Türkiye'de madencilik sektöründe faaliyet gösteren birlik ve STK Başkanları, yaşanan sorun ve sıkıntılar için kamuoyunu bilgilendirmeye devam ediyor. Bir süredir ülke gündeminde yer alan bir projenin tüm madencilik sektörüne fatura edilmesini üzüntü ve endişe ile izlediklerini açıklayan sektör temsilcileri, sürdürülebilir bir dünya için “maden” veya “çevre" demediklerinin altını çiziyor. İMİB Başkanı Aydın Dinçer ise sürdürülebilir madencilik için herkesin belirlenen kırmızıçizgilere uyması gerektiğine vurgu yaptı.
“Türkiye madencilik yapmak zorunda”
İMİB Başkanı Dinçer ve diğer birlik ve STK Başkanları, madenciler olarak “maden veya çevre” demediklerini bunu dediklerinde birinden vazgeçmiş olacaklarını söyledi. Sektörün “ne madenden” “ne de çevreden” vazgeçebileceğinin altını çizen Dinçer, sürdürülebilir madencilik için herkesin belirlenen kırmızı çizgilere uyması gerektiğine vurgu yaptı. Dinçer, sürdürülebilir madenciliğin temel taşının iş sağlığı ve güvenliği olduğunu ve bunun için 360 derece eğitimlerin verilmesi gerektiğine inandıklarını da belirtti. Dünyada en ağır ve riskli sektörlerden biri olan madenciliğin ihracat hedeflerine ulaşması için de çalışmaların iş sağlığı ve güvenliğine uygun çalışması gerektiğini kaydeden Dinçer, sektörün geçtiğimiz yıl 5 milyar dolar ihracat gerçekleştirdiğini bu yıl bu rakamı bir üst banda çıkarmak için çalıştıklarını söyledi.
“Madencilikte dışa bağımlılığımız giderek artmaktadır”
Bugün sektöre yatırım yapan yatırımcılar ve madenciler hedef gösterildiği takdirde, ülkemizin enerji kaynakları özelinde dışa bağımlılıktan nasıl kurtulacağının sorgulanması gerektiğini aktaran sektör temsilcileri; “Madencilikte dışa bağımlılığımız giderek artmaktadır. Ülke olarak toplam ithalatımızın yaklaşık yüzde 75’i enerji, hammadde ve ara mal kalemlerinden oluşmaktadır. İhtiyaç duyduğumuz enerji kaynaklarını ve metalleri dışarıdan satın almak için her geçen yıl çok büyük bedel ödüyoruz. Ülkemiz ithal kömür, demir cevheri, altın, bakır, kurşun, çinko ve birçok maden ve metale her yıl yaklaşık 25 Milyar USD bedel ödüyor. Kendi maden potansiyelimizi değerlendirmede ciddi sorunlar yaşadıkça bu bedel her geçen gün daha da artacaktır” değerlendirmesinde bulundu.
“Madencilikte tüm süreçler izne tabidir”
Ülkemizde bir maden ruhsat sahasında arama ve işletme faaliyetinde bulunabilmek için öncelikle yasalara uygun şartların sağlanması ile maden ruhsatı alındığının altını çizen temsilciler, bu ruhsata dayalı olarak faaliyet gerçekleştirilmesi için yine çevre, orman mevzuatlarına ve diğer yasalara uygun şekilde devletin ilgili kurumlarınca izinlerin verilmesi halinde madencilik tekniğine uygun olarak faaliyet gerçekleştirildiğini aktardı. Temsilciler, “Madencilik faaliyetlerinin tüm aşamaları için ayrı ayrı ilgili kurumlardan izin alınmakta ve faaliyetler tüm bu kurumların gözetim ve denetimi altında yürütülmektedir. Ayrıca verilen tüm ruhsat ve izinlere karşı herkes yargıya başvurabilmektedir.
Kamuoyunda tartışmaya açılan madencilik projelerinin birçoğunda yargıya başvurma hakkı kullanılmış, yargının verdiği karar doğrultusunda süreç işlemiş, kesinleşen yargı kararı doğrultusunda ya madencilik faaliyetine başlanmamış veya faaliyetler durdurulmuş ya da faaliyetlere başlanmış veya devam edilmiştir. Hukukun üstünlüğüne, hukuk devleti ilkesine inanan madenciler olarak bu süreçler sonunda faaliyete geçen işletmelerin faaliyetlerinin hukuk kuralları dışına çıkılarak engellenmeye çalışılmasını, protesto hakkını aşarak işletmelere fiziki müdahalelerde bulunulmasını anlamakta güçlük çekiyoruz” diye konuştu.
Madensiz yaşam mümkün mü?
Modern hayatın can damarını oluşturan madenlerin, yaşadığımız ev, kullandığımız telefon, su içtiğimiz bardak, tabak, cam, televizyon, bilgisayar, otomobil, uçak, geminin yapımında kullanıldığını aktaran birlik ve sektör temsilcileri, şunları kaydetti: “Madencilik sadece hayatı kolaylaştıran ürünlerin yapımında değil, insanın hayatta kalması için elzem olan tıp ve gıda sektörlerini de doğrudan etkiliyor. Eğer bugün telefon, televizyon, buzdolabı, bilgisayar, elektrik, kalorifer sistemi, araba, tren, köprü, hastane, modern sağlık hizmetleri, bankacılık sistemleri, kolay ulaşılabilir gıda gibi hayat kalitesini artıran ve insanın yaşam süresini uzatan tüm gelişmiş olanaklardan vazgeçebileceksek madencilik olmadan yaşamak belki mümkün olabilir. Aksi halde konuşulması insanlığın adına ve faydasına olan en önemli konu, madenciliğin doğru yapılmasıdır.
Doğru madencilik için kast edilense doğal kaynakların sürdürülebilir üretimi, çevresel etkilerin yönetimi ve güvenli üretimdir. Aslına bakarsanız günümüz dünyasında madensiz yaşam medeniyet döngüsü sebebiyle olanaksız hale gelmiştir. Daha refah dolu bir yaşam isteği, yer kabuğundan daha fazla maden çıkarılmasına yol açmaktadır Çünkü günlük yaşamımızda kullandığımız tüm araç ve gereçler yer kabuğunun derinliklerinde bulunan madenlerden yapılmaktadır.”
Sektör temsilcileri, madenlerin çıkarılamayacağı alanlar hakkında da bilgi vererek şunları kaydettiler: “Madenler nerede ise oradan çıkarılmak zorundadır. Yer kabuğunu kazmadan, yer kabuğunun derinliklerindeki kayaçların içinde gömülü olan madenleri bulunduğu yerden çıkaramayız. Ancak bazı alanlarda da madencilik faaliyetlerine ülkemizde kesinlikle izin verilmemektedir. Bu alanlar; muhafaza ormanları, özel çevre koruma bölgeleri, milli parklar, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları, içme suyu barajlarının mutlak ve kısa mesafe koruma alanları, sit alanları vb. diğer alanlardır."