Melih Gökçek Olayı



Başbakan Erdoğan Ankara Belediye Başkanlığı için adayını en sonunda açıkladı: Melih Gökçek. Acaba, Başbakan gerçekten kararını son anda mı verdi? Yoksa Gökçek’e baştan karar vermişti de onu azap içinde bekleterek hizaya getirmeyi mi düşündü? Her ne olursa olsun, Erdoğan’ın Gökçek’i istiskal edercesine işi sürüncemede bırakması çoğu kimsede “Başbakan bile Melih Gökçek’i tam olarak içine sindiremiyor ki, bu kadar tereddüt içinde” düşüncesinin yeşermesine neden olmaz mı? Kimileri böyle düşünseler bile, acaba AKP’nin genel başkanı, baştan beri Melih Gökçek’e mahkûm muydu?

Gökçek’in son ana kadar kendi adaylığını açıklamaması, partisine duyduğu saygıdan mı kaynaklanıyordu? Yoksa Melih Bey AKP’den aday olamaması halinde başka partiye gidiş yolunu açık tutan, şantaj kokan bir manevra içinde miydi? Bu görüşü ileri sürenlere karşı Gökçek’in, “Tayyip Erdoğan başında olduğu sürece AKP’deyim, o giderse konumumu yeniden gözden geçiririm” açıklamasını birden çok kez yaptığını anımsatanlar var. AKP Gökçek’i aday göstermeyi düşünüyor idiyse, kendi yaptırdığı ve Melih Bey’in düşüşte olduğunu gösteren bir kamuoyu yoklamasını neden basına sızdırdı?

***

Melih Gökçek üç dönem üst üste Ankara’nın başında olduğu ve bir sürü şaibeli işe imza attığı için mi yıprandı? Yoksa Kemal Kılıçdaroğlu’yla çıktığı televizyon programındaki niteliğini ifadeye sıfat bulamayacağım, daha doğrusu bulup da yazamayacağım davranışı dolayısıyla mı?Gerçekten o programda, hakkındaki suçlamalara cevap veremeyip karşısındakileri konuşturmayarak, yalnız Ankaralılara değil, programı izleyen herkese hakaret eden Melih Gökçek’in o olaydan sonra aday gösterilmesi üstlenilemeyecek bir risk değil miydi?

Demek ki, AKP Genel Başkanı Erdoğan, Gökçek’i üstlenilmeyecek kadar büyük bir risk olarak görmüyor. Tayyip Bey’in bu konuda yanılıp yanılmadığını da sandık gösterecek.

Ama olaya başka bir açıdan baktığımızda şunu da söylememiz mümkündür. Kemal Kılıçdaroğlu’nun keskin darbesinden sonra Tayyip Bey, Gökçek’i feda etmiş olsaydı, CHP’nin araştırmacı - belgeci İstanbul milletvekilinin dilediğinde AKP’nin içini hallaç pamuğu gibi atma yetisinin olduğunu itiraf etmiş ve araştırmacı niteliğiyle olduğu kadar, sakin, olgun tutumuyla da kamuoyunun büyük desteğini sağlayan, Kemal Bey’in yalnız kişileri değil, bütün bir iktidar partisini tarumar ettiğini kabullenmek durumunda kalmış olacaktı.

***

Şimdilik görünen o ki, Murat Karayalçın, karşısında Melih Gökçek’i aday olarak görmekten son derecede memnundur. Karayalçın’ın bu memnuniyeti bir sandık zaferine dönüşebilir mi? Onu görmek için seçimi beklemek zorundayız. Ama kabul etmemiz gerekir ki, Melih Gökçek olayı, artık Ankara Belediye Başkanlığı’nın sınırlarını da aşmış, bir prototip ile Ankara’da oturanların (Ankaralıların demiyorum, çünkü tıpkı İstanbul’da da olduğu gibi, Ankara’da oturanların da çoğunluğu Ankaralı değil, henüz kent bilincine de ulaşamamış göçebelerdir) demokrasi bilinci ve özsaygısı arasındaki bir sorun haline gelmiş bulunmaktadır.

Acaba Ankara’da oturanlar, adı bu kadar şaibeli işe bulaşmış, hakkındaki suçlamalar devletin raporlarıyla sabit olmuş, bütün bir ülkenin karşısına çıkıp, kimseyi konuşturmayarak kamu vicdanıyla alay etmeyi marifet saymış bir kişiyi yeniden seçecek ve ona bir dönem daha katlanmaya razı olacak mıdır?

Doğrusu, ben mart seçimlerinde, bütün bu nedenlerden dolayı, en çok Ankara’yı merak ediyorum. Tabii bu arada, yeni seçmen kütüğü rezaletini ve bu kütüklerden sağlıklı bir irade çıkamayabileceği gerçeğini de göz ardı etmiyorum.