Eğer her şey yolunda giderse bu yıl içinde hükümet nükleer santral yapımını
muhtemelen Ruslara havale edecek ve Türkiye’nin ilk nükleer santralı için
Mersin’de kazma yere vurulacak.
Mersinliler arka bahçelerinde nükleer santral yapılmasını istemiyor. Sualim
şu: Bu konuda Mersin milletvekilleri kimin yanında olacak? Hükümetin mi,
Mersinlilerin mi? Mersin’in Meclis’te 12 vekili var. Sandalyeler MHP, CHP ve AKP
arasında eşit olarak bölünmüş. MHP ve CHP, iyi veya kötü olmasından bağımsız,
AKP’nin yaptığı her işe karşı çıktıkları için muhakkak nükleer santrala da karşı
çıkacaklardır. AKP milletvekilleri Ali Er, Ömer İnan, Kürşad Tüzmen ve Mehmet
Zafer Üskül ne yapacak? Mersinlilerle beraber buldozerlerin önüne yatacaklar mı
yoksa Ankara’da oturup olup biteni görmezden mi gelecekler?
Muhtemelen ikincisi olacak. Türkiye’de milletvekilleri tutumlarını belirlemek
için halka değil, parti liderine bakarlar. Çünkü sandalyelerini seçmene sadece
dolaylı olarak borçludurlar. Esas borçlu oldukları, kendilerini aday listesine
koyan (veya listeden atmayan) parti başkanıdır.
Halktan kopuklar
Milletvekilinin seçim bölgesinde ne kadar sevilip nefret edildiği ikincil bir
unsurdur. Parti başkanı isterse en sevilen kişiyi şutlar, yerine bir odunu
koyar. Bu nedenle milletvekilleri halktan kopuktur. Demokrasi de halk
demokrasisi değil, lider demokrasisidir. Ve bu aşağıya doğru gider. İl
başkanları da, kongre delegeleri de genel merkezin emrindedir.
Halk kendi istediğini ne il başkanı yapabilir ne de delege. Yapsa bile bunlar
genel merkez tarafından veto edilebilir. Seçmenin buna karşı, tespihini bir defa
daha elden geçirip, Yaradan’ından sabır dilemek dışında, yapabileceği pek bir
şey yoktur. Bu olgunun sonucu partilerin fosilleşmesi, parti yöneticilerinin en
bela despot kadar, kene gibi sandalyelerine yapışmalarıdır.
İşte seçim kaybetme rekortmeni Baykal. İşte onu yakından izleyen Bahçeli. Bu
ikisini siyasetten oy ayırmaz, ecel ayırır sadece. İşte “demokrat” Erdoğan.
Bunların gerçekten ne olduklarını öğrenmek istiyorsanız onları ayıran değil,
birleştiren şeylere bakın. Bu üçlü her şeyi değiştirir ama siyasi partiler
kanununu değiştirmez. Milletvekili dokunulmazlığını sağlayan anayasa maddesini
de. Çünkü bunlar onların sigortasıdır. Bu yasa yürürlükte oldukça pozisyonları
güvencededir, partileri üzerinde yetkileri tamdır.
Bu açıdan Türkiye 1923’ten bu yana ne idiyse odur. Bu nedenle “Mersin
milletvekilleri nükleer santrala karşı mı?” saçma bir sual
idi.