M. Emre Çamlıbel: Dar Gelirlileri Ev Sahibi Yapmak için Kamu ve Özel Sektör Birlikte Çalışmalı
Halkımızın özlemidir; küçük de olsa, kiradan kurtulup
kendi evinde oturmak. Ancak bir ev alabilmenin giderek zorlaştığı böylesine bir
ortamda köyden kente göçü durdurmak da mümkün değilken, dar gelirli vatandaş
bırakın konut sahibi olmayı kirasını bile ödeyemediği binalara sadece dışarıdan
bakıyor. Bakmakla da kalmayıp gidip kendine muhkem bir yerde gece gündüz demeden
'kondu' da yapıyor. Peki, bunun çözümü yok mudur? Bir değil birden çok çözümü
var ama özel sektör ve kamu işbirliği şart. Özellikle büyükşehirlerdeki çarpık
yapılaşma, bu çarpıklığın çevre kirliliğinden iyi yetiştirilemeyen çocuklara ve
geleceğe dair neler yapılması gerektiğine ilişkin Soyak Holding CEO Vekili ve
Gayrimenkul Grup Başkanı M. Emre Çamlıbel ile konuşuyorum.
50 bin kişiyi konut sahibi yapmış bir şirket
Soyak Holding, gayrimenkul sektöründe 48 yıldır faaliyette.
Holding'in, inşaatın dışında gayrimenkul, enerji, döküm ve çimento ile betona da
yatırımı var ve 15 şirketiyle 1.500 kişiye istihdam sağlamakta.
Soyak İnşaat 1961 yılında Yılmaz Soyak tarafından kurulmuş.
1962'de ilk inşaat projesi; Tuzla Piyade Okulu yatakhanesi ve subay lojmanları
olurken, ilk konut projesini 1970'te yapmış. Yurtdışına açıldığı ilk proje
1975'te Libya'da yaptıkları. 1985'te inşasını yaptığı Soyak Göztepe ise o güne
değin yaptığı en büyük konut projesi olmuş. 2001'de Soyak İnşaat'ın kurumsal
stratejiye yaklaşımında kurucusu Yılmaz Soyak'ın önderliğinde 'üretim odaklı'
stratejiden 'müşteri odaklı' stratejiye geçilmiş. Evrensel kalite
standartlarında üretim yapıldığına dair sertifikasyonlar alınırken işin üretim
sonrasına da dokunulmaya başlanmış. Teslim sonrası müşteri hizmetleri ve site
yönetimi konusundaki çalışmalar bu dönemde başlatılmış. Dış müşteriler için
'müşteri çağrı merkezi' kurulurken, iç müşterilerin nabzı tutulmuş. İnşaat
sektöründe ilk internet üzerinden satış yine Soyak'ın hayata geçirdiği bir
uygulama. TÜSİAD-KalDer'in Ulusal Kalite Başarı Ödülü'nü sektöründe alan ilk
kuruluş da olan Soyak, toplumun çevresel etkiler açısından bilinçlendirilmesi
amacıyla 'Geleceğe Bir Damla Sakla' projesini başlatmış. 2008 sonu itibarıyla
İSO 500'de 195'inci, cirosunu en çok artıran kuruluşlar arasında da 2. sırada
yer alıyor.
Soyak Holding'in sosyal sorumluluk projesi olarak seçtiği konu doğal olarak
yaşanılası bir çevre adına. 'Geleceğe Bir Damla Sakla' projesi kapsamındaki
çalışmaların yanı sıra, 'Soyak Team' projesiyle de olimpiyatlarda yarışacak
yetenekli sporculara 5 yıl boyunca destek vermiş. Soyak Holding, 48 yıldan bu
yana 50 bin kişiyi ev sahibi yapmış.
Soyak'ın stratejisi, yönetim politikası ve Çamlıbel
"Türkiye'nin kaliteli ve çağdaş yaşam projeleri oluşturan lider markası
olmak." şeklinde belirlenen kurum stratejisi ve sürekli iyileştirme için
sistemler kurarak, verimli iş sonuçlarına ulaşmayı hedefleyen yönetim
politikasıyla Soyak Holding, müşteri memnuniyetinde oldukça iddialı bir kurum.
Bu iddialı kurumun başında 16 yıldan bu yana inşaat sektöründe bulunan deneyimli
bir inşaat mühendisi M. Emre Çamlıbel var.
Çamlıbel, lisansını İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi'nde, yüksek lisansını
ABD Boston Massachusetts Institute of Technology'de tamamlamış. İstanbul
Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünde halen 'Mevcut binaların
enerji verimliliği' üzerine tez çalışması yapan Çamlıbel doktorasını yakında
tamamlayacak.
Profesyonel iş yaşamına 1992'de STFA'da inşaat mühendisi olarak başlayan,
daha sonra ABD Boston'da Kennedy & Rossi Inc. ve Walsh Brothers Inc.
şirketlerinde proje mühendisliği ve müdürlük yapan Çamlıbel, 1998'de Soyak
bünyesinde çalışmaya başlamış. Soyak İnşaat'ta genel müdür asistanı ve Soyak
Holding proje geliştirme koordinatörü olarak çalışan Çamlıbel, 2008'e kadar
Soyak Yapı'da genel müdür ve yönetim kurulu üyesi olarak da görev almış. Emre
Çamlıbel, Soyak Holding'de CEO vekili ve gayrimenkul grup başkanı olarak görev
yapmakta. Ayrıca Türkiye Kalite Derneği üyesi, Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı
Derneği (GYODER) yönetim kurulu üyesi, Gayrimenkul Geliştirme Komitesi başkanı
ve ULI Türkiye İcra Komitesi üyesi.
Mühendis olmayı hep istedim
Her zaman ilk tercihi mühendis olmak olan Çamlıbel, Soyak Holding'in 15
şirketinin yönetim kurullarında görev yaparken bile kendisini hâlâ şantiye
mühendisi olarak hissediyor. Detaylara takılan ayrıntıcı bir yönetici olan Emre
Çamlıbel, başarılı yönetici olmak için mutlaka bazı özelliklere sahip olunması
gerektiğini, bu sebeple de iç eğitime önem verdiklerini söylüyor. "Eğitim, uzak
görüşlülük, analiz kabiliyeti ve şans da önemli ama çalışkan olmak her birinden
daha da önemli." diyen Çamlıbel'in kendisi de çok çalışıyor. Emekli olduğunda
öğretim görevlisi olmayı isteyen Soyak Holding CEO Vekili bir yandan doktora
yaparken, diğer yandan üniversitede ders veriyor. Yaptığı işi ciddiye
almayanlara kızan Emre Çamlıbel, "Beni kızdıranları da anlamaya çalışırım."
diyor.
Şehir nasıl çirkinleştirilir, İstanbul nasıl bir
şehirdir?
Yanlış ve çirkin yapılaşmayla ilgili o kadar çok hikâye var ki! Her gün bir
yeni gökdelen şehrin sokaklarında yükselirken bu binaların şehri ne kadar
çirkinleştirdiğinden doğal ortamı bozduğuna kadar pek çok düşünce geçiyor
insanın aklından. Çamlıbel'e aklımdan geçenleri soruyorum, cevaplandırıyor:
"Yoğun şehirleşmenin kentin doğal iklimini etkilediğini, rüzgârını kestiğini,
şehri çirkinleştirdiğini, atık suyu ve karbon salınımını artırdığını hepimiz
biliyoruz. Yoğunluğun trafikte can tehlikesi oluşturduğunu da görüyoruz. Ancak
bütün bunlara rağmen birlikte yaşamanın getirdiği tasarrufu, avantajları da
biliyoruz. 10 binaya ayrı ayrı altyapı yapmak ve çevreye zarar vermek yerine
ortak kullanımla çevreyi korumak daha doğru bir yaklaşım.
İyi bir şehirleşmede insan yoğunluğuna bağlı olarak yeşil alan, sosyal ortam
ve ulaşım imkanı sağlamak durumundasınız. İstanbul'u şehircilik açısından
değerlendirir ve notu kaç olur derseniz; bu kocaman şehri bir notla tanımlamak
da mümkün değil. Bazı bölgeleri farklı açılardan gelişmişken diğer bazı
bölgeleri daha başka açılardan gelişmiş oluyor. Ancak İstanbul şehir nüfusunun
ihtiyacı olan yeşil alana sahip olmadığını söyleyebiliriz. Ayrıca bazı yerlere
yan yana çok sayıda alışveriş merkezi yapılıyor; dolayısıyla hiçbiri iyi iş
yapamıyor ya da düzenleme ve iyileştirme ardından geliyor. Örneğin Levent ve
Maslak'a önce yüksek binalar yapıldı, ardından metro yapımına başlandı. İstinye
Park da bir alışveriş merkezi olarak konumlandırıldı. Bu yapılar trafik
sorununun çözülmesini de beraberinde getirdi."
Konuttan önce sorunu masaya yatırmalıyız
"Türkiye'deki sorun firmaların konut inşa edememesi ya da teknolojik
mahrumiyeti değil. Türkiye'de insanların ev sahibi olamaması mali bir sorun.
Türkiye'de köyden kente gerçekleşen göçten ötürü her yıl 600 bin yeni konut
yapılması gerekiyor. Yapılmadığında şehircilik açısından sıkıntılı yapılar
ortaya çıkıyor. Ayrıca depremden etkilenen binaların iyileştirilmesi meselesi de
var. Yeni doğanlar, evlenenler var. Bu nüfusun ancak yüzde 20'si ev alabilecek
güce sahip. İşte bu sorundur. Kredi faizleri ayda 1,24-1,30 arasında. Yıllık
yüzde 16'ya geliyor. Enflasyondan daha büyük bir oran bu. Bu sebeple ev
kredileri bizde pahalı." diyen Emre Çamlıbel, kamunun konuya TOKİ aracılığıyla
yaptığı müdahalelerden söz ediyor:
"TOKİ son 5 yıldan bu yana müthiş bir performans gösteriyor ve özel sektörle
de işbirliği yaparak istihdam imkanı sağlıyor. Ancak 5 yılda yaptığı konut
sayısı 350 bin. Oysaki bizim yılda 600 bin konuta ihtiyacımız var. Açık çok
büyük. Peki ne yapmak gerek? İnşaat meslek örgütleri ve STK'larıyla hep birlikte
çözüm üretmeye çalışıyoruz. Prestijli ve bağımsız bir araştırma kuruluşu olan
Affordable House of Instutite'e bir çalışma hazırlattık. Global bakış açısıyla
Türkiye'yi inceledi ve onların hazırladığı rapora göre dar gelirlinin nasıl ev
sahibi olacağına dair çok taraflı bir çözüm ortaya koyuldu.
Buna göre:
TOKİ projeleri bir çözüm ama tek başına yeterli değil. Özel sektör ve kamu
birlikte çalışmalı. Ancak özel sektörün kâr amacı gütmeden iş yapması mümkün
değil. Özel sektör teşvik edilmeli.
Mortgage: Elbette Amerika'da mali krizi meydana getiren
yaklaşımla değil.
Belediyeler: Dar gelirlilere ev sahipliği konusunda
alternatifler oluşturmalı. Binalardan alınan ruhsat, iskan ve diğer harçlardan
ya vazgeçilmeli ya da azaltılmalı, çünkü ev fiyatlarının üçte birini bu harçlar
oluşturuyor.
Kiralama: Uzun yıllar dar gelirlilerin oturabileceği evler.
İkinci kuşak bu evlerde oturmak istemeyebilir ya da şartları anne-babasından
daha iyi olabilir. Sahiplendirmek doğru değil. Kiralama miras gibi babadan oğula
geçmemeli.
Arazi veya arsa: İnşaatın en pahalı kalemi. Devlet
arazilerinin toplu konuta uygun olmayan alanı yüzde 60. Yüzde 40 ise dağınık ve
Türkiye'nin her yerinde.
Planlama: Uygun toprağı bulmak ve daha baştan planlama
yapmak gerek. Ancak hayat devam ediyor ve bazen bina yapılıyor, plana
uygunluğuna bakılıyor. Planlama konusundan belediyeler sorumlu.
Tüm paydaşların işbirliği: Ucuz konut için STK'lar şehir
planlamacıları, mimarlar, akademisyenler ve kamu ile özel sektör bir araya
gelerek çalışmalı. Planlama ise o bölgeye uygun yapılmalı."
Kriz inşaatı vurunca her sektör
etkilenir
Soyak Holding CEO Vekili ve Gayrimenkul Grup Başkanı M. Emre Çamlıbel,
ekonomik krizden en çok inşaat sektörünün etkilendiğine dikkat çekiyor.
İnşaatın, bütün sektörlerin anası olduğunu vurgulayan Çamlıbel, "Aslında
likidite krizinin etkilemediği sektör de yok gibi. Ayrıca sektör de durunca buna
bağlı olarak pek çok sektör ya durdu ya yavaşladı. Kategorik olarak banka
kredisi ya da proje finansmanıyla yapılan alışveriş merkezleri ve ofis
inşaatları var. Bir de konutlar. Şu an yurtiçindeki krediler fizibıl değil.
Dolayısıyla bugün işyeri gibi gayrimenkul yatırımı yapmak zor. Konutta ise
özkaynak kullanılıyor. Proje için ön finansman sağlanabiliyor. Ancak konut
alıcısı psikolojik anlamda frenini işletiyor. Tüketici güven endeksi arttıkça
fren de azalacak. Kasım 2008'de dibe vuran güven endeksi Şubat 2009'dan
başlayarak yükselmeye başladı. Ancak henüz 2007'nin güven oranı yakalanamadı."
diyor. Çamlıbel, bir yıl içinde binalara verilen ruhsat sayısının 2008'e göre
yüzde 20 daha az olduğuna işaret ederek, bunun 'konut açığı giderek büyüyecek'
anlamına geldiğini vurguluyor. Ayrıca yatırım yapılmayacağı için pek çok ilgili
sektörde üretim ve istihdam problemi yaşanacağını ifade ediyor. Bütün bunların
ülkenin ekonomik gelişimini durduracağını belirten Çamlıbel, "Biz de bu durumda
Soyak olarak bazı yatırımlarımızı ötelemek durumunda kaldık. Yenilikçi
yaklaşımlarla üretmenin ve değer inşa etmenin önemine inanıyoruz. Ayrıca
çevresel duyarlılık anlamında da görevlerimizi yerine getirme gayreti içindeyiz.
Soyak Holding üretimine 'sürdürülebilir yaşam' konseptiyle devam edecektir."
değerlendirmesini yapıyor.