Küresel ısınma veya iklim değişikliği denilen olaydan son zamanlarda dış dünyada olduğu gibi bizde de çok bahsedildi, bu konuda çok şey yazıldı ve söylendi.
Durumun vahametini anlamak artık zor değil. Gözlerin önüne serilen görüntüler bu olayın, şimdiki ve bundan sonraki kuşaklar için ne kadar büyük tehlikeler arz ettiğini açıkça ortaya koyuyor. Kutuplarda buzulların erimeye yüz tutması çarpıcı resmin sadece bir karesi. Bir yandan kuraklık ve çölleşme, diğer yandan kasırgalar ve su baskınları, bu dramatik tabloyu tamamlıyor...
Uzağa gitmeyelim: Bu manzaraları Türkiye'de de görüyor ve yaşıyoruz.
Bunun, iklim değişikliğine yol açan "sera gazı veya karbondioksit salımı" denilen olayın bir sonucu olduğunu artık herkes biliyor.
Neyse ki dünya liderleri de -nihayet- bunun farkındalar...
Harekete geçme zamanı
BM Genel Kurulu'nun açılışı münasebetiyle New York'ta bulunan 80 ülkenin önde gelen yöneticileri, önceki gün "İklim Değişikliği" zirvesinde bir araya gelip bu meseleyi görüştüler.
Bu, küresel ısınma konusunda şimdiye kadar düzenlenen en önemli etkinlik. Büyük küçük, zengin fakir, çeşitli ülkelerin liderleri, iklim değişikliğiyle mücadele etmeye, el ele verip gereken önlemleri almaya kararlı olduklarını ilan ettiler.
Böyle bir siyasi iradenin sergilenmesi önemli tabii. Ancak BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon'un da belirttiği gibi, artık eylem zamanı geldi. Herkesin aynı çabayı göstermesi gerek.
Karbondioksit salımında liste başı olan ABD ve diğer sanayileşmiş veya sanayileşme sürecindeki ülkeler (Çin ve Hindistan dahil), üstlerine düşeni yapacaklar mı?
Sera gazı emisyonunu sınırlandıran Kyoto protokolü, 2012'de son bulacak. Şimdiden onun yerini alacak yeni uluslararası bir anlaşma için çalışmalar başlıyor. Aralık ayında Kyoto'ya dahil olmayan ABD dahil, bütün ülkeler Bali Adası'nda toplanacak.
Bakalım BM Genel Sekreteri'nin dünya liderlerine birlikte hareket etmeleri için yaptığı çağrı, bu yeni ortamda etkisini gösterecek mi?
Ankara'nın yeni tavrı
New York'taki İklim Değişikliği zirvesinde panelistlerden birinin Başbakan Erdoğan olması, bizim açımızdan önemli. Böylece Türkiye, Kyoto Protokolü'nü imzalamadığı halde, böyle bir uluslararası forumda yerini almış oldu.
Bunun diğer önemli yönü, Başbakan'ın, Türkiye'nin küresel ısınma konusunda yeni bir strateji geliştirmekte olduğu işaretini vermesidir.
Nitekim Erdoğan, farklı durumu dikkate alındığı takdirde, Türkiye'nin Kyoto anlaşmasına taraf olmaya hazır olduğunu açıkladı.
Çevre sorunlarıyla ilgili etkin sivil toplum kuruluşlarından "Doğal Hayatı Koruma Vakfı"nın Yönetim Kurulu Başkanı Akın Öngör'e göre, Başbakan bu sözleriyle ilk kez Türkiye'nin yeni tutumunu açık ve net bir şekilde ilan etmiş oldu.
Gerçekten Türkiye şimdiye kadar Kyoto Protokolü'ne karşı çekingen davranıyordu. Şimdi Başbakan daha atak davranıyor ve kendi şartları dikkate alınırsa anlaşmaya taraf olacağını açıklıyor. Bu şart da, Türkiye'nin gelişmiş OECD ülkeleri kategorisine (EK-1) dahil edilmesi yerine, geişme halindeki bir ülke olduğunun kabul edilmesi ve emisyon sınırlarının ona göre belirlenmesidir.
Bunu makul bir istek sayan Akın Öngör'e göre, hükümetin Kyoto anlaşmasına taraf olmak için daha zaman kaybetmesine gerek yok. "Protokolü hemen imzalayıp, isteğimizle ilgili müzakereleri, Meclis onayını vermeden önce sürdürebiliriz. O zaman, 2012'de yenilenecek protokolle ilgili çalışmaların da dışında değil içinde oluruz"...
Dikkate alınmaya değer bir öneri...