‘Madende Süreklilik Esastır, Ruhsat Güvencesi Kritiktir’



Genç Maden İşletmecileri Derneği (GEMAD) Yönetim Kurulu Başkanı Cemil Ökten, TBMM’de bekleyen maden ocaklarıyla ilgili yasa tasarısının sağlıklı şekilde hayat bulabilmesi için bürokrat, siyasetçi ve özel sektör temsilcileri arasında karşılıklı güven ve ortak işbirliği ortamına ihtiyaç bulunduğunu söyledi. Öktem, “Madencilikte diğer sanayi kolları gibi istediğiniz yerde üretim faaliyeti gösterme veya istediğiniz zaman durdurma gibi şansınız yok ve faaliyete başladıktan sonra sürekliliği olması gerekiyor. Bu sebeple ruhsat güvencesi sektörde en önemli belirleyici” dedi.

Dünya Gazetesi'nden Ender Yazıcı'nın haberine göre, TBMM Plan Bütçe Komisyonu tarafından kabul edilen maden ocakları için birleştirme formülüne bir görüş de GEMAD Başkanı Ökten’den geldi. Sektörün en önemli belirleyici etkeninin ruhsat güvencesi olduğunu anlatan Ökten’e göre bu tarz sorunların çözülmesi için bürokrat, siyaset ve özel sektör arasında karşılıklı güven ve ortak işbirliği ortamına ihtiyaç bulunuyor. Ruhsat güvencesinin sektörün varlığı açısından çok önemli olduğunu savunan Ökten, “Bir maden işletmesini 5 ila 10 yıllık bir projeksiyon ile yönetemezsiniz, bu süreler ancak ‘hazırlık’ diyebileceğimiz sürelerdir.

Madencilikte 50 ila 100 yıllık süreçlerde planlarınızı yaparsınız. Madencilikte diğer sanayi kolları gibi istediğiniz yerde üretim faaliyeti gösterme veya istediğiniz zaman durdurma gibi şansınız yok ve faaliyete başladıktan sonra sürekliliği olması gerekiyor. Bu sebeple ruhsat güvencesi sektörde en önemli belirleyici” dedi. Tasarının bu yönüyle sektörü endişeye sevk eden bir yapıya sahip olduğuna işaret eden Ökten, “Tasarı iyi niyetli bazı temeller üzerine ve mevcut bazı sorunları çözmek amacıyla yapılmış olabilir ancak uygulamanın koşulları kesin ifadelerle yer almadığından her yerde her koşulda uygulanabilir genel ifadeler kullanılarak, benzeri sebepler denilmiş olması ruhsat güvencesinin ortadan kalkması anlamına geliyor.

Tasarı bu şekliyle yasalaşması halinde maden sektörünü hem kısa hem uzun vadede ciddi ölçüde olumsuz etkileyecek” dedi.

‘Düzenleme, sorunu çözmüyor’

Öktem, komşu sahaların sınırlarında meydana gelen sorunları gidermek için yapılacak ruhsat birleştirme düzenlemesinin endişe verici ifadelerden uzak, ayakları yere basan, adil sınırlar içinde olması gerektiğini kaydetti. Cemil Ökten, sözlerine şöyle devam etti:

“Çözümler daha rasyonel ve gerçekçi olmalı. Bu düzenleme bir sorunu çözmek adına yapılmış olabilir ama kendisi başlı başına bir sorun. İş sağılığına, çevreye, mevzuata, yasalara uygun bir işletmeciliği sağlamak amacıyla yola çıkılıyor ama uygulamayla yatırımcının ruhsat güvenliği ortadan kaldırılıyor. 50 ila 100 yıla varabilecek uzun vadeli projelerle yönetilmesi gereken madenlerimizin ülke ekonomisine kazandırılması yönünde bir sonuç elde edebilmemiz için ülkenin lokomotifl erinden biri madencilik sektörünü uzun vadeli sık sık değişmeyen yasalarla bağımsız yönetmemiz gerekiyor.”

‘Artık büyük payı olanın küçükle anlaşması çok zor’

İşin tekniği ve iş güvenliği bu şartları zorunlu kılıyorsa birleştirme yapılabileceğini belirten Ökten, ancak bunun yapılış şeklinin yanlış olduğunu belirterek, “Tasarıya göre rezerv sahiplerinin yüzde 50’sinin talebi halinde geri kalanlara altı ay süre verilecek. Bu sürede birleşme kararı alınırsa sorun yok ama birleşemezlerse azınlık olanların ruhsatları iptal edilip, rezervi en yüksek olana verilecek. Böyle bir düzenlemenin kanun metninde bulunmaması gerektiği gibi, böyle bir algıya da neden olmaması gerekir” dedi.

Bu tasarı uygulandığında yüzde 50’den fazlasını elinde tutanların küçük paya sahip olanlarla anlaşmasının bir önemi kalmayacağını anlatan Ökten, sözlerine şöyle devam etti: “Örneğin ‘maden bölgesinde yüzde 50 büyüklüğe sahip olan değil de ruhsatların en az iki tanesinin birleşmesi’ denilebilirdi. Böylece tek kişinin hakim büyüklüğe sahip olması engellenebilirdi. Ayrıca maddeyi bu şekilde düzenler ve uygularsanız yüzde 50’den fazlasını elinde tutanların küçüklerle anlaşması için bir nedenleri kalmaz. Çünkü anlaşmamakla daha fazla menfaat elde ederler. Bu durumda kanun koyucunun zor kullanarak yapılmasını talep ettiği anlaşmanın koşullarını baştan tanımlaması ve gözlemci olarak devrede bulunması gerekirdi.”

‘Danışılarak çözüm üretilmeli’

Ayrıca Ökten, yasaların çok hızlı hazırlanması nedeniyle beklenen amacı sağlamadığı gibi sonradan başka sorunlara sebebiyet verdiğini ekledi. Hükümetin problemleri çözme niyetinden şüphe duymadığını belirten Cemil Ökten, “Ben gece yarısı kalkıp işçisinin yattığı yatakta üşümesin diye üstünü örten, işçinin emekli olduktan sonra başı sıkıştığında eski işverenini aradığı bir gelenekten geliyorum. İş adamının da sorun ve çözümlerin paydaşı, toplumun bir parçası olduğu göz ardı edilmemeli. Siyaset ve bürokrası tarafından iş adamlarının ‘öncelikle kendi çıkarlarını düşünen bir grup’ olarak görülmemesi, karşılıklı güven ortamının oluşması ve bu konular sonuca ulaştırılırken sektör ile ilgili ve STK’lara danışılarak çözüm üretilmesi gerekiyor” diye konuştu.

‘İzinler organize şekilde alınabilmeli’

Bugün sektörle ilgili yeterince sorun bulunduğunu söyleyen Cemil Ökten, birçok kurumdan alınan izinlerin organize bir şekilde alınamamasına dikkat çekti. Maden Ruhsatının alınmasının yanında birçok kurumdan daha izin alındığını anlatan Ökten, “İşletme izninin ardından Çevre Orman Bakanlığı’ndan ve birçok kurumdan izin alınmak zorunda. Bunlardan herhangi birinden izin alamazsanız faaliyet gösteremiyorsunuz. Yani süreç kendi içinde ne olacağı belirsiz” dedi. Maden faaliyetinin hiçbir sekteye uğratılmaması gerektiğinin altını çizen Ökten, “İlk kazı yapılan yerin rehabilite edilebilmesi için faaliyet süreci o kadar birbirine bağlı ki; biri kesintiye uğradığında rehabilitasyon ve geri kazanım sürecine olumsuz etki yapıyor” diye konuştu.

‘Karmaşık yapı kalkmalı’

1985 yılından önce yürürlükteki 6309 sayılı Maden Kanun’a göre gerekli izinler alındıktan sonra ruhsatın verildiğini anlatan Ökten, “Ruhsat alındıktan sonra herhangi bir izin yenilemesine gerek kalmazdı. Ayrıca maden alanı ilan edilen bir yerde madencilik yapılması gerektiği bilinci de yaygındı. Şehirler maden sahalarına kurulmazdı. Sonra ne oldu ise arazi kullanım planı diye bir şey kalmadı, her şey birbirine karıştı. Önce maden ruhsat alanına şehir kurup sonra madenciliğin çevre ve insan sağlığına zarar verdiği gerekçesi ile maden ruhsatlarını iptal etmeye çalışıyoruz. Değişiklikler sektörü ileriye götüreceğine aksine geriye götürüyor. Şu anda yürürlükteki kanunda da izinlerle ruhsat arasındaki bu karmaşık yapı ortadan kaldırılıp, arazi kullanım planları yapılmalı, gerekli düzen ortamı acilen sağlanmalı” diye konuştu.