Loç’ta Hes Direnişi



Türkiye genelinde çeşitli çaylar ve dereler üzerine kurulacak 700’ü aşkın hidroelektrik santralinden (HES) nasibini alacak olan Kastamonu’nun Loç Vadisi’nde yaşayan köylüler projeye karşı direniyor. Küre Dağları’nda yer alan ve nesli tükenmekte olan sayısız bitkiye ev sahipliği yapan dört köyün sakinleri, HES ve A tipi taşocağı yapılması planlanan alanda tam üç aydır, 24 saat nöbet tutuyor. 80 yaşındaki bir köylü kadının çalışmayı yapacak firmanın çalışanlarını bastonuyla kovalaması gibi olayların yaşandığı Loç Vadisi’yle ilgili 233 köylünün imzasıyla açılan dava kapsamında hazırlanan bilirkişi raporu da, projedeki eksikliklere dikkat çekiyor.

Sarı Yazma’nın isyanı

Rıfat Ilgaz’ın otobiyografik romanı “Sarı Yazma”da anlattığı Küre Dağları’nın doğal güzellikleri arasına kurulmuş Loç Vadisi’ndeki köyler isyanda. Mücadelelerini duyurmak için bir internet sitesi ve facebook’ta grup kuran köylüler, isimlerini daha önce Loç Vadisi Koruma Platformu adı altında İstanbul Taksim Meydanı’nda yaptıkları protesto eylemiyle duyurmuşlardı.

Projeye göre, bölge içerisinde yapımı planlanan HES projesi, 4 bin 800 metre boyunca Devrekani Çayı’ndaki suyun en az yüzde 85’ini tüneller içine alacak. Oysa 305 önemli doğa alanı ve 122 önemli bitki alanı olarak mutlak korunması gereken Loç Vadisi, 16’sı nesli tükenme tehlikesinde olan 29 endemik bitkiye ev sahipliği yapıyor. Akdeniz makilikleri ve Karadeniz ormanlarının bir arada görüldüğü vadi, bitki ve hayvan çeşitliliği bakımından da çok önemli.

Köylülerin HES’e ve taşocağına karşı açtıkları davada, karşı çıkma nedenlerinin başında “alandaki 220 bin metrekare alanda yer alan bütün ağaçların kesilmesi, bölgedeki yeşil otların bitirilmesi, toprağın betonla kapatılması” geldi. Yeraltı sularının kaybolacağını, dere suyunun boruların içine alınmasıyla ağaçların susuzluktan kuruyacağını ve bütün yörenin içme suyunun yok olacağını savunan köylüler, HES ile birlikte açılacak taş ocağının da bitkiler ve hayvanları yok edeceğini öne sürüyor. Köylüler, barajın ömrü dolduğunda köylerde yaşamın da noktalanacağını, balıkçılığın sona ereceği de iddia ediyor.



‘En büyük soykırım’

Loç Vadisi Platformu’ndan Zafer Keçin, Loç Vadisi’ndeki Hamitli, Çamdibi, Karakadı, Şenköy olmak üzere dört köyün HES projesiyle yaşam alanı olmaktan çıkacağını savundu. Bölgede sürekli nöbet tuttuklarını ve şu anda 426 bin metrekarelik bir alanın tehlike altında olduğunu söyleyen Çamdibi, nöbet tutmaları yüzünden bölgede çalışma yapan şirket görevlileri tarafından jandarmaya şikâyet edildiklerini, bu yüzden sık sık ifade vermeye çağırıldıkları anlattı.

Hafta içi en az 10, hafta sonu ise 100 kişiye varan grupların bölgede buluşarak, gösteri yaptıklarını anlatan Keçin, “Küre Dağları’nda yapımı planlanan HES projesi, Devrekani Çayı’ndaki suyun en az yüzde 85’ini tünellere hapsedecek. Loç halkı vadide nöbette, direniyor. Loç Vadisi’nde yapılması düşünülen HES ve A tipi taş ocağıyla bölgedeki doğa tamamen tahrip edilmek isteniyor” dedi.

Bilirkişi raporu: Ekolojik sisteme zarar verir

Loç Vadisi’ne hidroelektrik santrali yapılmasına karşı çıkan 233 köylünün ortak girişimiyle geçen mart ayında dava açıldı ve mahkemenin talebi üzerine hazırlanan bilirkişi raporu taraflara temmuz ayında tebliğ edildi. Doç. Dr. Ferhat Gökbulak, Doç. Dr. İbrahim Yüksel ve Yrd. Doç. Dr. Kenan Tunç’tan oluşan bilirkişi heyeti, Loç’a yapılacak olan hidroelektrik santraliyle ilgili hazırlanan ÇED raporunda çevresel ve bilimsel anlamda bir takım eksikliklerin mevcut olduğunu, yeterli derecede açıklık getirilmediği görüşünde olduğunu mahkemeye iletti. Rapordan bazı bölümler şöyle:

* Proje milli park alanına dahil olmayan bir alanda planlanmasına karşılık, milli park ile aynı havza içerisinde yer almasından dolayı projenin gerçekleştirilerek işletmeye açılması halinde havza ekosistemi bütünlüğü açısından uzun dönemde ekosistem bütünlüğüne zarar verecek niteliktedir. Bu nedenle, bu projenin yeri için milli parkın da içinde bulunduğu bu havzada, ekosistem bütünlüğüne zarar vermeyecek başka alternatif alanlar da değerlendirilmeli.

* Proje nedeniyle iletim borularının döşeneceği güzergahta orman amenajmanı planına göre 10 bin adet ağacın kesileceği projenin nihai ÇED raporunda belirtilmekle birlikte yine aynı sahadaki çalı ve otsu bitkilerde tamamen zarar görecektir. Ayrıca, regülatör arkasına oluşacak gölün sahası içerisinde de pek çok ağaç, çalı ve otsu bitki su altında kalacaktır. Bu durum proje sahasında bitki çeşitliliğin azalmasına ve hidrolojik çevrimin olumsuz etkilenmesine ve sonuçta sulak alanların zarar görmesine sebep olacaktır.

* ÇED raporunda Türkiye’nin de taraf olduğu BİO çeşitlilik, Avrupa Peyzaj ve Ramsar sözleşmelerinin dikkate alınmadığı,

* Nihai ÇED raporunda birbiriyle çelişen bazı rakamsal hataların yapıldığı tespit edilmiş olup, raporda cansuyu hem sabit debiler olarak, hem de yüzdelik olarak verilmiştir. Halbuki cansuyunun ya sabit debi olarak veya ilgili akarsuyun günlük, aylık ve yıllık ortalama akım değerlerine göre yüzde olarak verilmiş olması gerekir. Bu hataların hesaplamaların sonucunu etkileyeceği kanaatindeyiz.