Markalı Gayrimenkule olan Talep Krizin Bittiğini Müjdeliyor



Son günlerde krizden çıkışın işaretlerini gayrimenkul sektörü veriyor. Siyasette yaşanan olumsuzluklara karşın moraller düzgün. Prestij sahibi markalar faizlerin düşmesiyle ertelenen talebi yeniden canlandırdılar.

Tarihini hatırlamıyorum, gayrimenkul piyasasının yıldızlarından Soyak Grubu'yla ilgili bir haber kupürünü kesip saklamışım. Krizle mutsuzluk girdabına düşen dostlarıma hep bu haberi gösteriyorum. Şirket, "Soyak" markasının gücü ve tüketiciye sağladığı güvenle İzmir'de 15 günde 70 daire birden satmış. Şimdi rakam 1000'li değerlere ulaşmak üzereymiş. Soyak'ın "Siesta Projesi"nde verdiği mesaj "Ayda 492 TL taksitle ev almak çok kolay" başlığını taşıyor. İzmirlileri bilirim; konu gayrimenkul olunca hesabını iyi yapar. Rakamın cazibesinden çok, işin getirisi ön plana geçmiş. Bu projeden ev almak iki yıl sonra parayı katlayabilir. Denenmiş markalara yatırım yapmanın sırrı da işte bu.
 
Markalı gayrimenkuller dönemi

Son üç çeyrekte mevduat faizi cazibesini yitirince elinde parası olan düşünmeye başladı. Malum, borsa şu sıralar siyaset açmazıyla epey hassas. Gelecek iniş çıkışlarla dolu. Altın derseniz her an bir "u dönüşü" yapmaya aday. Döviz ise küresel sorunların batağına saplanıp kalmış. İşini bilen yatırımcı gayrimenkule yöneliyor. Tek şartla ki "Soyak" örneğinde olduğu gibi alınan malın tüketici belleğinde tescil edilmiş bir güven algısı bulunsun.

Gayrimenkulde meraklı başka hikâyeler de var. "Para Katlama Sanatı" sloganıyla sahneye çıkan "Sinpaş" da gayrimenkul yatırımlarında değişimi başlatanlardan. İlginç sloganıyla yatırımcıya krizden çıkılmakta olduğunun sinyallerini veriyor: Bankalar bu iddialı sloganın yarattığı çağrışımdan ne kadar etkilenir bilinmez. Anlaşılan o ki kriz sonrası tasarruf bilinci yön değiştiriyor. Marka konseptinin yarattığı sihri keşfedenlerin hızla artması hayra delalet. Göreceksiniz yakında markalı gayrimenkul fiyatları hissedilir biçimde artacak.

Gelmek istediğim asıl nokta şu: Finansal göstergeler bu günlerde krizin seyriyle ilgili değerli bilgiler veriyor. Böylece rakamları gösterge kabul edip krizden çıkılmakta olduğunu tahmin etmek kolaylaşıyor. Fakat olaya bir de tüketici psikolojisi açısından bakmak gerekir. Eğer sokaktaki vatandaş elindeki parayı tasarruf dürtüsüyle marka olmuş değerlere yatırıyorsa iklim iyice yumuşamış demektir. Talep ister gayrimenkule isterse orijinal bir sanat eserine olsun bu kural pek değişmez.
 
Her alanda kurumsallaşma başladı

Şunu artık kesinlikle iddia edebilirim: Türkiye'de her köşe başında sayıları hızla artan sıradan emlakçı esnafı da kurumsallaşacak, eski binaları allayıp pullayıp satmak yerine gayrimenkul markalarının tüketicide yarattığı güveni pazarlar hale gelecek. Hatta çoğu bu işi bilimsel standartlarda yapan temelli kurumlara dönüşecek. Böylece markalı gayrimenkullerin piyasa düzeyinde "rating" algısı ortaya çıkacak, bir anlamda "markalı emlak borsası" oluşacak. Böylece Türkiye'de eski yapıların ve bunların yer aldığı semtlerin değeri görece düşerken yeni yerleşim alanlarında hızlı prim artışları yaşanacak.

Şunu da söylemeliyim: İzmir örneğinde olduğu gibi, marka olmuş onlarca konut projesinden ev alanların çoğu bu işi yatırım bilinciyle yapıyor. Kısacası, markaya yönelmek güvene dayalı bir seçicilik; güven veren seçicilik ise krizden çıkış anlamına geliyor.
Bu psikolojik süreci rakam vererek de desteklemek lazım: 2009 yılının üçüncü çeyreği sonunda yapı ruhsatlarında 2008 yılına göre yüzde 20'ye yakın hızlı bir düşüş yaşanmış. 2009 yılının ikinci yarısından itibaren kredi faiz oranlarının inmesiyle ertelenmiş projeler yeniden devreye girmiş. Bunların önemli bölümü marka olmuş emlak projeleri. Yılbaşında düşen konut kredisi hacmi bugün itibariyle ikiye katlanmak üzere. İlginç olan şey ise bu ivmenin neredeyse tümüyle yeni projelere yönelmesi...