Çevre Bakanlığı’nın projeye 500 küsur
milyon euro sağlayacak Alman, Avusturya ve
İsviçre’ye verdiği taahhütler arasında en talihsiz olanı
yeniden yerleşimle ilgilidir. Bakanlık, Ilısu’nun yerinden
edeceği 60-70.000 kişiyi Dünya Bankası’nın standartlarına uygun
bir biçimde başka yerlerde iskân etmeyi kabul etti. Ama bunu yapması imkânsızdı.
Ve borçlandığı ülkelere söz verirken bakanlık bunu biliyordu.
Nedeni açık: DSİ ne kadar samimiyetle istese de Türkiye’nin iskân yasaları
buna müsait değildir. Yeniden yerleşimin söz verildiği gibi yapılabilmesi için
yeni bir iskân yasası yapılması gerekiyordu. Resmi kaynaklardan öğrendiğime
göre, bu konuya dikkati çekildiğinde Eroğlu’nun tepkisi “Bana yasa getirmeyin”
oldu. DSİ kamulaştırma dairesinden öğrendiğime göre, baraj için 300 küsur
kilometrekare arazinin kamulaştırılması gerekiyor. Kreditörlere verilen söze
göre, inşaat kamulaştırma aşama aşama tamamlanmadan başlamayacaktı. Çevre
Bakanlığı bu sözü de tutmadı.
Yol genişletildi
Baraj inşaatında kullanılacak ve uzunluğu yaklaşık 54 km olan
Mardin-Dargeçit yolunun yaklaşık 10 kilometresi kamulaştırma
yapılmadan genişletildi. “Köy muhtarlarından onay yazısı alındı” dedi kaynağım,
“Ama bunların hiçbir yasal geçerliliği yoktur. Yol güzergâhındaki tümüyle özel
mülkiyete ait topraklara girildi. Halkın bu toprakların üzerindeki ekili
ürünleri bile tazmin edilmedi. Şikâyetleri görmezden gelindi” dedi kaynağım.
Aynı kaynağa göre, baraj şantiye alanındaki servis yollarının açılmasında da
kamulaştırma yapılmaksızın özel mülklere girildi. Yine halkın ürün zararları
tazmin edilmedi, şikâyetleri dikkate alınmadı.
Bu konuda yapılan bir başka ayıp, ne olup bittiğini soran kredi kuruluşlarına
söylenen yalandır. Yolun bir kısmı yapıldıktan sonra, hükümet 18 Aralık 2008
tarihli Resmi Gazete’de Mardin-Dargeçit yoluyla ilgili olarak acele kamulaştırma
kararı çıkardı ki acele kamulaştırma, yani el koyma tümüyle uluslararası
standartlara aykırıdır. “Acele kamulaştırma kararını takiben...” dedi kaynağım,
“...kredi garantör kuruluşları açıklama istedi. Nurol’un da telkiniyle verilen
cevapta bu yol inşaatının barajla ilgisi olmadığı, acele kamulaştırma kararının
kamuya ait mülkiyet devirlerinin hızlandırılması için alındığı açıklandı.
Böylece kredi kuruluşları bu yol güzergâhındaki toprakların kamu mülkü olduğu
yanılsamasına düştüler.”
Finansman yapısı çöktü
“Çevre Bakanı’nın önayak olduğu acele kamulaştırma kararı, Nurol’un yolu
açmaktaki acelesi ve ayıbını örtmeye yönelikti” diyor kaynağım. “Bu açık.” Bu
konuda DSİ de Nurol da yorum yapmak istemedi.
Kreditörler geçen ay başında projeden çekildi ve barajı yapmak için kurulan
finansman yapısı çöktü. Çevre Bakanı Veysel Eroğlu proje çıkmaza girmeye
başlayınca kabahatin kimlerde olduğunu açıkladı: “Bölücüler... O bölgenin
kalkınmasını istemeyenler, oradaki vatandaşımızın refah ve huzurunu istemeyen
kişiler.”
Ilısu Barajı’nın yapılmasını istemeyenler arasında her türlü insan
bulunabilir ama ne kadar gürültü çıkarırsa çıkarsınlar, bunların hiçbirinin
projeyi durduracak gücü yoktur. İşin neden yürümediği, bu yazıda da kısmen
anlatılmaya çalışıldığı gibi, bellidir. Eroğlu, Ilısu gibi karmaşık bir projeyi
sonuçlandıracak yeteneğe sahip değildir. Bu arada, 6 Ağustos Ilısu Barajı’nın
Başbakan tarafından temelinin atılışının üçüncü yıldönümüydü. Eroğlu o tarihte
Devlet Su İşleri Genel Müdürü idi. İşini bilen biri olsaydı, eline çimentolu
küreği vermeden önce Başbakan’a Ilısu için kreditörlere verilen sözleri tutmak
için en az üç ile beş yıl gerektiğini söylerdi.