Son dönemde çevre ile ilgili en temel sorunların başında küresel ısınma ve buna bağlı olarak ortaya çıkan olumsuz etkilerin geldiği bilinmektedir. Özellikle Sanayi Devrimi’nin başlangıcından itibaren sera gazlarının atmosferdeki konsantrasyonlarında sürekli bir artış meydana gelmiştir. İnsan faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan bu artış, iklimlerin doğal dengesinin giderek bozulmasına neden olmaktadır. Atmosfere salınan gazların sera etkisi yaratmasıyla dünya yüzeyinde sıcaklığın artması, küresel ısınma olarak tanımlanmaktadır.
Sera gazları güneş ve yer radyasyonunu tutarak, atmosferin ısınmasında başlıca etken oluştururlar. Fosil yakıtların yakılması, ormansızlaşma, hızlı nüfus artışı, toplumlardaki tüketim eğiliminin artması gibi nedenlerle karbondioksitin atmosferdeki konsantrasyonu, Sanayi Devrimi öncesine göre %25 daha fazladır ve her yıl %0.5 oranında artmaktadır. 1860 yılından günümüze kadar yapılmış olan gözlem ve kayıtlar ortalama küresel sıcaklığın, 05-08 C kadar arttığını göstermiştir. Bilim çevreleri, atmosferde biriken sera gazı emisyonlarının azaltılmasına yönelik hiçbir tedbir alınmadığı takdirde, bu yüzyıl sonunda iklim değişikliği nedeniyle dünya sıcaklık ortalamasının 2 derece artacağını öngörmektedirler. Dünyada sera etkisi yaratan çevre sorunlarının %46’sı enerji tüketimi, %24’ü sanayi faaliyetleri, %18’i ormansızlaşma, %9’u tarım ve %3’ü diğer kaynakların yarattığı emisyonlar nedeniyle oluşmaktadır. Buradan anlaşılmaktadır ki; dünyadaki enerji sorununun en önemli nedeni enerji tüketimidir. Enerji üretim sistemlerinde kullanılan yakıt türüne bağlı olarak da çevre sorunları artmaktadır.
Enerji gereksinimi hangi yöntem ve kaynaktan elde edilirse edilsin, enerji tüketiminin minimum seviyede tutulabilmesi için gereken tüm önlemlerin alınması, küresel ısınmanın kontrol edilebilmesi ve azaltılabilmesi için çok büyük önem taşımaktadır. Ülkemizde tüketilen enerjinin %30’unun binalarda, %40’ının sanayide kullanıldığı gözönüne alındığında, bina ve tesisatlarda ısı yalıtımının ne denli önemli olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Ülkemizde halen binaların %90’ının ısı yalıtımsız olduğu düşünüldüğünde kat edilecek büyük mesafelerin olduğu kolayca görülmektedir. Yalıtımı olmayan bir bina hem para, hem de enerji kaybına neden olurken; tükettiği toplam enerjinin %75’ini ithal eden bir ülke konumuna gelen Türkiye için enerjide tehlike çanlarının çaldığını bilmeliyiz. Küresel ısınma ve küresel krizlerin etkisini hisseden ülkemizde ısı yalıtımıyla, enerji maliyetlerinde yüzde 50 tasarruf sağlayıp, yılda 5.5 milyar dolarlık kazanç elde etmek hiç de uzak bir hedef değil, bu kez rakamlar yalan söylemiyor. Daha sağlıklı binalar, daha güvenli ve zengin bir Türkiye için yalıtım zamanı, hem de hiç zaman yitirmeden...