Mark MacCracken: LEED Bir Standart Olmaktan Çok Bir Rehber



Yeşil Binalar Konseyi (USGBC) Yönetim Kurulu Üyesi Mark MacCracken, Rubicon Cleantech'in konuğu olarak İstanbul'daydı. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) tarafından bu yıl dokuzuncusu gerçekleştirilen Gayrimenkul Zirvesi'nde de konuşmacı olarak bir oturuma katılan MacCracken, Yeşil Bina Konseyi, LEED, yeşil bina standartları ve ekoloji / sürdürülebilirlik konusundaki uluslararası stratejileri hakkındaki sorularımızı yanıtladı.

Neden LEED standartlarına ihtiyaç duyuldu?

USGBC, LEED programını oluşturalı neredeyse 10 yıl olmuş. USGBC'nin insanların ilgisini çekebilmek için ölçümlenebilir bir metrik sistem oluşturmak ve 'yeşil bina'nın aslında ne olduğunu gösterecek bir gerçeklik sunmak gerektiğini görmesi beş yılını almış. Bir ofis binasına geri dönüştürülebilir halılar koymak, onu 'yeşil' yapmıyor. USGBC, bir yeşil binanın ne olduğunu anlamayı kolaylaştırmak için LEED standartlarını oluşturdu. USGBC'nin kurucuları, farklı derecelerde sertifikalandırma seçenekleri sunarak da zekice davrandılar. Aslında standart olarak adlandırmak pek de doğru değil; buna, daha çok bir rehber diyebiliriz. Çünkü standart, esnek değildir; ama bir rehber önerilerde bulunur, ona uymak ya da uymamak sizin seçiminizdir. LEED, Amerikan hükümeti tarafından oluşturulmadı; bir dayatma değildi, seçme şanşı sunuyordu. Daha çok proje geliştiricilere ve pazar liderlerine, yenilikçi şirketlere hitab ediyordu. Onlara yeşil bina yaparak iyi birşey yapmaları ya da hem doğru şeyi yapma hem de biraz pozitif halkla ilişkiler çalışması yürütmeleri için bir araç verdi.

LEED, 'yeşil bina'yı bir kavram olmaktan  çıkarıp, gerçeklik kazandırdı. Şu an çalışmaları sürmekte olan 20 bin projemiz var; sertifikalandırılmış toplam alan ise 18 milyon 580 bin 608 metrekareye ulaştı. LEED, Amerika'da, Kanada'da ve Hindistan'da gerçekten belli bir noktaya geldi. Şimdi LEED'in başka ülkelerde de uygulanabilmesi için onların ihtiyaçlarına göre şekillendirilebilecek uluslararası bir program üzerinde çalışıyoruz. Çünkü kuşkusuz burada bir bina yapmak ve Amerika'da bir bina yapmak birbirinden farklı şeyler. Gerçi şu anda da LEED'e başvurabilirsiniz; ama yakında LEED'i kendi pazar ihtiyaçlarınıza göre yapılandırabileceksiniz.

LEED'in Hindistan’da, Kanada’da ve ABD’de etkin olması bir rastlantı mı? Süreç nasıl gelişti, bu uluslararası ağ nasıl oluşuyor?

LEED'in ilk yıllarında sertifikalandırma anlamında belirli ülkeleri yetkilendirmeyi düşünmüştük; Kanada ve Hindüstan'da süreç böyle gelişti. Ve gerçekten oralarda bir şeylerin başlamasına da yardımcı oldu. Ancak organizasyon olarak eğer büyük bir fark yaratmak istiyorsak, burada ve orada birkaç binanın ötesinde binlerce, milyonlarca binayı etkilememiz gerektiğini anladık. Yapmamız gereken, çoğalabilen bir yapı oluşturmaktı. Size kendi ailemden bir örnek vereyim. Büyük babam bir misyoner olarak 1906'da Çin'e gitti. İnsanları iyileştirmek için verdiği bütün uğraştan sonra farkına vardığı şey, orada köklü bir etki yaratabilmek için asıl yapması gereken şeyin doktor yetiştirmek için bir üniversite kurmak olduğuydu. Ama sadece doktor yetiştirecek bir üniversite değil; kendilerinden sonra gelecek doktorları eğitecek doktorlar yetiştiren bir üniversite. USGBC'nin farkına vardığı şey de bu. Ülkeler ve insanlarıyla birlikte çalışmalıyız; uygun grupları ve sonrasında da sertifikalandırma yapacak firmaları bulmalıyız. Türkiye'de yapmamız gereken de bu: Binaları sertifikalandıracak insanları sertifikalandıracak grupları bulmak.

Hükümetler sürdürülebilirlik ve küresel ısınmaya karşı adım atmak konusunda oldukça yavaşlar. Bu anlamda USGBC gibi sivil insiyatifler sürecin daha hızlı işlemesi için nasıl bir rol üstlenebilirler?

Amerika'da bizim öncülüğümüzde nasıl büyük bir değişimin olduğu ortada. Ayrıca yeni yönetim (Obama ve ekibi) de dünya sorunlarına karşı daha hassas. Aynı şey USGBC için de geçerli. BREEM ve Avustralya'da uygulanmakta olan Green Star ile birlikte binalar için yeni bir CO2 ölçüm sistemi geliştirmek için işbirliği yapıyoruz ki CO2 ve CO2 salınımından bahsettiğimiz zaman aynı şey üzerine konuşuyor olabilelim. Yani aslında bu sivil girişimler arasında bir işbirliği, birbirini anlamaya dönük bir çabanın işaretleri var. Bence hükümetler tarafından atılacak her türlü siyasi adım pozitif olarak değerlendirilmeli. Toplumsal anlamda birşeyler yapmanın farklı yolları var. Amerika'da yeşil taraftarı ve çevresel sorunları anlayan birini başa getirdik. Önümüzdeki günlerde ABD'de siyasi anlamda yeni gelişmelere tanık olacağınızı düşünüyorum. Biliyorsunuz, Aralık ayında Kopenhag'da büyük bir toplantı yapılacak. Yani yine herkesin iklim değişikliğine, özellikle binaların bundaki payı üzerine odaklanması meselesine geliyoruz.

Neden farklı sertifikasyon sistemleri var, bir başlık altında toplanamazlar mı?

Çünkü 'yeşil'i gerçekten önemseyen ve bu anlamda standartlar oluşturmak için çabalayan insanlar farklı farklı ülkelerde yaşıyorlardı. Şimdi artık farklı ülkelere dağılmış 'yeşil bina konseyleri'ni ortak bir çatı altında toplayacak bir 'Dünya Yeşil Bina Konseyi' var. Çünkü birbirinden farklı standartlar olsa da  hepsinin çok iyi odaklanılmış bir hedefi olduğu görüldü. Bu farklı standartlar, oluşturulacak bir yapıyla insanları ortak bir hedef etrafında buluşturmak için bir fırsat olarak kullanılabilir. Yakın geçmişte USGBC'nin LEED standartlarında önemli değişiklikler oldu; diğer standartlarda da değişiklikler olacak gibi görünüyor. Bir de ihtiyaçları bölgelendirmek çok önemli. Örneğin Amerika'nın güney batı bölgeleri için kritik konu su. Enerji, su kadar önemli değil. Yani yaşadığınız yere bağlı olarak, farklı öncelikleriniz olabiliyor. Bence bu da farklı standartlar konusunda önemli bir etken.

Mark MacCracken ve Rubicon Cleantech kurucu ortaklarından Serkan Oskay