır. Uzun dönemli kararlar alacak çalışmalarda eşğüdümü sağlayacak kurumsal bir yapılanmanın ihtiyacı sürmektedir. Bu bağlamda, 5902 sayılı yasa ile kurulan Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığında (AFAD) gerekli reorganizasyon gerçekleştirilerek yeniden yapılandırılmalıdır.
Halkın barınma ve mülkiyet haklarını elinden alan rant`a dönük Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ve Uygulama Yönetmeliği toplum yararı gözetilerek yeniden ele alınmalıdır. Bu kanun yerine, insan merkezli toplumsal politikaların hayata geçirilmesini esas alan, üniversiteler, meslek odaları, yerel yönetimler ve halkın katılımı ile; rant odaklı değil, sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşam hakkını sağlayabilecek yasal düzenlemeler hayata geçirilmelidir. Kentsel dönüşümün daha sağlıklı işletilebilmesi için halkın katılımını sağlayacak, ekonomik, sosyal, kültürel ve teknik boyutlarıyla bütünlüklü dönüşüm projeleri üretilmelidir”.
MMO: Van Depreminin yaraları sarılmayı bekliyor!
TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ekber Çakar, 4708 Sayılı ‘Yapı Denetim Yasası’ ve yönetmeliklerinin, denetimsiz yapılaşmayı teşvik eden, kamusal denetim alanını ticarileştirerek özelleştiren, katılımcılığı reddeden, meslek odalarının önerilerine kapalı bir anlayışla hazırlandığına dikkat çekti. Bu anlamda ‘yapı denetimi’nin anahtarını ‘mesleki denetim’ olarak tanımlayan Çakar, mesleki denetimin olmazsa olmaz koşulunun TMMOB’a bağlı Odaların görev ve yetki alanında bulunan ‘Uzmanlık ve Belgelendirme’ olduğunu ifade etti.
6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile sorunların daha da arttığını beliren Çakar, yasa ile Bakanlar Kurulu, ilgili Bakanlık ve TOKİ’nin, deprem riski gerekçesiyle ülke topraklarını hiçbir kayıt ve koşula bağlı olmaksızın rant temelli imar hareketlerine açabileceğini söyledi.
Van depreminin birinci yıldönümünde, yetkilileri bir kez daha uyarmak istediklerini dile getiren Çakar, yazılı basın açıklamasında “Yapı Denetim Yasası, İmar Yasası, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Yasa ve ilgili diğer yasa ve yönetmelikler, TMMOB ve bağlı Odalarının önerileri doğrultusunda rant ve kâr kaygısı gütmeyen bir içerikle ve ilgili bütün tarafların katılımıyla yeniden düzenlenmelidir. Aksi takdirde ülkemizin ağır deprem gerçekleri daha büyük toplumsal yaralar açarak sürecektir” ifadesine yer verdi.