Mazgallar Çağdan Habersiz

İzmirlileri 'bezdiren', kent yöneticilerini 'özeleştiri' yapmaya iten mazgallar için kentin üniversitelerinden görüş alınmadığı anlaşılıyor. Ulaştırma mühendisleri, üzeri saclarla örtülen kanaletlerin 'geçici' çözümler olduğunu vurgulayarak, İzmir'in altyapısının yeni baştan oluşturulması gerektiğini, belediyenin 'acil' çözüme yöneldiğini ileri sürüyor. Ancak 'maliyet' ve 'yeni çileler' düşündürüyor.

Türkiye'nin üçüncü büyük kenti, kimilerinin "Ülkenin Batı'ya ve çağdaşlığa açılan kapısı" , kimilerininse sırf bu nedenle "gâvur" diye tanımladığı İzmir, son dönemde, öyle bir sorunla uğraşıyor ki, ne kentin vizyonuna yakışıyor, ne de tarihsel mirasına...

Atomu bile on yıllar önce parçalayan insanoğlunun bir "ışınlanmadığı" kaldı. Ama İzmir'in, dolayısıyla İzmirlilerin yaşadığı sorun, ne atomun parçalanmasını gerektiriyor, ne de Amerika'nın yeniden keşfini!.. Kent, yalnızca önüne konulan "mazgal" engelinden kurtulmak istiyor. 21. yüzyıla, özellikle mühendislik gözlüğünden bakınca, ister istemez bu alandaki gelişmeler, göğü yaran gökdelenler akla geliyor. Bir de tonlarca ağırlıkta yük taşıyan kamyonlara, tırlara "bana mısın" demeyen yollar, viyadükler...

Ancak İzmir'in o yolları, şimdi mazgallarla donatılmış durumda. Araç kullanan ayrı, belediye otobüsü de dahil araçlarda bulunan yolcu ayrı dert yanıyor "giyotin" gibi karşılarına çıkan mazgallardan. Gariptir, o viyadüklerin üzerinden tonlarca ağırlıkta yük taşıyan araçlar vızır vızır geçerken, mazgalların üzerindeki "ağırlık" sorun oluyor, açılan kanallar uygun biçimde kapatılamıyor. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu da, bu konuda özeleştiri yaparak, çözüm bulmakta zorlandıklarını duyuruyor.

Kent yönetiminin özeleştiri yaptığı konuya, akademisyenler de temkinli yaklaşıyor. Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Ulaştırma Anabilim Dalı Başkanlığı'nı yürüten Prof. Dr. Kambiz Ramyar, "Mühendislikte çözülemeyecek sorun yok gibidir. Yeter ki, konuyla ilgili uzmanınız ve yeterli finans gücünüz olsun" diyor. Ramyar, bunları söylerken, çözüm aradığını ilan eden belediyeden hiçbir yetkilinin kendileriyle iletişime geçmediğini de vurguluyor.

Dokuz Eylül Üniversitesi Ulaştırma Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Serhan Tanyel, doğal su akışını bozan kentleşme nedeniyle yapılmak durumunda kalınan kanaletleri "Amacı doğru, ama yapılışları sorunlu" diye değerlendiriyor. Tanyel, konuyla ilgili olarak hidrolik, ulaştırma, geoteknik gibi anabilim dalları ve belediye ile karayolları yetkililerinin bir araya gelmesi gerektiğini söylüyor, "beyin fırtınası" öneriyor.

DEÜ Hidrolik Anabilim Dalı Başkanı Şükrü Güney , tahliye amacıyla oluşturulan yağmur suyu kanallarına bilinçsizce katı maddeler atılmasını gündeme getiriyor. Yrd. Doç. Dr. Okan Fıstıkoğlu , kanaletleri, üzerindeki sac levhalarla birlikte "ucube" olarak tanımlarken, şunları söylüyor:

"Bunlar, konunun literatüründe olmayan çözümler. Çağdaş çözümler değil. Belediye, aslında bu sistemin gerçek bir çözüm olmadığının farkında. Ama, şu aşamada yapılabilecek çok da bir şey yok. Kapsamlı bir altyapı çalışmasının İzmir için yeniden yapılmasına ihtiyaç var. Belki bütün kanalların üzeri açık bırakılmayabilirdi. Yolların ortasından geçen sistemlerin, bilime dayalı projelerle yeniden elden geçirilmesi gerekir. Sonuçta, bu geçici çözümün yavaş yavaş kalıcı çözüme dönüşmesi zorunlu."