İstanbul'un 2010 Avrupa Kültür Başkenti seçilmesinin ardından kentteki projelerin sayısında da artış yaşanmaya başladı. Kentin dört bir yanında çeşitli restorasyon projeleri uygulanıyor. Bu yoğunluk, çok sayıda tarihi yapıyı ve sit alanını barındıran İstanbul'da "Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulları" nın yapısı ve işleyişini de gündeme getirdi. AKP tarafından baskı altına alındığı iddia edilen koruma kurullarının, bilimin öngörüleri doğrultusunda, bağımsız karar verebilen mekanizmalar haline gelebilmesi için idari ve mali yönden desteklenmesi gerektiği belirtiliyor.
Koruma kurullarına dair sorularımızı yanıtlayan Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şube Başkanı Eyüp Muhcu, geçmişte de kurullarla ilgili sorunlar olduğunu ancak bu sorunların AKP'nin iktidara gelişinin ardından arttığını belirtti. Muhcu, "Kurulların yapısı değiştirildi, üye sayısı 5'ten 7'ye çıkarıldı. Belediyelerin sayısal gücü arttı, böylece karar verme sürecindeki gücü de artmış oldu. Bunun karşıtı olarak da uzman sayısı azaldı, uzman ve bilim insanları etkisizleştirildi" dedi.
'Hayırı evet yaptılar'
Kurul toplantılarında, projeye taraf olan kurumların istekleri doğrultusunda karar alınmasının söz konusu olduğuna işaret eden Muhcu, "Kararlar, bilimin öngörüleri yerine bu tür temsiliyetlerle belirleniyor. Böylece taraf olan kurumlar ve siyaset kurullara daha fazla müdahale ediyor. Bu AKP döneminde yoğunlaştı, pek çok karar bu şekilde alındı" dedi. Muhcu, konuyla ilgili şu örnekleri verdi: "Tarihi Yarımada planlarına koruma kurulu çekince koyuyordu ama üyelere yapılan bir operasyonla hayır diyen üyeler evet demek zorunda kaldı. Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nin yıkımı konusunda da aynı şey oldu. Bunlar tamamen siyasi baskılar. Son olarak da Tarlabaşı projesi için yenileme kurulu üzerinde baskı yaşanıyor."