TMMOB Maden Mühendisleri Odası Adana Şubesi ile Çukurova Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü tarafından düzenlenen Maden İşletmelerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sempozyumu'nun sonuç bildirgesi açıklandı. 21-22 Kasım 2013 tarihlerinde Adana'da gerçekleştirilen sempozyumda, Türkiye madenciliğinin önemli bir sorunu olan ve her yıl yüzlerce kişinin hayatını kaybetmesine ve binlercesinin sakat kalmasına neden olan iş kazaları, meslek hastalıkları ele alınmış; işçi sağlığı ve iş güvenliği politikaları ve uygulamaları masaya yatırılmıştı.
Maden Mühendisleri Odası tarafından açıklanan sonuç bildirgesinde, ILO kaynaklarına göre her yıl 1,2 milyon kadının ve erkeğin iş kazaları ve meslek hastalıkları dolayısıyla hayatını kaybettiği; 250 milyon kişinin iş kazaları, 160 milyon kişinin ise meslek hastalıkları sonucu ortaya çıkan zararlara maruz kaldığına dikkat çekiliyor. İş kazaları ve meslek hastalıklarının Türkiye'ye maliyetinin ise yılda yaklaşık 3 milyar dolar olduğunun tahmin edildiğine işaret edilen bildirgede, özellikle gelişmekte olan ülkelerde işçi sağlığı ve iş güvenliği konularının toplumsal kalkınmanın belirleyici unsurları arasında olduğuna vurgu yapılıyor.
"Tamamen ilkel koşullarda çalışan pek çok maden işletmesi var"
'Zor, yıpratıcı, yüksek oranda risk taşıyan ve bilgi, deneyim, uzmanlık ve sürekli denetim gerektiren, dünyanın en ağır iş kolu' olarak tanımlanan madencilik sektöründe yaşanan kazaların son yıllarda belirgin biçimde artmakta olduğunun ifade edildiği açıklamada; yüksek risk taşıyan, kuralsız ve denetimsiz, mühendislik bilim ve tekniğinden uzak, teknik elemanın gözetim ve denetimi olmaksızın tamamen ilkel koşullarda çalışan pek çok maden işletmesi bulunduğu savunuluyor ve şu uyarıda bulunuluyor:
"6331 sayılı İş Güvenliği Yasası ile işçi sağlığı ve iş güvenliği; mesleki risklerin ve tehlikelerin önceden belirlenerek gerekli önlemlerin alınması sonucu iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesi ilkesinden uzaklaşarak kayıt ve belgelere dayalı hormonlu bir rant ekonomisine dönüşmüştür. Mevcut durum yakın zamanda kontrol altına alınamazsa, çalışma hayatının tüm taraflarının önemli sorunlar yaşanmasına neden olacaktır".
Sonuç bildirgesinde dile getirilen çözüm önerileri
1) Ülkemizin maden potansiyeli ile çok tehlikeli kapsamda yer alan madencilik faaliyetleri ve sonrasında karşılaşılan problemler nedeniyle oluşan yüksek iş riski, 'Madencilik Bakanlığı'nın kurulmasını ve iş güvenliği mevzuatının; meslek odalarının, sendikaların ve ilgili kuruluşların önerileri dikkate alınarak yeniden gözden geçirilmesini gerektirmektedir.
2) Ucuz işgücüne dayalı ve örgütlenmeyi engelleyen alt işverenlik ve rodövans uygulamaları kaldırılmalıdır.
3) Sektörün özelliği göz önüne alınarak kapsamlı bir risk haritasının ilgili Bakanlıklarca hazırlanması ve denetimlerin buna göre yapılması gerekmektedir.
4) Teknik nezaretçi ve iş güvenliği uzmanı ücretini, denetlemek durumunda olduğu işyeri sahibinden almakta olup, bu durum teknik nezaretçinin uzmanın işletme ile ilgili kararlarında özgür davranmasını engellemektedir. Bu açıdan, teknik nezaretçinin ve iş güvenliğinden sorumlu mühendisin özgürce karar verebilmesi ve görevini layıkıyla yerine getirebilmesi amacıyla, ücretini oluşturulacak bir fondan alması için gerekli yasal düzenlemeler kamu sektörü de göz önüne alınarak acilen yapılmalıdır.
5) İş güvenliği uzmanlarının mevcut çalışma süreleri yetersiz olup bu süre sektörün içerdiği riskler göz önüne alınarak artırılmalı ve maden işletmelerinde görevlendirilecek uzmanların mutlaka maden mühendisi olma zorunluluğu getirilmelidir.
6) İşçi sayısına bakılmaksızın tüm maden işletmelerinde yeterli sayıda maden mühendisi bulundurulma zorunluluğu getirilmelidir.
7) Kazaların önlenebilmesi için bilimsel ve teknik yatırımların yanı sıra, örgütlenmenin ve sendikalaşmanın önündeki engellerin kaldırılması, çalışma yaşamı ile birlikte çalışanların sosyal ve ekonomik yaşamlarının da iyileştirilmesi zorunludur.
8) İşçi sağlığı ve iş güvenliği yatırımları teşvik edilerek desteklenmeli ve iş güvenliği ekipmanları ile kişisel koruyucu donanımlar gümrük ve katma değer vergilerinden muaf tutulmalıdır.
9) İş güvenliği denetiminden birinci derecede sorumlu olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, iş kazalarının önlenebilmesi için iş güvenliği denetimini tam olarak yerine getirmelidir. Yasal mevzuatlarda yapılacak düzenlemelerle denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi gerekirken, hazırlanmakta olan 'İş Teftiş Tüzüğü' ve 'İş Teftiş Kurulu Yönetmeliği' taslakları ile uzmanlık gerektiren iş güvenliği denetimlerinin neredeyse yok sayılarak Genel Denetimler içerisinde basitleştirildiği ve yüzeyselleştirildiği görülmektedir. Bu düzenleme yapılırken ilgili meslek odalarının görüşleri dikkate alınarak bu yanlıştan dönülmelidir.
10) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından çıkarılan 6331 sayılı İş Güvenliği Kanunu ve ilgili yönetmelikleri, madencilik sektöründe etkin denetlemenin yapılabilmesi bakımından yetersiz olup ciddi sakıncalar içermektedir. Söz konusu mevzuat, yeniden gözden geçirilerek madencilik sektörünün özellik arz eden sorunları da göz önüne alınarak yeniden düzenlenmeli, denetim elemanı olarak yararlanılacak maden mühendisi kadroları artırılmalıdır.
11) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı‘nın madencilikten sorumlu birimi olan Maden İşleri Genel Müdürlüğü‘ne, yasa ile 'madencilik faaliyetlerinin işçi sağlığı ve iş güvenliği ilkelerine uygun yürütülmesini takip etme' görevi de verilmiştir. Bu kuruluş, madencilik sektörünün ihtiyaçlarına yönelik olarak yeniden yapılandırılarak, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili taşra denetim birimleri oluşturulmalı, personel kadrosu nicelik ve nitelik bakımından geliştirilmelidir.