Lağvedilen 'Ulusal Deprem Konseyi'nden Açıklama

Ulusal Deprem Konseyi'nden (UDK) yapılan açıklamada, konseyin lağvedilmesi eleştirilerek, "Bu karar, ülkemizde bazı kesimlerce Ulusal Deprem Konseyi gibi bir kuruluşa gereksinim duyulmadığı görüşünün egemen olduğunu göstermektedir" denildi.

Yazılı açıklamada, 1999 yılında art arda meydana gelen yıkıcı depremler sonrası ve Avrupa Konseyinin her ülke için tavsiye kararlarından esinlenerek kurulan UDK’nın bundan sonra bu görevlerini yerine getiremeyeceği ifade edilerek, Başbakanlığın 21 Mart 2000 tarihli genelgesi ile kurulan ve 20 bağımsız bilim insanı ile araştırmacıdan oluşan UDK’nın, Başbakanlığın 6 Ocak 2007 tarihli genelgesiyle lağvedildiği belirtildi.

İlgili genelgede belirtilen gerekçelerin hiçbirinin UDK’nın lağvedilmesini gerektirecek gerekçeler olmadığı ifade edilen açıklamada, "Bu karar Resmi Gazete’de tesadüfen fark edilmiş olup, ancak bu vesileyle UDK’nın karar hakkında bilgisi olmuştur" denildi.

Lağvedilme kararının yaklaşık bir ay önce imzalanmış olmasına rağmen, kararın ilgili ve yetkili merciler tarafından UDK’ya halen bildirilmediği belirtilen açıklamada, şöyle denildi:

"Bir deprem kuşağı üzerinde bulunan ve yaklaşık bir hesapla ortalama her 14 ayda büyüklüğü 6 ve daha fazla olan depremlerin meydana gelme tehlikesi ile karşı karşıya olan ülkemizde, UDK gibi bir kurul için genelgede ileri sürülen ’artık uygulama alanı kalmaması’ gerekçesi anlaşılmaz bir durumdur. UDK’da görevli bilim insanları bu görevlerini hiçbir karşılık beklemeden özveriyle yapmakta olup, görevler geçicidir. Bu nedenle, UDK üyelerinin söz konusu lağvedilme kararı üzerinde durdukları esas konu, dünyanın başlıca deprem bölgelerinden birinde bulunan ve pek çok depremde zarara uğrayan ülkemizde deprem konusuna verilen önemin, giderek artacağına, maalesef bu düzeyde kalmış olmasıdır. Bu gelişme karşısında ’UDK güncelliğini yitirmişse yerine ne konulacaktır’ ve ’Deprem konusunda bilimsel veriye dayanmadan hatalı bilgiler vererek toplumun sürekli kaygılanmasına ve yöneticilerin yanıltılmasına yol açan kişiler için daha uygun bir ortam mı yaratılacaktır’ gibi sorular ön plana çıkmaktadır. Örneğin, en son 29 Mart 2006 güneş tutulması olayı ile ’büyük deprem olabilir’ kaosunun yaratıldığı ve Niksar ve civarında yaşayan vatandaşlarımızın ne hale getirildiği hala belleklerdedir. Daha önce ilgili makamlarla yaptığımız görüşmelerde talepte bulunduğumuz UDK’nın yeniden yapılanması ve düzenlemeler ile ilgili olarak bu makamların herhangi bir girişimde bulunmadan UDK’nın yürürlükten kaldırılma gerekçesi anlaşılamamıştır. Bugüne değin birçok çalışmaları ve yayınlarıyla depremlerle ilgili konularda halkımıza ve yöneticilere doğru bilgileri sunmayı ve yardımcı olmayı ilke edinmiş olan UDK için alınan bu karar, ülkemizde bazı kesimlerce Ulusal Deprem Konseyi gibi bir kuruluşa gereksinim duyulmadığı görüşünün egemen olduğunu göstermektedir. UDK resmen kaldırılmış olsa da tüm üyelerimiz, kamu kurum ve kuruluşları ile yerel yönetimler ve halkımızdan gelen taleplere eskiden olduğu gibi yardımcı olmaya çalışacaklardır."