Çevre Mühendisleri Odası'nın (ÇMO) Dünya Çevre Günü ile ilgili hazırladığı rapor, acı bazı gerçekleri yeniden gözler önüne serdi. Rapora göre, Türkiye'de 18 milyon insanın içme ve kullanma suyu şebekesi yok. Belediyelerin yalnızca yüzde 10'u atık su arıtma tesisiyle hizmet verirken, her yıl milyonlarca ton tehlikeli atık da bilinçsizce doğaya bırakılıyor.
ÇMO'nun ''Hava, Su, Toprak Değil, Ama Canlar Bedava'' adlı raporuna göre, Türkiye'de yaklaşık 19 milyon insan açlık sınırında yaşıyor. 18 milyon insan, içme ve kullanma suyu şebekesi olmadan yaşamını sürdürmeye çalışırken yaklaşık 3 bin 300 belediyeden yalnızca 304'ü içme ve kullanma suyu arıtma tesisiyle hizmet veriyor. Yaklaşık 16 milyon insanın atık suları kanalizasyon şebekesi olmadan alıcı ortama veriliyor. Belediyelerden yalnızca yüzde 10'unda atık su arıtma tesisi bulunurken, nüfusun yüzde 23.5'ine katı atık bertaraf tesisleriyle hizmet ediliyor. Ülke genelinde yalnızca 16 katı atık depolama tesisi bulunan Türkiye'de, her yıl milyonlarca ton tehlikeli atık bilinçsizce doğaya bırakılıyor. Rapora göre, Türkiye'de görülen iç karartıcı tablonun aynısı hatta daha kötüsü dünya için de geçerli:
Nüfus, açlık ve barınma: Bilim çevrelerinin hesaplarına göre, insanlık ancak dünya nüfusu önümüzdeki yüzyılın ortalarında 8 milyarda kalırsa, yaşanılabilir bir dünyaya sahip olacak. Ancak, bu iyimser beklentinin gerçekleşebilmesi için bugünkü nüfus artış hızının yarı yarıya düşmesi gerekiyor.
Su ve yaşam: Birleşmiş Milletler Çevre Programı'nın 2002 yılında yayımladığı 3. Küresel Çevre Raporu'na göre, başta Afrika ve Asya kıtalarında yaşayanlar olmak üzere, dünyada 1.1 milyar insan güvenli içme suyu, 2.4 milyar insan ise güvenli arıtma hizmetlerinden yoksun. Son 10 yılda temiz suya erişim ve atık suların arıtımında karşılaşılan yetersizliklerin neden olduğu çocuk ölümleri, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra yaşanan silahlı çatışmalarda kaybedilen insan sayısından fazla.
Çölleşme: Yapılan tahminlere göre, bugünkü gidiş durdurulmazsa 2040 yılında ekilebilir topraklar yaklaşık yüzde 20-30 oranında azalacak. Sulama projeleri bu süreç içinde doğru yönlendirilmezse topraktaki tuz oranı artacak. Bir araştırmaya göre, her yıl bu tür olumsuzluklar yüzünden verimsizleşip terk edilen alanın yaklaşık 10 milyon hektar olduğu öngörülüyor.
Atık sorunu: Tüketim alışkanlıklarının değişmesiyle yaygınlaşan ambalajlı ürün kullanımı ve ''kullan at'' türünden malzemeler, bugün dev boyutlara ulaşan çöp sorununun başlangıç noktasını oluşturuyor.
Plansız sanayileşme: Gelişmiş kapitalist ülkelerin tüm dünya toplamının yüzde 95'ine karşılık gelen zararlı atık üretimi, 1970'li yıllardan bu yana büyük artış gösterdi. Örneğin ABD'nin 1970'li yıllarda 25 milyon ton olan zararlı atık üretimi, 2000 yılı itibarıyla 500 milyon tona ulaştı.
Raporda, tüm bu olumsuz tabloya karşın, Dünya Çevre Günü'nün Türkiye'de bir bayram havasında kutlandığı belirtilerek çocukların da bu kutlamalara alet edildiği kaydedildi. Raporda şöyle denildi:
''Çevre korumayı, turşu kurmaya benzeten bir anlayışa karşı 5 Haziran kutlama değil, bir uyarı ve mücadele günü haline gelmelidir. Bu ülkede, çevre yıkımlarına yol açmış, açacak Karadeniz otoyolu yapımı, maden atığı çukurları, pahalı, kirli ve dışa bağımlı nükleer enerji santralları, sermayenin kullanımına açılan tarım ve orman alanları, golf çukurcukları ile Dünya Çevre Günü kutlanmamalıdır.''