Kuzgun Acar’ın (1928-1976) tam kırk yıl önce tamamlayarak İstanbul Manifaturacılar Çarşısı (İMÇ) 1. Blok duvarına astığı ve aradan geçen sürede Çarşı’nın sembolü haline gelen eseri, demirden yapılmış olmasının ve açık havada sergilenmesinin de etkisiyle yıllar içinde hayli tahrip olup çürümeye başlamıştı. Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı, daha önce 2008’de İMÇ’deki sanat eserlerinin temizliğini üstlenmişti.
2013 yılında sıra “Kuşlar” heykeline geldiğinde vakıf projesi kapsamında sanat tarihçileri ve restoratörlerden oluşan bir Danışma Kurulu oluşturuldu ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Özer Aktimur, yok olmak üzere olan bu önemli eserin restorasyonunu üstlendi.
Yaklaşık üç senelik zorlu bir restorasyon ve konservasyon çalışmasının ardından “Kuşlar”, yuvaya dönmeden önce sanatseverlerle bir araya gelmesi, sanatçının özgün dokunuşlarının daha yakından gözlenebilmesi amacıyla Sakıp Sabancı Müzesi bahçesinde İstanbulluların huzuruna çıktı. Sanatçının dostları Faruk Pekin, Metin Deniz, Nazan Ölçer ile İMÇ Mimarlarından Doğan Tekeli ve Restoratör Özer Aktimur’un söz aldıkları etkileyici bir panel eşliğinde açılışı yapılan sergi, Kasım ayında Kuzgun Acar’ın sokak tiyatrosuna katkılarına ve dönemin sanat-siyaset ilişkilerine gönderme yapan ‘Punta Atmak’ adlı oyunun sahnelenmesiyle sona erdi.
20 Kasım Pazar günü ise ‘Kuşlar’ın yuvaya dönüş tarihiydi… Sabah erken saatlerde Sabancı Müzesi’nde başlayan demontaj ve ardından nakliye sürecini, İMÇ önündeki rötuşlama ve montaj çalışmaları takip etti. Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı yetkilileri, Vakfın Onursal Başkanı Faruk Pekin ve Restoratör Yrd. Doç. Özer Aktimur’un yakından takip ettikleri nakliye ve montaj çalışmalarına, Fatih Belediyesi de destek verdi ve sonunda “Kuşlar” Unkapanı’nın alışılagelmiş siluetinin kırk yıllık bir parçası olarak yuvasına döndü.
Şimdi ise sanatseverler, bu eserin ömrünün ne kadar uzadığını, bunca yıllık açık hava sergilemesinin ardından acaba yeniden korozyona uğrayıp eski haline dönüp dönmeyeceğini tartışıyorlar. Elbette eserin kapalı bir mekana taşınarak daha korunaklı biçimde İstanbul’un sembolü olarak yaşaması, yerine ise yokluğunu aratmayacak bir replikasının yerleştirilmesi mümkün. Ancak bu konuda alınacak son kararı, eserin hak sahipleri ve elbette eserin paydaşları olan İstanbulluların talep ve önerileri belirleyecek…