Merkez - Yerel Arasında Kafası Karışık Kent





Korhan Gümüş, bir Yapı-Endüstri Merkezi (YEM) yayını olan ve üç ayda bir yayınlanan 'Yapı Dünyası'nın İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkentliği sürecini ele aldığı sekinci sayısında yer alan söyleşide, "20. yüzyılda kent yönetimi dendiğinde konuya kentin genellikle fiziksel gereksinimlerini karşılamak olarak teknik açıdan bakıldı; belediyeler de şehirlerin imar planlarından sorumlu kurumlar olarak şekillendi" tespitini yapıyor ve şöyle devam ediyor:

"O yüzden yalnızca fiziksel mekanın dönüşümü üzerinden geliştirilen, yalnızca turizm açısından, yalnızca ulaşım açısından bakışla yapılan imar planları geçerliliğini yitirdi. Bunların içine sıkışan kurumlar da nesnelleştirici, hakikat üretemeyen, kenti yönetmeyi başaramayan, vizyonu olmayan, stratejik düşünce geliştiremeyen kurumlar haline geldi. Teknik işlevler, kentsel hareketliliğin bir gölge fenomenine dönüştü. Yani hareketliliğe yanıt vermeye ve ulaşım, su gibi gereksinimleri karşılamaya çalışan, kısaca stratejik özelliklerini kaybeden bir kamu modeline dönüştü. Bugün belediyelerde sürdürülmeye çalışılan da hala bu model".

2009 yerel seçimleri bir eşik olabilecek mi?

Korhan Gümüş'ün sözleri aslında bir ironiye de işaret ediyor. Bugün hala belediyelerde sürdürülmeye çalışılan bu 'teknik işlev belediyeciliği', kendine görev olarak atfedilen 'teknik' hiçbir şeyin altından kalkamadı. Hala bütüncül bir planlama anlayışının ortaya konamaması bir yana, örneğin 'dünya kenti' İstanbul yıllardır nazım imar planı olamayan bir kent. Olan plan kararları da nokta bazlı imar revizyonları ile sıkça deliniyor. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Müsteşarı Sabri Erbakan 'ın açıklamasına göre kentlerdeki yapı stoğunun çok önemli bir yüzdesi kaçak; yeni binalar bile standartlara uygun inşa edilmemişler. Neredeyse bütün kentlerimiz susuzlukla boğuşuyor; neredeyse bütün kentlerimizde ulaşım çok önemli bir sıkıntı kaynağı. Bu bezdirici 'teknik' sorunları sonsuz sayıda uzatmak mümkün gibi görünüyor.

Ne yazık ki öznesi 'yerel' olması gereken 2009 seçimleri, bu bezginliği dağıtmaya dönük hiçbir ipucu vermiyor. Her ne kadar çeşitli platformlarda 'yeni bir yerel yönetim modeli' tartışmaya yönelik girişimler olduysa da, baskın merkezi gündem karşısında sesleri çok cılız kaldı. Kentlerimiz yine 'büyük düşünen', 'sevgi için bu işe soyunan', hizmeti bir 'ibadet' olarak gören ellere teslim olacak.  

2009 seçimleri ile siyasete soyunan ya da önceki yerel seçimlerde siyaset arenasını deneyimlemiş 'sektörden' bazı isimlerle beklentilerini konuştuk.