Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü
Ekoloji ve Çevre Biyolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Latif
Kurt, Türkiye’nin dünyayı tehdit eden kuraklığı Tuz Gölü
Havzası’nda yetişen endemik bitkiler sayesinde yenebileceğini söyledi.
Kurt’a göre çare Tuz Gölü’ne özgü olağanüstü dayanıklı bitkilerin genlerinin
sebze ve meyvelere aktarılması. ‘Ihlara Vadisi ve Çevresinde Doğa
Eğitimi’ projesi kapsamında Tuz Gölü çevresinde tuzcul bitki olarak
tanımlanan halofitlerin uyumunu inceleyen Kurt’a göre Türkiye biyolojik
çeşitliliğin farkında değil:
“Avrupa kıtasında 11 bin bitki türü var. Türkiye’de ise 12 bin. Bunlardan da
sadece 500 kadarının isminin Türkçe olması, biyolojik çeşitliliğimizin farkına
varamayışımızın bir belgesi. Tuz Gölü de biyolojik çeşitlilik bakımından çok
özel ve önemli bir habitata sahip. Dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan birçok
bitki ve hayvan türü Tuz Gölü ve çevresinde barınıyor. Tuz Gölü kapalı bir havza
olduğu için yağmur sularının kayalardan çözdüğü tuzlar, sularını dışarıya
veremeyen bu çanaksı kapalı havzalarda, şiddetli buharlaşmanın da etkisiyle
zaman içerisinde yüzeyde birikmeye başlayarak tuzlu tava oluşmuştur. Bu ekstrem
koşullarda cefakâr bitki türleri yerleşmiştir. Özellikle Tuz Gölü’nün güney
kesimlerinde, Eskil, Eşmekaya tuzlaları tuza ve kuraklığa dayanıklı türlerin bir
gen bankası niteliğinde. Küresel ısınma nedeniyle bitki yetiştirmekte sorun
yaşarsak, Tuz Gölü Havzası’nda yetişen endemik bitkilerin genlerini sebze ve
meyveye aktararak, açığımızı kapatabiliriz.”
Dünyada pek çok tuzlu bölge var. Tuz Gölü’nün özelliği sadece sodyumklorür
değil, sülfat ve magnezyum gibi başka tuzları da içermesi. Sadece Tuz Gölü’nde
bilinen 20 endemik tür var. Bölgede biyolojik çeşitliliğinin izlenmesi için
önümüzdeki yıllarda bazı türlerin izlenmesi projesini
başlatılacak.