Maden Kanunu Değişiyor



Dünya Gazetesi'nden Mahir Solmaz'ın haberine göre, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nda Maden Kanunu’nun bazı maddelerinde değişiklik yapılması amacıyla çalışmalar yapılıyor. Değişiklik konusundaki çalışmalara sektörü de katan Bakanlık, ilgili kuruluş temsilcilerini dinleyerek değişikliklerin ihtiyaçlara cevap vermesini sağlamaya çalışıyor.

Çalışmalara katılan Türkiye Mermer Doğaltaş ve Makinaları Üreticileri Birliği (TÜMMER), görüşlerini müsteşarlığa yazılı olarak da bildirdi. Buna göre halen yürürlükte olan 100 hektarlık alan sınırlamasının 500 hektara yükseltilmesini öneren TÜMMER, işletme ruhsat sürelerinin de 30 yıla indirilmesine karşı çıkarak uygulamada olduğu gibi 60 yıl olmasını , ruhsat bedellerinin aramalarda 5 bin, işletmede yılda 15 bin TL olarak tahsil edilmesi talep etti. TÜMMER’in kanuna ilişkin yazılı olarak ilettiği görüşleri özetle şöyle:

Genelge ve vergi oranları

“2012/15 sayılı Genelge’den kaynaklanan engeller ve gecikmeler, mermer ve mermer makineleri sektörüne de ciddi sıkıntılar yaşatmaktadır. Madencilik sektöründe başarıya ulaşılması ve 2023 hedefine varılması, madencilik faaliyetlerinin genelgeden muaf tutulması ile mümkün olabilecektir. Bu tespit, tüm sektörün ortak görüşüdür.

Sektörün parasal yükümlülükleri

TÜMMER’in de yönetiminde yer aldığı Madencilik Sektörü Başkanlar Konseyi ile Vergi Konseyi tarafından 2009’da yapılan çalışmada; madencilik sektörü üzerindeki vergiler ile kamuya aktarılan kaynak yükünün yüzde 63 olduğu sonucuna varılmıştır. Günümüzde bu oran yüzde 70’leri bulmakta. Bu sonuçlar ortadayken ‘devlet hakkının azlığı, ruhsatların ucuza verildiği’ gibi söylemleri duymak, bizlerde “sektörümüzün haksızlığa uğradığı” fikrini geliştirmektedir.

Yürürlükte olan 100 hektarlık alan sınırlaması, mermercilik sektörü için uygun büyüklük değil. Küçük ruhsatlardan kaynaklanan haksız rekabet ve bunun uluslararası pazarda neden olduğu fiyat düşüşlerinin önüne geçmek için alanlar büyük tutularak 500 hektara yükseltilmeli ve mücavir alanlar bir havza oluşturuyorsa, alan sınırlaması olmaksızın ruhsatların birleştirilmesi mümkün olmalıdır.

Ruhsat ve devir bedeli

Ruhsat teminatı, yıllık ruhsat harcı, çevre uyum teminatı gibi bedeller ‘ruhsat bedeli’ adı altında alınmalıdır. Yeni düzenleme ile II (b) Grubu Arama Ruhsatlarında, alan büyüklüğüne bakılmaksızın ruhsat bedeli 5.000, işletme ruhsat bedeli 15.000 TL/yıl olmalı. Ruhsat alanının büyük tutulması halinde işletme ruhsatlarında bu miktar 25.000 TL/yıl olarak düzenlenmeli.

Ödenecek işletme ruhsat bedelinin yüzde 20’si çevre ile uyum planı çalışmalarında kullanılmak üzere, bakanlığın belirlediği hesaba teminat olarak aktarılmalı. Ruhsat devrinde, devir alan tarafından bir yıllık ruhsat bedeli tutarında devir bedeli yatırılması uygun olacaktır. Ruhsat ve ruhsat devirleri Bakan onayı veya Başbakanlık onayı gibi ayrı bir işleme tabi tutulmamalıdır. Teminat iradları yerine idari para cezası getirilmesi ruhsat güvenliğini artıracak, sektörü güçlü kılacaktır.

Emsal fiyat ve devlet hakkı oranı

Emsal fiyat belirlemek sektör için sıkıntılı ve çoğu zaman mümkün değil. Bu nedenle ‘emsal ocak başı satış fiyatı’ ibaresi kaldırılmalı, yerine ocak başı satış fiyatı ‘fatura bedeli kadardır’ ibaresi konulmalı ve devlet hakkı buna göre alınmalıdır.

Ürettiği blokları kendisine veya rödevansçısına ait tesise naklederek nihai ürüne dönüştüren işletmeciler için 3213 sayılı yasa döneminde olduğu gibi ocak üretim maliyeti üzerine eklenecek yüzde 30 kar ile ocak başı satış fiyatı oluşturmak adilane olacaktır. Bizim içinde olduğumuz II (b) Grubu ruhsatlarda, Kanunun 14. Maddesinde anılan yüzde 2 oranında devlet hakkı tahakkuk ettirilmesi uygun olacaktır. Asgari devlet hakkı ise yıllık ruhsat bedelinin yüzde 50’si kadar olmalıdır.

Maden teşvik tedbirleri

Maden Kanunu’nun 9. maddesinde düzenlenen teşvik ile ham cevherlerin tüvenan olarak değil, niteliğinin yükseltilerek katma değerinin artırılması ve ek istihdam yaratılması sağlanmaktadır. Bu nedenle, bu tür teşviklerin sürdürülmesinin yararı açıktır.

24. MADDE

Kanunun 24. maddesinin 11. fıkrasında belirtilen üç yıllık süre, beklenmeyen nedenler kapsamında değerlendirilmelidir.

a) Bu üç yıllık süre içerisinde kamulaştırmaya yönelik kamu yararı kararı alındığı halde kamulaştırma işleminin tamamlanamaması,

b) Süresi içerisinde ruhsat sahibinin ilgili kamu kurum ve kuruluşuna müracaat etmesine rağmen ilgili kamu kurum ve kuruluşunun işlem tesis etmesinde gerek mevzuattan, gerekse bu alanların nitelik değiştirme süreçlerinden kaynaklanan gecikmeler,

c) Mülkiyetin sahipliği konusunda tereddüt doğması hallerinde mahkeme kararına göre işlemlerin bitmemiş olması,

d) Alınmış izinlerin iptali için açılan davalarda yürütmenin durdurulması veya iptal kararı verilmesi halinde yargılama esnasında geçen sürelerden kaynaklanan gecikmeler, üç yıllık süreden sayılmamalıdır.